İsrail’in Gazze’deki El-Ehli Hastanesine 17 Ekim’de düzenlediği saldırıda 471 kişi hayatını kaybetti, 28’i ağır 342 kişi yaralandı.
- İsrail ordusu Gazze’ye gece boyunca 100 saldırı düzenledi
Hastaların çoğunun durumunun başka bir yere tahliye için uygun olmadığını göz önüne alan sağlık ekipleri, İsrail’in hastnenin tahliye edilmesi yönündeki uyarısının farkındaydı ancak hastaları bırakmamakta ısrarcı oldular.
Başka bir açıdan da belki sağlık ekipleri ve yerinden edilerek hastaneye sığınanlar, İsrail’in böyle bir “suç” işleyebileceği ihtimalinin gerçek olamayacağını düşündü.
Ancak ihtimal dışı olan gerçekleşti. İsrail, Gazze sakinlerini zorla “son topraklardan” çıkarmak üzere uygun gördüğünü yapmak için ABD ve Batı’dan yeşil ışık aldığına inanıyordu.
Fakat El-Ehli Baptist Hastanesinde işlenen suçun boyutu insan vicdanının kaldıramayacağı kadar büyüktü. Bu gelişme, Batı’nın İsrail’e verdiği mutlak destekte çatlak oluşturdu. Bu çatlağın, Tel Aviv’in görmezden gelemeyeceği kadar genişleyebileceği düşünülüyor.
Avrupa’nın vicdanı çıkmazda
İsrail Gazze Şeridi’ne “resmi şekilde” savaş ilan etmeden önce bazı Batılı ülkelerde İsrailliler ile Filistinliler arasındaki eşitliği reddeden söylemler yayıldı. İsrail’in savaş hukuku veya insan hakları normlarına uymaksızın “Filistinli sivilleri öldürme hakkı” ima edildi.
Bu durum, Fransa’nın Filistin’i destekleyen göstericileri 7 yıl hapis cezasıyla tehdit etmesi ve Almanya’nın Hamas’ı destekleyen yabancıları topraklarından sınır dışı etme sözü vermesinde görülüyor.
Ancak yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği El-Ehli Hastanesine yönelik saldırı, Batılı ülkeleri İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik kitlesel bombardımanına verdikleri mutlak destekte geri atmaya yöneltti.
Almanya ve Fransa yüzlerce Filistinlinin öldürülmesini kınadı ve bu suçun soruşturulmasını talep etti. Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği de onlara katıldı.
Washington ise İsrail’in “Baptist Hastanesinin yanlışlıkla bombalanmasının arkasında Filistinlilerin olduğuna” ilişkin ifadesini benimsedi.
Batı’nın sergilediği çelişkili tutum ABD’nin İsrail’e verdiği sınırsız destekten biraz uzaklaşma isteğini yansıtıyor.
Fakat Avrupalı liderler, bu saldırının ardından İsrail’i açıkça kınamadı; bunun yerine olayla ilgili soruşturma açılması çağrısında bulundu. Bu nedenle herhangi bir soruşturmanın İsrail ordusunun yaklaşık 500 Filistinlinin öldürülmesinden suçlu bulunmasıyla sonuçlanma ihtimali düşük görünüyor.
Her defasında cezasız kalan İsrail, sivillere karşı suç işlemeyi sürdürüyor
Öyle ki buna, 23 yıl önce İsrail güçlerinin 11 yaşındaki Muhammed Durra’nın hayatına bir kurşunla son verdiği olayda şahit olduk.
Aynı durum 11 Mayıs 2022’de ABD vatandaşı Filistinli deneyimli gazeteci Şirin Ebu Akile’nin öldürülmesi olayında da tekrar etti. İsrail ordusu, Ebu Akile’nin öldürülmesinin sorumluluğunu reddetti ve silahlı Filistinlileri suçladı.
İsrail ayrıca FBI’ın olayla ilgili başlattığı soruşturmada işbirliği yapmayı da reddetti.
İsrail’in her defasında cezasız kalması, onu sivillere karşı bu tür suçları işlemeye devam etmeye sürüklüyor. Ancak Gazze’deki hastane saldırısının Tel Aviv üzerindeki yansımaları eskisi gibi olmayacak.
İsrail’in hastane olayı sonrasındaki hikayesi biraz tutarsız görülüyor. Önce Hamas’ı hastaneyi yanlışlıkla vurmakla suçluyor, sonra da İslami Cihad Hareketini suçluyor. Bununla birlikte saldırıdan önce hastanenin tahliye edilmesine ilişkin talebini de inkar edemiyor. Bu arada İsrail, Gazze Şeridi’ndeki pek çok hastaneye tahliye uyarısında bulunmuş durumda.
Öte yandan askeri uzmanlar, patlamanın etkisine bakarak Filistinli direniş güçlerinin sahip olduğu küçük, sınırlı roketler değil de ABD yapımı bir bomba olabileceğini ifade ediyor.
Filistinlilerin olay yerinden paylaştığı fotoğraflara göre bunun ABD yapımı “JDAM” donanımlı “MK 84” tipi bomba olduğu tahmin ediliyor.
