İsrail Yüksek Mahkemesinin koalisyon hükümetinde birden fazla bakanlık görevini yürüten Ultra Ortodoks Şas Partisi lideri Arya Deri’nin “vergi suçlarından hüküm giymesi” nedeniyle bakan olamayacağına karar vermesi, ülkede “hükümet-yargı çekişmesini” yeni bir seviyeye taşıdı.
Mahkeme, vergi suçlarından geçen yıl hüküm giyen ve savcılıkla yaptığı anlaşma sonucu şartlı tahliyeyle serbest bırakılan İçişleri, Sağlık ve aynı zamanda Başbakan Yardımcısı görevlerindeki Deri’nin, “kabinede yer alamayacağını” duyurmasının adından konu ülkede yoğun şekilde tartışılıyor.
İsrail basınındaki haberlere göre, Yüksek Mahkeme’deki 11 yargıçtan 10’u, Deri’nin bu şekilde bakanlık görevini yürütemeyeceği yönünde oy kullandı.
Deri’nin geçen yıl hüküm giydiği ve şartlı tahliyeyle serbest kaldığı dönemde savcılıkla yaptığı anlaşma gereği “parti lideri olarak siyasete devam edeceği ancak herhangi bir kamu görevi almayacağına ilişkin vaatte bulunduğu” aktarılmıştı.
Başbakan Binyamin Netanyahu, geçen ay hükümetini açıklamadan önce Deri’nin bakanlığıyla ilgili yaşanan tartışmalar üzerine, Mecliste kabul edilen bir dizi yasayla, bu konuyla ilgili düzenlemeler yapmıştı.
Bu kapsamda, Ultra Ortodoks Şas Partisi lideri Deri’nin hüküm giydiği halde bakan olabilmesini sağlayan, İsrail basınının “Deri yasası” diye isimlendirdiği yasa Meclisten geçmişti.
Hükümet “halk iradesi” muhalefet “hukukun üstünlüğüne” vurgu yapıyor
İsrail siyasetinde, Yüksek Mahkemenin, Arya Deri hakkında verdiği karar üzerine; iktidar “halk iradesine”, muhalefet ise “hukukun üstünlüğüne” vurgu yaparak tepki verdi.
Netanyahu koalisyonu, mahkemenin seçimlerde “hükümete toplamda 2 milyondan fazla oy veren seçmeni” hiçe saydığı değerlendirmesini yaptı.
Şas Partisi ise yazılı açıklamasında, İsrail’de azınlıkların haklarını koruduğunu savunan Mahkemenin bu adımıyla “Deri’ye güvenerek oy veren 400 bin İsraillinin oyunu çöpe attığı ve seçimleri iptal ettiği” değerlendirmesi yapıldı.
Buna karşın muhalefet lideri Gelecek Var Partisi Başkanı Yair Lapid ise sosyal medya hesabında, “Deri görevden alınmazsa, hükümet kanunları çiğnemiş olacak. Yasalara aykırı hareket eden bir hükümet, gayrimeşru bir hükümettir, vatandaşlarından kanunlara uymasını isteyemez.” paylaşımında bulundu.
Netanyahu’nun önündeki seçenekler tartışılıyor
İsrail basınında, Netanyahu’nun krize nasıl karşılık vereceğine ilişkin senaryolar tartışılıyor. Deri’nin istifa etmemesi durumunda Netanyahu’nun Deri’yi görevden almak zorunda kalacağına işaret ediliyor. Netanyahu’nun Deri’yi görevden almaması, anayasal bir kriz doğurabilir ve sunduğu yargı düzenlemelerine tepkiyi artırabilir.
Deri’nin görevden ayrılması ve kabinedeki görevlerini partisinden halihazırda İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları Yardımcısı Moshe Arbel’e bırakması olasılığı öne çıkıyor.
