İsrail’de son dönemde çok parçalı koalisyon hükümetinin kaderi belirsizliğe sürüklenirken, bakanlar arasındaki görüş ayrılıkları da her geçen gün artıyor.
İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in partisi Yamina Milletvekili Idit Silman, 6 Nisan’da koalisyon hükümetinden istifa ettiğini açıklamıştı. Böylece koalisyon hükümeti, muhalefet karşısında Meclisteki bir oy farkıyla olan çoğunluğunu yitirmiş, iktidar ve muhalefet, parlamento içinde 60-60 sayısında eşitlenmişti.
Bu sarsıntının ardından İsrail Maliye Bakanı Avigdor Liberman ile Dışişleri Bakanı Yair Lapid ve Savunma Bakanı Benny Gantz’ın yanı sıra Liberman ile İçişleri Bakanı Ayelet Şaked’in çelişkili açıklamalarıyla hükümet içerisindeki anlaşmazlıklar da gün yüzüne çıkmaya başladı.
Maliye Bakanı Liberman, dün yaptığı açıklamada, Savunma Bakanı Gantz’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüşmesini eleştirdi.
Liberman, partisi “İsrail Evimiz”in toplantısında üst düzey hükümet yetkililerine, “Abbas’ı boykot etmeleri ve ona meşruiyet verilmemesi” çağrısı yaptı.
Abbas’ın, İsrail askerlerinin görevi başında öldürdüğü Al Jazeera muhabiri Şirin Ebu Akile dosyasını Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) taşıyacağına ilişkin taahhüdüne işaret eden Liberman, “İsrail askerlerini savaş suçundan dava eden birinin herhangi bir şeyin ortağı olamayacağını” savundu.
Liberman, Filistin Devlet Başkanı Abbas’ın “diğer teröristler gibi bir terörist” olduğunu iddia ederek, “Abbas’ın terörü tehlikeli şekilde uyguladığını, sıradan terörden daha tehlikeli olduğunu, onun bir barış adamı değil, siyasi terörizme karışmış bir terörist olduğunu” ileri sürdü.
İsrail Başbakanı Bennett, geçen aylarda, Abbas ile görüşmeyi reddettiğini açıkladı.
Ancak Savunma Bakanı Gantz ise ağustos ve aralık aylarında iki kez Abbas ile bir araya geldi; ayrıca nisan ayı başlarında da telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN’da yer alan habere göre, Liberman’ın eleştirilerine karşı Dışişleri Bakanı Lapid, Gantz’ı savundu.
İsrail hükümetinin Filistin yönetimi ile konuştuğunu, güvenlik koordinasyonu olduğunu belirten Lapid, Gantz’ın Abbas ile görüşerek doğru bir şey yaptığını ifade etti.
Ulaştırma Bakanı ve İşçi Partisi lideri Merav Michaeli de “terör saldırılarını” engellemek için Filistin yönetiminin ve onunla iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Yine KAN’da yer alan habere göre Michaeli, Filistin yönetiminin, Filistin halkının resmi şekilde temsilcisi olduğunu ve onunla çalışmaları gerektiğini aktardı.
“Yahudi Ulus Devlet Yasası”na ilişkin tartışmalar
Diğer taraftan ise sağ görüşlü Yamina Partisi’nden İçişleri Bakanı Şaked ile “Yahudi ulus devlet” yasasında düzenlemeye gidilmesi çağrısında bulunan Liberman arasında görüş ayrılıkları ortaya çıktı.
Şaked, “Yahudi ulus devlet yasasının değiştirilmesine, suç işlemekle itham edilen bir kişinin Başbakanlık makamına gelmesini yasaklayan bir kanun tasarısının geçmesine izin vermeyeceğini” söyledi. Şaked, eğer kanun tasarısı oylamaya sunulursa ret oyu kullanacaklarını ifade etti.
Times of Israel internet sitesinde dün yer alan haberde ise Adalet Bakanı Gideon Sa’ar’ın Yahudi Ulus Devlet Yasası’nı değiştirme talebine karşı çıktığına yer verildi.
İsrail Parlamentosunda (Knesset) 19 Temmuz 2018’de, İsrail’in Yahudi halkının ulus-devleti olarak kabul edilmesi, İbranicenin devletin resmi dili olduğu ve İsrail’e yalnızca Yahudilerin göç edebileceğini kabul eden Yahudi ulus devlet yasası çok az oy farkıyla kabul edilmişti.
Dönemin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 5 Ağustos 2018’de, Yahudi ulus devlet yasasının “Filistinlilerin kontrolsüz şekilde İsrail’e dönüşünü engellemeye yardımcı olacağını” iddia etmişti.
İsrail Maliye Bakanı Liberman, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, yasanın değiştirilmesi gerektiğini söyleyerek, eşitlik kanunu çıkarılması talebinde bulundu.
Dışişleri Bakanı Lapid ise yaptığı açıklamada, hükümet içerisinde fikir ayrılıkları olmadığını iddia etmediğini ancak birlikte çalışmayla iş birliğinin artırılabileceğini savundu.
Dürziler Yahudi Ulus Devlet Yasası’na karşı çıkmıştı
Kendilerini Müslüman olarak nitelendiren ve nüfusu 130 bini aşan İsrailli Dürzi topluluğu da yasaya karşı çıktı ve ırkçı Yahudi ulus devlet yasasıyla “ikinci sınıf vatandaş” ilan edilmelerini kabul etmedi.
Yoğunlukla ülkenin kuzeyinde hayatlarını sürdüren, varlığını İsrail’in varlığına bağlayan Dürziler, yıllar boyunca “kan kardeşi” muamelesi göstererek, hiçbir hizmette kusur etmediği “devletleri” tarafından çıkarılan Yahudi ulus devlet yasası ile izole edilmiş oldu.
Ana dilleri Arapça olan Dürziler, İsrail Dışişleri Bakanlığının internet sitesinde, şu şekilde tanımlanıyor:
“Dürzi topluluğun İsrail için ülkedeki azınlıklar arasında çok özel bir yeri var. Öyle ki bu topluluğun mensupları, İsrail siyaset, kamusal yaşam ve ordu alanlarında önemli görevlerde bulunur.”
Çok azı kendini “Filistin Dürzileri” olarak nitelendirirken, İsrail vatandaşı Filistinlilerin aksine büyük çoğunluğu aidiyetini tarihi Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail devletine bağlıyor.
Müslüman ve Hristiyan Araplar ise İsrail’deki zorunlu askerlik hizmetini reddederek kendilerini Filistin halkının bir parçası olarak tanımlıyor.