İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu öncülüğündeki koalisyon hükümetinin “yargı reformu”, Yüksek Mahkemenin yetkilerini sınırlandırma, yargının hükümet üzerindeki denetimini kaldırma ve iktidarın yargı atamalarında söz sahibi olması gibi değişiklikler içermesi nedeniyle ülkeyi protestolar, grevler ve istifalarla dolu bir siyasi krize sürükledi.
Başta Tel Aviv, Batı Kudüs, Hayfa, Herzliya gibi kentler olmak üzere ülke genelinde onlarca farklı noktada her hafta düzenlenen ve on binlerce İsraillinin katıldığı kitlesel gösterilerde 32 hafta geride kaldı.
En yoğun katılımlı gösteriye ev sahipliği yapan Tel Aviv’de ellerinde İsrail bayrakları taşıyan on binlerce gösterici her hafta Kaplan Caddesi’ndeki hükümet kompleksinin önünde toplanıyor.
Bu kalabalığın arasındaki bir grup ise, meydandaki ana akım protestodan daha farklı bir siyasi mesaj veriyor.
Filistin’deki işgale karşı olan bu Yahudiler, on binlerce kişinin katıldığı ve sık sık “demokrasi” sloganlarının atıldığı protestolarda, İsrail’in en büyük sorununun işgal olduğunu ve demokrasi için savaşmak için önce işgale son verilmesi gerektiği gerçeğini göstermeye çalışıyor.
Filistin bayrağı yerine “karpuz” sembolü
Karpuz, işgal altındaki topraklarda Filistin’in özgürlük mücadelesinin sembollerinden biri.
İşgal karşıtı protestocular, İsrail makamlarının Filistin bayrağı açılmasını engellemesi nedeniyle bu bayrakla aynı renkleri (kırmızı-yeşil-beyaz-siyah) barındırdığı için giysi ve pankartlarında karpuz sembolünü kullanıyorlar.
AA muhabirine konuşan işgal karşıtları, Netanyahu hükümetinin yargı düzenlemesi ve aşırı sağcı politikalarıyla ülke çapındaki protestolar ve Filistin’deki işgale ilişkin düşüncelerini anlattı.
Ataları Türkiye’den İsrail’e göçen, kökleri İzmir Yahudilerine dayanan tarihçi akademisyen Yaara Alaluf, bu gösterilerde “iki rolü” olduklarını söylüyor.
Alaluf, bir yandan “bu hükümetin ve onun ‘yargı reformu’ dediği şeyin, Filistinlilere ve diğer marjinalize edilmiş gruplara karşı oluşturduğu tehlikeleri” bildiklerini vurgularken, burada bulunma amaçlarının diğer nedenini şöyle açıkladı:
“Ana akım gösterideki insanlara, aslında İsrail bir sömürge rejimi olduğu için bu aşamaya geldiğimizi hatırlatmak için buradayız. Bu özel olarak sadece bu hükümete has değil; (İsrail’in kurulduğu) 1948 öncesine uzanan ve 1967 işgaliyle devam eden bir süreç. Sorunun kaynağına bakmazsak onu çözemeyiz.”
Sadece Yahudi halkı için var olan bir demokrasi istemediklerini söylemek için burada toplandıklarını vurgulayan Yahudi kadın, “Ne tür bir devlette olursa olsun, ‘nehirden denize’ herkes için eşitlik ve iyi bir yaşam istiyoruz. Ama milyonlarca insanın topraklarını işgal eden, milyonlarca (Filistinli) mültecinin geri dönüşünü engelleyen bir devlette yaşarken ‘demokrasi’ demek yetmez.” diye konuştu.
“Hem işgal hem de demokrasi aynı anda olamaz”
Antisiyonist Yahudilerce kurulan ve Tel Aviv ile Kudüs’te Arapça ve İbranice kursları veren TINAU (This Is Not An Ulpan) dil merkezinde İbranice öğretmenliği yapan Matan Sandler de, yargı düzenlemesi karşıtı protestolara katılan sol ve merkez siyasi akımlardan İsraillilerin çoğunun “işgali görmezden gelmeyi seçtiklerini” söyledi.
Filistin’deki işgalin farkında olmanın sadece Filistinlilere karşı ahlaki bir duruş meselesi değil aynı zamanda İsrail’deki Yahudiler nezdinde de doğru bir siyasi değerlendirme olacağına dikkati çeken Sandler, “Çünkü hem işgal hem de demokrasi aynı anda olamaz.” dedi.
Sandler, “Askeri bir işgale izin verirseniz, insanların hiçbir hak tanınmadan var olmasına izin verirseniz, daha ileri gidilerek diğer insanların haklarını elinden almak da çok kolay olur. Bence buradaki insanların çoğu hala bunu anlamıyor. Ama biz burada onlara her şeyin temelinde işgal olduğunu hatırlatmaya çalışıyoruz.” diye konuştu.
