İşgal ve abluka altındaki topraklarda yaşayan Filistinliler için en büyük endişe kaynaklarından biri “aile birleşimi” konusu.
Batı Şeria’daki Ramallah merkezli Filistin yönetimi ile Gazze’deki Hamas idaresinin, doğum ve ölüm kayıtları ile kişisel kimlik kartlarının değiştirilmesi dışında Filistinlilerin nüfus kayıtlarında değişiklik yapma yetkisi bulunmuyor. Söz konusu yetki sadece Tel Aviv yönetiminin elinde.
Batı Şeria ile Gazze’ye “geçici” veya “turist” izinleriyle giren bazı aile fertleri ile yabancı uyruklu biriyle evlenen ve “aile birleşimi” hakkı alamayan Filistinliler bu konuda ciddi sıkıntı yaşıyor.
İsrail bu kişileri “yasa dışı sakinler” olarak kabul ediyor. Bunlardan seyahat etmek zorunda kalanlar, aileleriyle yaşamak için geri dönemiyor.
Aşırı sağcı İçişleri Bakanı öncülük ediyor
Yıllardır binlerce Filistinli ailenin birliğini tehdit eden tartışmalı yasanın uzatılmasında geçen sene başarısız olan İsrail yönetimi yeniden harekete geçti.
Aşırı sağcı İçişleri Bakanı Ayelet Şaked’in öncülük ettiği ve 7 Şubat’ta İsrail parlamentosuna sunulan aile birleşimini yasaklayan kanun tasarısı, oylamanın birinci aşamasında kabul edildi. Şaked, yasanın tekrar yürürlüğe girmesi için gerekli ikinci ve üçüncü oylamaların da tamamlanması için süreci hızlandırmaya çalışıyor.
Şaked, ilk oylamanın ardından Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Siyonizm kazandı” yorumunda bulundu.
Hepsi Filistinli ama statüleri farklı
İsrail yasaları, işgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşayan yaklaşık 360 bin Filistinliye daimi oturum hakkı tanıyarak vatandaşlık kapsamına girmeyen bir İsrail kimliği veriyor. İsrail’deki yaklaşık 1 milyon 800 bin Filistinli Arap ise İsrail vatandaşlığına sahip. İşgal altındaki Batı Şeria ve abluka altındaki Gazze sakinleri ise Filistin vatandaşı olarak Filistin İçişleri Bakanlığının verdiği kimliği taşıyorlar.
İsrail, 1990’ların başından beri Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin, işgal altındaki Doğu Kudüs ve İsrail’e girişini özel izne tabi tutarak ciddi kısıtlamalar getirdi.
İsrail’de veya işgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşayan bir Filistinli, Batı Şeria ve Gazze’deki bir Filistinliyle evlenmeye karar verdiğinde eşiyle birlikte kendi ikamet ettiği yerde yaşamak için yasal engellerle karşılaşıyor.
Kudüs’te Mescid-i Aksa’nın da yer aldığı Eski Şehir’deki St. Yves Vakfı, Filistinli ailelerin oturumu ve insan haklarına ilişkin hukuki konularda ücretsiz danışmanlık hizmeti veren kurumlardan biri.
Filistinli Katolik bir kuruluş olan vakfın genel merkezine, her gün onlarca Filistinli, oturum başvurularında yardım almak için geliyor.
Vakfın Müdürü, Avukat Raffoul Rofa, İsrail’de ve işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinli ailelerin yaşadıkları oturum sıkıntısına ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Rofa, “aile birleşimi” konusunu şöyle açıkladı:
“Örneğin, Kudüslü bir Filistinli erkek, Ramallah’taki (Batı Şeria) Filistinli bir kadınla evlenmek isterse ve bu çift Kudüs’te yaşamak isterse, Kudüslü eş evlilik için aile birleşimi başvurusunda bulunmak zorundadır. Aynı durum, Kudüslü bir kadın Batı Şerialı bir Filistinli erkekle evlenmek istediğinde de geçerli.”
İsrail’in 1990’ların ortalarından itibaren aile birleşimini aşamalı hale getirdiğini kaydeden Rofa, buna göre, önce 15 aylık oturum izni, sonra 12 aylık oturum izni, ardından geçici oturum, sonrasında da daimi oturum hakkı verildiğini kaydetti.
Rofa, “O dönemde aile birleştirme başvuruları kolay gerçekleşmiyordu. Ancak 2002’de aile birleşimi süreci donduruldu ve işler daha karmaşık hale geldi.” diye konuştu.
Aileler dağılıyor, eşler ayrı yaşıyor
Avukat Rofa, şöyle devam etti:
“2003’te Knesset (İsrail meclisi), Kudüslüler ve İsrail vatandaşlığına sahip olanlar ile Batı Şeria, Gazze, Lübnan, Suriye, Irak ve İranlı eşler arasında aile birleşimini yasaklayan kanunu çıkardı. Bu kanun da Temmuz 2021’e kadar geçerli kaldı.”
