İsrail’e bağlı Filistin kentlerinde Kudüs’e ve Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları protesto etmek için sokaklara çıkan Filistinliler, İsrail polisinin müdahalelerine maruz kaldı; uzun yıllardır görülmeyen sahneler yaşandı.
Özellikle İsrail vatandaşı Filistinliler ile Yahudilerin beraber yaşadığı Lid, Ramla, Hayfa, Yafa ve Akka gibi kentlerde şiddet olayları daha da kötü bir hal aldı.
İsrail polisi, Arap beldeleri ve kentlerinde protestolara katıldıkları gerekçesiyle yüzlerce İsrail vatandaşı Filistinliye karşı gözaltı operasyonları düzenledi.
İsrail polisinin Filistinlilere yönelik yasa dışı ve keyfi operasyonları
Resmi verilere göre, 9 milyonu aşkın İsrail nüfusunun yüzde 20’sini İsrail vatandaşı Filistinliler oluşturuyor.
Adalet İnsan Hakları Merkezi Müdürü Avukat Hasan Cebbarin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son haftalardaki olaylarda 1550 kişinin gözaltına alındığını aktardı.
Söz konusu olaylarla ilgili 15’i Yahudi vatandaşlara yönelik 170 iddianame hazırlandığına işaret eden Cebbarin, bunun, suçlananların sadece yüzde 9’unun Yahudiler olduğu anlamına geldiğini söyledi.
Polisin yürüttüğü operasyonların yasa dışı ve keyfi olduğunu dile getiren Cebbarin, “Gözaltılarla insanları caydırmayı ve sindirmeyi hedefliyorlar. Bu da insanların korkması ve protesto yürüyüşlerine katılmaması anlamına geliyor.” dedi.
Cebbarin, uygulamada ceza hukukunun caydırıcılık amacıyla tutuklamaya izin vermediğine dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Buna izin veren bir yasa yok. Bir kişiyi ya da bulunduğu yerde yaşayanları caydırmak için gözaltına almanın hiçbir yasal tarafı yok. Gözaltı, kişi tarafından işlenen bir kabahat uyarınca olmalı ve uygun şekilde şahsına yönelik soruşturma yürütülmelidir.”
“Ancak gözaltı, toplu cezalandırmanın bir yönü olan ırkçı kampanyanın parçası olarak gerçekleşti.” diyen Cebbarin, suçun ve cezanın şahsiliği ilkesinin ceza hukukunun temellerinden olduğunu hatırlattı.
Cebbarin, bu nedenle toplu gözaltı operasyonlarının, yasa dışı ve ırkçı olduğunu; İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun olayların başında polise söylediği “hukuktan veya soruşturmadan korkmamaları gerektiği” açıklamasına uygun olarak yürütüldüğünü ifade etti.
İsrail’in tarafgir tutumu
Gözaltına alınanlara yasal destek sağlayan kurumda çalışan avukat Cebbarin, son haftalarda yaşananlara dair ağır bir tablo çizdi.
Cebbarin, İsrail polisinin, gözaltına alınanlara şiddet uyguladığını, En-Nasıra kentinde soruşturma öncesinde müvekkillerine hukuki tavsiye vermeye gelen avukatların da bazı durumlarda polis şiddetine maruz kaldığını belirtti.
İsrail polisinin ayrıca Lid, Ramla, Hayfa, Yafa ve Akka gibi kentlere giren Yahudi yerleşimcilere bazı kolaylıklar tanıdığına işaret eden Cebbarin, şunları söyledi:
“Lid belediyesi, yerleşimcilerin Filistinlilerin evlerine nasıl gireceklerini planlamaları konusunda yapılan toplantılar için belediyenin kapılarını açtı. Bunun dışında Lid’de ilan edilen olağanüstü hal nedeniyle Filistinlilerin ev hapsinde tutulduğu kritik günlerde Yahudiler ve yerleşimciler serbestçe dolaştı.”
İki topluluk arasındaki gerilim
Cebbarin, İsrail saldırılarının ve sağ kesimin provokasyonlarının, özellikle bir arada yaşanılan bölgelerde İsrail vatandaşı Filistinliler ile Yahudiler arasındaki ilişkileri etkilediğini dile getirdi.