Aşırı sağcı koalisyon hükümetinde yargı düzenlemesinin en hararetli savunucuları arasında Bezalel Smotrich, Itamar Ben-Gvir ve Simcha Rotman gibi isimler yer alıyor.
Filistinlilere karşı ırkçı politikalarıyla öne çıkan bu siyasiler ve İsrail Meclisindeki diğer pek çok aşırı sağcı isim, işgal altındaki Batı Şeria’da uluslararası hukuka göre yasa dışı sayılan Yahudi yerleşimlerinde yaşıyor.
Bu noktaya dikkati çeken İsrailli eğitimci, protestocuları kastederek, “Yerleşim yerlerinde olmalarına izin verdiğiniz için bu kişiler (yüksek mevkilere) geldiler. Onları koruması için çocuklarınızı orduya gönderiyorsunuz. Bence (protestocular) hala bunu anlamaya hazır değiller.” ifadelerini kullandı.
“Ben-Gvir ve Smotrich İsrail’in maskesini düşürdü”
Bu yılın başında göreve gelen Netanyahu öncülüğündeki koalisyon, İsrail siyasi tarihinin en aşırı sağcı hükümeti olarak değerlendiriliyor.
İsrail’de bir önceki hükümeti oluşturan Yair Lapid-Naftali Bennett koalisyonu, liberal, merkez sağ ve hatta Arap partileri bile içinde barındıran ılımlı bir siyasi görüntü veriyordu. Ancak bu hükümet döneminde İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki ihlalleri azalmadı. Tersine, bu dönemde İsrail ordusunun Batı Şeria’da ve Gazze’de 48’i çocuk 220’den fazla Filistinliyi öldürdüğü 2022, “son 17 yılın en kanlı yılı” olarak kayıtlara geçti.
İnsan hakları aktivisti ve işgal karşıtı protestonun liderlerinden Guy Hirchfeld de buna dikkati çekerek, “İşgalle birlikte demokrasi ya da sadece Yahudiler için bir demokrasi olamaz.” dedi.
Hirchfeld; Smotrich ve Ben-Gvir gibi isimlerin, “Orta Doğu’nun tek demokratik ülkesi” olduğunu iddia eden İsrail’in “maskesini düşürdüğünü” söyledi.
Lapid koalisyonu döneminde Filistin’de “tam bir yıkım” yaşandığını vurgulayan Hirchfeld, şu sözlerle işgal altındaki Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimci “terörüne” işaret etti:
“Benim Filistin’de ‘Yahudi terörü’ dediğim bu olaylardaki kişiler (yerleşimciler) önceki hükümet döneminden beri istediklerini yapıyorlar. Önceki hükümet onlarla uğraşmak istemiyordu. Bu hükümet daha fazlasını yapmaları için onları teşvik ediyor. İsrail nüfusunun bir kısmı artık maske olmadığını anlamaya başlıyor. Ben-Gvir ve Smotrich İsrail’in maskesini indirdi. Artık ne yapmak istediklerini çok net ve yüksek sesle söylüyorlar.”
Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin İsrail’deki aşırı sağdan rahatsız olduğuna dikkati çeken işgal karşıtı Yahudi aktivist, şöyle devam etti:
“Avrupa ve ABD’ye göre sağ ve sol gibi partiler olunca İsrail meşru oluyor. Ama Ben-Gvir ve Smotrich bir tür ‘Neonazi partisi’ gibiler. Bu yüzden Avrupa ve ABD de bize ona göre davranıyor. Ancak bu yeterli değil, kınama zamanı değil. Ben ve bu protestodakilerin bir kısmı, İsrail’e karşı daha fazla uluslararası yaptırım için sesleniyoruz.”
“Apartheid rejimiyle demokrasi olmaz”
Klinik psikolog Yedida Turkenich ise, kendisini, “işgal karşıtı blokta ılımlı çizgede biri” olarak gördüğünü söyledi.
İsrail demokrasisindeki devasa krizde işgalin çok önemli bir yer tuttuğuna inanmakla birlikte bu krizin başka nedenlerinin de bulunduğuna işaret eden Turkenich, Mizrahi Yahudilere (“doğulu” anlamına gelen, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkasya’daki Yahudilere verilen genel ad) yönelik eşitsizliğe, aşırı dindar Yahudi kesimlerin giderek daha fazla güçlenmesine, ülkede güçler ayrılığının zayıflaması gibi nedenlere vurgu yaptı.
İki devletli çözüme inandığını söyleyen Turkenich, “Ama İsrail için yeterli güvenliğimiz olduğundan emin olmamız gerekiyor. Filistinliler için de yeterli güvenlik istiyorum.” dedi.
Yahudi kadın, “Demokrasi eşitsizlikle olmaz. Apartheid rejimiyle demokrasi olmaz.” ifadelerini kullandı.