Rofa, aile birleşiminin yasaklandığı 2003-2021 yılları arasında birçok ailenin dağıldığına ve eşlerden birinin bir bölgede diğerininse başka bir bölgede yaşamak zorunda kaldığına dikkati çekti.
Bu eşlerin çocukların da durumdan olumsuz etkilendiğini kaydeden avukat, “Aile birleşimini yasaklayan kanun, çocukların Kudüs’te nüfus kaydını engelliyor. Kudüs’te doğup büyüyen çocuklar var ancak kayıtlı değiller ve İsrail onların şehirdeki varlığını yasa dışı sayıyor.” dedi.
İsrail yönetimi, 2003’ten itibaren her yıl devam eden aile birleşimi yasağını, Temmuz 2021’de parlamentodan geçirmekte başarısız oldu.
Ancak İsrailli ve Filistinli insan hakları örgütlerine göre, aşırı sağcı İçişleri Bakanı Şaked, yasanın tekrar yürürlüğe girmesi için uygun fırsatı bekleyerek, sunulan aile birleşimi başvurularını onaylamayı reddetti.
İsrail parlamentosunun aile birleşimini yasaklayan kanunu uzatmayı reddetmesinin “bir fırsat yarattığını” kaydeden Rofa, mevcut yasal durumun 2003 öncesine döndüğünü, bu nedenle Filistinlilere İsrail İçişleri Bakanlığına başvurarak aile taleplerini iletmeleri için çağrı yaptıklarını söyledi.
Rofa, İçişleri Bakanı’nın geçen hafta, yalnızca 51 yaşını aşmış ve 5 yıl ya da daha uzun süredir başvuruda bulunmuş kişiler için aile birleşimine izin veren talimat yayımladığını kaydetti.
Filistinli avukat, “Geçen günlerde yüzlerce kişi bize ulaştı. İsrail İçişleri Bakanlığının bu talepleri reddedeceğini düşünüyoruz. Ancak ret durumunda yasal yolları kullanarak yetkili mahkemeye gidebiliriz. Zira bu başvuruların sunulduğu dönemde yasağa ilişkin bir kanun bulunmuyordu.” dedi.
Filistinli Şuveyki ailesi tedirgin
İşgal altındaki Doğu Kudüs’te 2007’den beri eşi için daimi oturum almaya çalışan Filistinli Abdulvehhab Şuveyki’nin ailesi de bu ailelerden biri.
Şuveyki, işgal altındaki Batı Şeria’nın kuzeyindeki Nabluslu eşi İylin’e Doğu Kudüs’te daimi oturum belgesi almak için 15 yıldır uğraşsa da çabaları sonuç vermiyor.
Evlendikleri 2007’den bu yana 78 yaşındaki Abdulvehhab Şuveyki ile 49 yaşındaki İylin çiftinin üç çocuğu oldu ve çocukların hepsi Kudüs’te daimi oturma izni aldı.
Ancak Şuveyki, İsrail’in aile birleşimini önleyen kanunu nedeniyle hala Doğu Kudüs’te daimi oturum sahibi olamayan eşi İylin için her yıl bürokratik işlemlerle uğraşarak eşinin oturumunu yenilemek zorunda.
Başvuruları reddedilen ve hatta değerlendirmeye bile alınmayan binlerce Filistinliden daha şanslı durumdaki Şuveyki, eşi için kalıcı oturum almayı umuyor.
Şuveyki, şunları söyledi:
“Evlendikten ve 2008’de ilk çocuğum olduktan sonra eşim için oturma izni aldık ve her yıl yeniledik. Her yıl İçişleri Bakanlığına elektrik ve su faturası, sağlık raporu ve emlak vergisi gibi birçok evrakla gidiyorum. Hasta olduğum için defalarca eşim için iki yıllık oturum izni almaya çalıştım. Çünkü yaşlı ve kısmi felçli biri olarak her yıl Bakanlığa gitmek benim için zor bir durum.”
İlerleyen yaşı ve eşinin daimi oturumu olmaması nedeniyle endişelendiğini dile getiren Şuveyki, “78 yaşındayım, ölürsem eşimle ve üç çocuğumla kim ilgilenecek? Bu yüzden bu (oturum) konusu beni korkutuyor.” diye konuştu.
“Onları da kimliklerini de istemiyoruz”
Şuveyki’nin eşi İylin de, “Gelecekte ne olacağını düşünüyorum. Kocama bir şey olursa çocuklarıma bakmak için çalışabilmeliyim. Burada kimsemiz yok. Sadece kendime güvenebilirim.” ifadelerini kullandı.
Sorunun temelinde İsrail işgalinin yattığına işaret eden İylin, tepkisini şöyle dile getirdi:
“İsrail işgali başımızdan gitsin ve özgürce hareket edebilelim, başka bir şey istemiyorum. Onları da kimliklerini de istemiyoruz. İstediğim budur.”