Bombanın türü ne olursa olsun, ABD yapımı olduğu ve İsrail ordusunun cephaneliğinde bulunduğu konusu şüphe götürmüyor. Bu da İsrail’in hikâyesini yalanlıyor ve hatta Tel Aviv’in bir düşmana karşı bu çaptaki yıkım silahlarını kullanmasına izin vermesi nedeniyle Washington’u ilgi odağı haline getiriyor. Hastane, oraya sığınmak için toplanan hastalar ve sivillerle doluydu.
Hastane saldırısının yansımaları
Ürdün’ün başkenti Amman’da ABD Başkanı Joe Biden, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Ürdün Kralı 2. Abdullah’ı bir araya getirecek dörtlü zirvenin ertelenmesi, El-Ehli Baptist Hastanesi saldırısının ilk yansıması oldu.
Arap, İslam, Avrupa ve Asya ülkelerinden ve hatta İsrail silahlarının önemli bir müşterisi olarak kabul edilen Hindistan’dan kınama açıklamaları geldi.
Birçok Arap ve İslam ülkesinde hastane saldırısını kınamak için düzenlenen ve Gazze’ye saldırılarının daha uzun sürmesi halinde ilerleyen günlerde büyümesi beklenen protestolar, Arap hükümetleri üzerinde “Gazze halkının soykırımı”nın durdurulması ya da Gazzelileri Mısır’daki Sina’ya ya da Batı Şeria’daki Filistinlilerin Ürdün’e zorla göç ettirilmesi girişimine karşı sert siyasi tavır almaları yönünde baskı oluşturuyor.
İsrail ile barış anlaşması bulunan ve Washington’un başlıca müttefikleri kabul edilen Mısır ve Ürdün ise baskıya rağmen Filistin halkını kendi topraklarına zorla göç ettirmeye yönelik herhangi bir girişime karşı katı bir tutum takınıyor.
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, Ürdün Temsilciler Meclisinin olağanüstü oturumunda yaptığı konuşmada, Gazze’deki duruma değinmiş ve işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistinlilerin göçe zorlanmasını “savaş ilanı” olarak göreceklerini söylemişti.
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ise, “Gazze’de şu an yaşanan, sivilleri Mısır’a göçe sürükleme girişimidir. Filistinlilerin topraklarından sürülmesini reddediyoruz. Sina Yarımadası’nın İsrail’e yönelik bir terör üssüne dönüşmesini istemiyoruz. Milyonlarca Mısırlı, Filistin halkının yerinden sürülmesi fikrine karşı gösteriler düzenlemeye hazır.” şeklinde bir açıklama yaptı.
İsrail ile ilişkilerini 2020 yılında normalleştirme kararı alan Fas’ta ise binlerce kişi, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşını kınayan ve normalleşmeyi reddeden gösteriler için sokağa çıktı.
Yaşanan gelişmeler, Washington’un Suudi Arabistan’ın İsrail ile normalleşme umudunu durdurdu. El-Ehli Baptist Hastanesinin bombalanması, Tel Aviv-Riyad normalleşmesini çok uzak bir ihtimal haline getirdi.
Mesele bununla kalmayacak. İsrail’in korktuğu, ABD’nin de uyardığı gibi, savaş bölgesel taraflara da sıçrayabilir.
El-Ehli Baptist Hastanesinin bombalanması üzerine İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Abdullahiyan 18 Ekim’de X hesabından yaptığı paylaşımda “Zaman doldu.” ifadesini kullandı.
Bu, İran’ın İsrail’e, bölgesel taraflar savaşa girmeden önce Gazze savaşını durdurması gerektiği yönündeki uyarısının “sona erdiğinin” bir göstergesi.
İranlı Bakan, 14 Ekim’de Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta, Hizbullah’ın tüm savaş senaryolarını hesaba kattığı uyarısında bulunarak, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını “bir an önce” durdurması gerektiğini söylemişti.
Savaşın dönüm noktası
El-Ehli Baptist Hastanesi katliamının Gazze’deki savaşta bir dönüm noktası oluşturması beklenirken, saldırıyı kınayan gösterilerin hem Arap hem İslam başkentlerinde, hatta diğer ülkelerde de artması öngörülüyor.
Bu tepkiler, İsrail’i destekleyen Batılı hükümetler üzerinde, konumlarını Tel Aviv’e karşı daha az yanlı ve daha fazla önyargılı olacak şekilde değiştirmeleri yönünde ahlaki ve insani baskı oluşturacaktır.
Bu, aynı zamanda Suudi Arabistan için İsrail ile normalleşme çarkını frenleyecek ve Fas gibi ülkelerin Tel Aviv ile ilişkilerini azaltmaya veya geçici olarak dondurmaya itebilecek.
Mısır ve Ürdün ise, İsrail’in Filistinlileri Gazze ve Batı Şeria’dan kendi topraklarına tehciri planına ilişkin uyarı tonlarını muhtemelen yükseltecek.
Hizbullah’ın İsrail’e yönelik askeri operasyonlarını kademeli olarak hızlandırması beklenirken, İran’ın bir sonraki aşama olarak Tel Aviv’e karşı Suriye cephesini açması da ihtimal dahilinde.