İsrail basınında dile getirilen diğer bir senaryo, iktidar çoğunluğunun kurdukları hükümeti güvenoyuna götürmesi ve Deri’nin “dönüşümlü başbakan” olarak görev aldığı yeni bir hükümet kurulması. Bu durumda Deri’nin bakan değil başbakanlık görevine geleceği ve yargının hakkında verdiği hükmün geçersiz olabileceği yorumu yapılıyor.
Adalet Bakanı Yariv Levin’in 5 Ocak’ta açıkladığı Yüksek Mahkemenin yetkilerini sınırlandıran, yargının, hakimlerin seçimi üzerindeki etkisini azaltan yasa tasarısının hükümet tarafından bir an önce Meclis’ten geçmesi için sürecin hızlandırılacağı değerlendiriliyor.
Levin, kararın ardından yaptığı açıklamada, “Arya Deri’ye, Şas Partisi ve tamamıyla tamir edilecek İsrail demokrasisine yapılan feci adaletsizliği düzeltmek için gerekli her şeyi yapacaklarını” söyledi. Adalet Bakanı, yargı liderlerinin “halkın iradesi, Başbakan’ın kararı ve hükümete güven oyu veren Meclis’e saygı duymaktaki başarısızlığından üzüntü duyduğunu” dile getirdi.
Netanyahu hükümetinin “yargı reformu”
Mahkemenin kararı, Binyamin Netanyahu başkanlığındaki hükümetin, yargının yetkilerini kısıtlamaya hazırlandığı ve iktidar-yargı çatışmasının derinleştiği dönemde geldi.
Adalet Bakanı Yariv Levin, 5 Ocak’ta Yüksek Mahkemenin yetkilerini sınırlandıran, yargının, hakimlerin seçimi üzerindeki etkisini azaltan bir yasa planladıklarını duyurmuştu.
Netanyahu başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin, yargının bazı yetkilerini Meclise devretmeye yönelik hamleleri, Yüksek Mahkeme başta olmak üzere hükümet ile İsrail yargı mekanizması arasında gerilime yol açmıştı.
Anayasanın bulunmadığı İsrail’de Yüksek Mahkeme en yüksek yargı merci olarak görev yapıyor.
İsrail Yüksek Mahkemesi, anayasa taslağı olarak kabul edilen “temel yasalara” aykırı olduğu gerekçesiyle Meclisin çıkardığı kanunları bozma yetkisine sahip.
Netanyahu hükümeti, son açıkladığı yargı düzenlemesinde, Yüksek Mahkemenin, Meclisin çıkardığı kanunları bozma yetkisinin, tekrar Meclis çoğunluğu sağlanması halinde engelleneceğine yer veriliyor.
Yeni plana göre koalisyon hükümeti, yargı mensuplarını atama komitesinde şu an 9 olan üye sayısını 11’e çıkaracak ve bu üyelerin 7’sini kendi seçecek. Bu üye çoğunluğu, hükümetin, yargıçların atanmasında tek söz sahibi olacağı anlamına geliyor.
Öte yandan hafta sonu yaklaşık 80 bin kişinin yargı düzenlemesini protesto etttiği başkent Tel Aviv’de, bu hafta sonu da Netanyahu hükümetinin politikalarına karşı geniş katılımlı kitlesel gösteri çağrısı yapılıyor.
İsrail’de “ülke tarihinin en sağcı” hükümeti görevde
Netanyahu’nun aşırı dindar Yahudi ve aşırı sağcı partilerle kurduğu yeni hükümet 29 Aralık 2022’de Meclisten güvenoyu alarak göreve başlamıştı.
Filistinlilere yönelik ayrımcı ve ırkçı politikalarıyla bilinen ortaklara sahip yeni koalisyon hükümeti, İsrail siyasi tarihinin “en aşırı sağcı” hükümeti olarak değerlendiriliyor.
Netanyahu öncülüğündeki aşırı sağcı hükümet, Filistin geneli ile İsrail’deki toplumsal muhalefetin yanı sıra başta ABD olmak üzere İsrail’in Batılı müttefikleri tarafından da endişe ile karşılanıyor.