Kuruluşundan bu yana belirli bir periyotta gerçekleştirilen İsrail parlamento seçimleri, 1996’dan itibaren daha sık yapılmaya başlandı, 2019’dan sonra ise birbiri ardınca seçime gidildi.
Normalde 4 yılda bir yapılan parlamento seçimleri son dört yılda 4 kez gerçekleştirildi ve beşincisinin de İsrail’deki iç siyasi krizin göstergesi olarak yıl sonunda yapılması bekleniyor.
İsrail’de 25 Ocak 1949’da ilk Kurucu Meclis’in seçilmesinin ardından parlamento seçimleri, Temmuz 1951’de yapılan ikinci seçimlerden başlayarak 4 yılda bir yapıldı.
Parlamento için sandığa gitme süreci 1996’dan bu yana sıklaşmaya başladı ve birden fazla kere üç yıl arayla seçime gidildi.
Ancak hızlanma süreci iki kez seçimlere gidilen 2019 yılında zirveye taşındı. Bunu Mart 2020 ve Mart 2021 parlamento seçimleri takip etti.
Son olarak da 1 Kasım’da seçim yapılmasına karar verildi ki bu da 4 yıldan daha kısa bir sürede beşinci kez parlamento seçimine gidileceği anlamına geliyor.
Bu kadar sık seçime gidilmesi, İsrail’deki siyasi çıkmazı yansıtıyor. Öyle ki hiçbir büyük parti, Meclis’ten güvenoyunu alıp hükümet kuramıyor.
Seçim yarışı ve salt çoğunluk
İsrail yasaları, hükümeti oluşturan bir milletvekilinin, 120 Meclis üyesinin en az 61’inin güvenoyunu almasını şart koşuyor.
İsrail’de Meclis üyeleri, doğrudan değil de partileri temsil eden listeler aracılığıyla seçiliyor.
Dört yılda bir seçilen Meclis’in görev süresinin bitiminden önce özel bir kanunla feshedilmesine izin veriliyor.
Seçim yarışına düzinelerce liste katılıyor ancak genellikle sandıktan yaklaşık 12 parti çıkıyor.
Büyük partilerin 61 sandalyeyi güvenceye alması için bazı küçük partilerin desteğini alması icap ediyor. Bunun için de siyasi tavizler vermek ve bütçe tahsis etmek gerekiyor.
Büyük partiler, kısıtlı çoğunluğa sahip olduğu için de son senelerde kurulan hükümetlerin kırılgan bir yapıya sahip olduğu gözlemleniyor.
“Her 2,4 yılda bir seçim”
İsrail Demokrasi Enstitüsü, seçimlere ilişkin yaptığı bir araştırmada, şu ifadelere yer verdi:
“İsrail, dört yıldan kısa bir süre içinde beşinci seçimini yapmak üzere. Her 2,4 yılda bir seçim yapılması, İsrail’i 1996’dan bu yana en sık seçime giden ülkeler arasında birinci sıraya yerleştiriyor.”
İsrail Meclis’inin en son yaşanan feshine ve erken seçime gitmesine işaret edilen araştırmada, “bunun, yerleşik demokrasiler sahnesinde eşi görülmemiş bir tekrar” olduğu kaydedildi.
Bu hızlı düşüşün, devam eden derin siyasi ve anayasal krizin sonucu olduğuna dikkati çekildi.
Seçimlerin topluma yansıması
İsrail el-Yevm (İsrail Hayom) gazetesi yazarlarından Benjamin Kerstein, konuya ilişkin makalesinde, gelecek seçimlerin “İsrail tarihinin en kötüsü” olacağını belirtti.
Mevcut hükümetin çökmesiyle birlikte İsrail’in üç buçuk senede beşinci seçime gideceğini aktaran Kerstein, bunun çok büyük meblağlara mal olacağını, son hükümet de dahil olmak üzere neredeyse hiç kimsenin bunu istemediğini kaydetti.
Kerstein, daha da kötüsünün, seçimlerin ülkeyi mevcut siyasi çıkmazdan çıkaracağına dair hiçbir belirtinin olmaması olduğunun altını çizdi.
İsrail’in şu anda yüzde 50-50 oranında bölünmüş durumda olduğunu kaydeden Kerstein, muhalefet lideri (eski Başbakan) Binyamin Netanyahu’nun Meclis’te 61 sandalyeyi sağlayıp hükümeti kursa bile ülkenin yarısının ondan hoşlanmamaya devam edeceğini; olabilecek her türlü yasal yolla önünü kesmeye çalışacağını belirtti.
Kerstein, bu durumun net çözümünün basit olduğunu; İsrailli politikacıların söylemlerini yumuşatmaları, muhaliflerini şeytan gibi göstermekten kaçınmaları, sivil kamusal söylemi artırmaları ve kötülükle değil de nezaketle belirlenmiş bir kampanya yürütmeye çalışmaları gerektiğini aktardı.
“Maalesef bu seçim turuna ilişkin az sayıdaki gerçeklerden birinin de bunun olmayacağı olduğu.” ifadesini kullanan Kerstein, siyaset kurumunun, İsrail toplumunu parçalamak için uzun bir yol katettiğini; bunu bu sefer daha tutkulu ve canlı şekilde yapacaklarını yazdı.
Kerstein, tek kaybedenin yine İsrail halkı olacağını ifade etti.