“Karma şehirlerde iki toplum arasındaki ilişkide derin bir çatlağın oluştuğu açık.” diyen Cebbarin, bu çatlağın, İsrail sağı ve ilişkilerdeki gerginliğin daha da artmasını isteyen yerleşimciler nedeniyle büyüyebileceğini, ayrıca iki toplum arasında korku ve panik durumuna neden olduğunu aktardı.
Cebbarin, İsrail’deki sağ kesimin düşmanlığı derinleştirmek için bir arada yaşanılan bölgelerde Yahudilerin Filistinlilere yönelik korkusunu beslediği konusunda uyardı.
İsrail tarafından öngörülemeyen tepki
İsrail vatandaşı Filistinlileri temsil eden partilerin oluşturduğu Ortak Arap Listesi Bloku Milletvekili Ahmed Tıybi ise İsrail makamlarının, İsrail’e bağlı Filistin kentlerindeki toplumun öfkeli tepkisini beklemediğini dile getirdi.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’te yer alan Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki insanları evlerinden çıkarmak istediğinde ya da işgal güçlerinin Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlediğinde de Filistin toplumunun tepkisini hesaba katmadığını belirten Tıybi, benzer durumun Gazze’yi vahşice bombaladıklarında da geçerli olduğunu söyledi.
İsrail polisinin prestijini yeniden kazanama çabası
Tıybi, İsrail’e bağlı Filistin kentlerinde haklı öfke ile “terörist yerleşim çetelerinin” Filistinlilerin evlerine yönelik saldırılarının İsrail polisinin kontrolünü kaybetmesine yol açtığını söyledi.
İsrail polisinin, prestijini yeniden kazanmak için “gösteri” niteliğindeki gözaltı operasyonlarını başlattığını kaydeden Tıybi, bunun gençleri korkutmak, görüşlerini ifade etme ve gösteri haklarını kullanmaktan caydırmak için acınası bir girişimle İsrail vatandaşı Filistinlileri hedef aldığını belirtti.
Tıybi, bu gözaltıların yeni bir durum olmadığına dikkati çekerek, “Deneyimler göstermiştir ki, gençlerimiz, baskı ve ayrımcılık ne kadar fazla olursa, saldırı ve tutuklamalar ne kadar artarsa Filistin halkının haklı davalarına o ölçüde bağlı kalıyor.” ifadesini kullandı.
Ekim 2000’de İsrail polisinin Kudüs ve Aksa’da Filistinli gençleri gerçek mermiyle hedef alması ve olaylarda 13 kişinin yaşamını yitirmesinin ardından gerçekleştirilen kitlesel gözaltılar ile günümüze kadar artarak devam eden ırkçı politikaların bunun en iyi örneği olduğunu kaydeden Tıybi, Filistinli gençlerin bu sefer öncekilerden daha güçlü şekilde tepki verdiğini; bunun İsrail’in korkutma girişimlerine en iyi yanıt olduğunu söyledi.
Filistin halkı arasındaki aidiyet bütünlüğü
Tıybi, İsrail’e bağlı kentlerdeki Filistinlilerin, Filistin halkının ayrılmaz bir parçası olduğunu, bunun tartışmaya kapalı bir gerçek olduğunu vurguladı.
İsrail Meclisinden Arap milletvekili Tıybi, “Filistin halkıyla olan bağımız, kendimizle olan bağımızdır. Biz İsrail’deki, Batı Şeria’daki, Gazze’deki ve dışarıdaki Filistinliler için kaygılandığımızda kendi halkımızın kaygısını taşıyoruz.” diye konuştu.
İsrail’deki Arap Vatandaşları İzleme Yüksek Komitesinin İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını protesto etmek için 18 Mayıs’ta yaptığı genel grev çağrısını hatırlatan Tıybi, İsrail’deki Filistinlilerin ekonomik ivmeyi ciddi şekilde aksatabileceğini gösteren bu tür eylemlerin Filistin toplumu için önemli bir savunma hattı olduğunu söyledi.
“Aidiyet ve kimliği güçlendirmek, siyonist kurumun topraklarımızı ve görüşleri Yahudileştirme girişimlerini engellemek, toplumumuzun insana yakışır bir yaşam sürmesi ve ayakta kalması için haklarını elde etmeye çalışıyoruz.” diyen Tıybi, ayrıca işgalin sona ermesi ve başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulması için Filistin halkının yanında yer aldıklarını sözlerine ekledi.