İsrail’in başkenti Tel Aviv’de bir araya gelen yüzlerce kişi, İsrail ordusunun abluka altındaki Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarına karşı “barış” çağrısıyla gösteri düzenledi.
Standing Together (Birlikte duruyoruz) isimli sivil toplum örgütünün çağrısıyla, çoğunluğu İsraillilerden oluşan yaklaşık 800 kişilik grup, Tel Aviv’in sembol mekanlarından Habima Meydanı’nda toplandı.
“Güvenlik sadece barışla gelir”, “Nehir’den Deniz’e sana ve bana iki devlet”, “Çoğunluk ateşkes istiyor” yazılı pankart, döviz ve afişler taşıyan göstericiler, ateşkes çağrısında bulundukları sloganlar attı.
İsrail polisi çevrede geniş güvenlik önlemi aldı. Yoldan geçen bazı İsraillilerin gösterideki pankart ve sloganlara verdiği tepki nedeniyle taraflar arasında sözlü sataşma yaşandı.
İsrail vatandaşı Filistinlileri de temsil eden Ortak Liste Partisinden Milletvekili Ahmet Tıybi, sahnede yaptığı konuşmasında, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin yıl boyunca işgal altında bulunan Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini genişletmeye ve buralara ek bütçe ayırmaya çalıştığını söyledi.
Netanyahu’nun “Filistinlilerle barış yapmak dışında her taktiği denediğini” vurgulayan Tıybi, “Netanyahu, Gazze’deki Filistinlileri zorla göç ettirmeye çalışıyor olabilir. Gazze’deki Filistinliler yerlerinde kalmaya devam edecek ama sen Gazze Caddesi’nden (başbakanlık konutu) gideceksin.” dedi.
Tıybi’nin konuşması birçok defa alkış ve sloganlarla kesildi.
“Gazze’deki arkadaşlarımı her gün arıyorum”
Gösteriye katılan Avi Deul (67), AA muhabirine yaptığı açıklamada, çok zor bir durumda olduklarını, İsrail ile Filistin arasında bir anlaşmanın bu durumdan çıkmak için tek çare olduğunu düşündüğü için bu gösteriye katıldığını dile getirdi.
İsrail ile Filistin arasında barışın sağlanması için güçlü liderlere ihtiyaç olduğunu, şu anda bunun bulunmadığını ifade eden Deul, Gazze’de her geçen gün derinleşen insani felakete ilişkin İsraillilerin bir kısmının “bunu çatışmanın parçası olarak gördüğünü, bunun Filistinlilerin problemi olduğunu, bu felakete Hamas’ın yol açtığını söylediğini” aktardı.
Barışa inandığını vurgulayan Deul, şöyle konuştu:
“Benim Gazze’de arkadaşlarım var. Onlarla her gün konuşuyorum. Her gün arayıp, ‘Merhaba, nasılsın?’ diye soruyorum. Aynı şekilde benim gibi çok İsrailli var. (Gazze’deki Filistinliler) Oradaki çok zor durumu anlatıyor. Bazıları mali de olsa yardım istiyor. Maalesef ki şu anda imkansız. Bazıları evlerini kaybetti, bazıları ailelerini kaybetti. İngiltere’de bir arkadaşım var evleri bombalandığında, ailesinin çoğunu kaybetti. Bu korkunç, felaket. Ama ben sadece taziyelerimi ve üzüntümü iletebildim. Şiddetin sona ermesi diliyorum. Sadece bir ateşkes değil bu çatışmanın sonlanmasını arzu ediyorum.”
Tüm İsrailli ve Filistinlileri, kendileri, çocukları ve torunları adına barışı sağlamak için çabalamaya davet eden Deul, “Bu sayede ben Ramallah’a gidip arkadaşlarımı ziyaret edebilirim. Onlar da Tel Aviv’e gelip beraber kumsala gider, sonra da bir restoranda yemek yiyebiliriz.” ifadesini kullandı.
2. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa örneği
Gösteriye katılan Kudüs’ten Filistinli Asım Musa da yaşananlardan dolayı herkesin “çok yorgun” olduğunu, çoğunluğun barış istediğini ancak bunun için “güçlü liderlere” ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Barış iradesi olmadan barışı getirmenin imkansız olduğunu vurgulayan Musa, bugün yaşananların ardından insanların ümidini kaybettiğini dile getirdi.
Hristiyan alemi Noel Bayramı’nı kutlarken Hazreti İsa’nın doğum yeri Beytüllahim’de “üzüntülü” bir kutlama yapıldığına dikkati çeken Musa, “Batılı liderlerin ve Vatikan’ın bu konuda bile çok cılız tepki verdiğini” söyledi.
Musa, Filistinlilerin düşünce sisteminin bu olaylar karşısında değiştiğini, 1948’de İsrail’in kuruluşuyla yaşadıkları Büyük Felaket’ten (Nekbe) itibaren “savaş, müzakere, anlaşma” her şeyi denediklerini ama sonuç alamadıklarını düşündüklerini belirtti.
Barışın geleceğini inandığını, iyimser olduğunu ancak “bunun adil olması gerektiğini” vurgulayan Musa, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın içinde bulunduğu ve bugün geldiği durumun bunun en açık örneği olduğunu ifade etti.
İsrail’in Gazze’yi işgalinde 7 Ekim sonrası
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, “Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme” gerekçesiyle İsrail’e 7 Ekim’de kapsamlı saldırı düzenledi.
İsrail, 7 Ekim’deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarında en az 8 bin 800’ü çocuk, 6 bin 300’ü kadın olmak üzere, 21 bin 320 Filistinli öldürüldü, 55 bin 603 kişi de yaralandı. Enkaz altında binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı tahrip ediliyor.
İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana 167’si karadan işgal sürecinde olmak üzere 501 askerinin öldürüldüğünü duyurdu.
Çatışmalara 24 Kasım’da 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan “insani arada” 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Öte yandan İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti.
İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te de İsrail güçleri ve yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 315 Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim’den bu yana sınırda devam eden çatışmalarda 28 Lübnanlı sivil ve 129 Hizbullah mensubu ile 5 İsrailli sivil ve 9 İsrail askeri öldü.