İsrail, 1967 yılındaki 6 Gün Savaşı’nın ardından Ürdün idaresindeki Doğu Kudüs’ü işgal etti. İsrail, şehrin sınırlarını belirledi ve burada yasaları, hükümleri ve idaresini uygulamaya koyduğunu duyurdu. İşgal altındaki Doğu Kudüs’te fiili durumda yaşayan Filistinlilerin İsrail bürokrasisinde ve hukuk sistemindeki yorucu yolculukları bu tarihten sonra başladı.
Bugün, işgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşayan yaklaşık 350 bin Filistinli “makdisi” diye isimlendiriliyor ve kalıcı oturum statüsünde yaşıyor; İsrail hukukuna tabiler, vergilendiriliyorlar ancak İsrail’de seçme ve seçilme hakkından yoksunlar.
İşgal altında yaşayan Filistinliler, kalıcı oturum statülerini kaybetmemek için İsrail bürokrasisiyle de mücadele ediyor. Örneğin, İsrail’de kalıcı oturum statüsündeki Doğu Kudüslü bir Filistinli, Batı Şeria’da iskan etmesi halinde oturumu iptal edilebiliyor.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinlilerin temel sorunlardan biri de konut problemi ve İsrail yaptırımları. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinatörlüğünün açıkladığı rakamlara göre, İsrail yönetimi, bu yılın başından kasım ayına kadar işgal altındaki Doğu Kudüs’te Filistinlilerin yaşadığı 130’dan fazla binayı ruhsatsız inşa edildiği gerekçesiyle yıktı.
Evlerini kendi elleriyle yıkmalarını istiyorlar
Doğu Kudüs’ün Zeytin Dağı yakınlarındaki Tur Mahallesi’nde yaşadıkları beş katlı bir apartman hakkında yıkım kararı verilen 10 Filistinli aile de uygulanan yaptırım karşısında mağdur.
İsrail’e bağlı Kudüs Belediyesi, kasım ayında ailelerden bir hafta içinde evlerinden çıkmalarını istedi. Ancak daha sonra mahkeme ailelere 9 Aralık’a kadar mühlet verdi. Bu tarihe kadar evlerini tahliye etmeleri ve imar ruhsatı olmadığı için binayı kendilerinin yıkmaları gerektiğine hükmetti.
Apartman sakini Filistinliler, 10 yıldır İsrail makamlarından ev için iskan ruhsatı almaya çalıştıklarını, izinsiz inşaat gerekçesiyle yüklü para cezaları kesildiğini, bu süreçte ruhsat için girişimde bulundularsa çabalarının sonuçsuz kaldıklarını anlattı.
İsrail’e bağlı Kudüs Belediyesi, mühlet tanınan tarihe kadar bina sakinlerinden evlerini kendilerinin yıkmasını istiyor. Aksi takdirde hane başına 60 bin dolardan fazla ceza kesiliyor. Ayrıca evleri İsrail ekiplerinin yıkması halinde 20 bin doları aşan yıkım ücreti de her ailenin ceza hanesine yazılıyor.
Bina sakini iki çocuk annesi Esma el-Guz (24), girişteki dairesinin önünde AA muhabirine yaptığı açıklamada, evlendikten sonra eşinin ailesine ait evin bir odasında yaşadıklarını söyledi.
Eve ilişkin vergiler, borçlar ve ödedikleri cezalar karşısında takılarını satmak zorunda kaldıklarını aktaran Esma, üstlerinde bir çatı olduğu müddetçe para biriktirip eşiyle ayrı eve çıkmayı düşündüklerini söyledi.
Esma, evleri hakkında tahliye kararı verildikten sonra çevrede ev aradıklarını ancak kiraların yüksekliği karşısında çaresiz kaldıklarını paylaşarak, “Biz bu şehri seviyoruz. Burada doğup büyüdük ve burada kalmak istiyoruz.” diye konuştu.
“İnsan kendi evladını öldürebilir mi?”
Esma, eve taşındığından beri “izin talepleri, prosedürler, belediye cezaları” gibi işlemlerle uğraştıklarını, ancak İsrail polisinin eve gelip, “Neden buradasınız? Evi boşaltmanız” gerekiyor dediğinde şaşkınlık yaşadığını söyledi.
Evlerini kendilerinin yıkması talebi sorulan Filistinli kadın, “İnsan kendi evladını öldürebilir mi? Evini elleriyle inşa etmiş birisi nasıl yıkar? Bu ev taş üstüne taş konularak emekle yapıldı şimdi bunun hepsini havaya saçmamız isteniyor. Evimiz lüks değil ama üzerimizde bir çatı. Evimiz bizi toprağımızda tutuyor, bunu da bizden almak istiyorlar.” dedi.
Esma, çocuklarının yıkım kararından derin biçimde etkilendiğini, büyük oğlunun geceleri yıkım olacak korkusuyla uyuyamadığını, küçük oğlunun da çadırda yaşayacaklarını söylediğini dile getirdi.
Çocuklarını teskin etmeye çalıştığını aktaran Esma, “Bir anne olarak ben çocuklarımı iyi tanırım. Psikolojileri bozulmuş durumda. Biz yetişkinler olarak tahammül edemiyoruz onlar nasıl etsin?” ifadesini kullandı.
İsrail’in Filistinlilere ait evleri “izinsiz” olduğu gerekçesiyle yıktığına inanmadığını, “İsrail’in Filistinlileri Kudüs’te istemediğini” belirten Esma, yıkım için Filistinli ailelere verilen son tarih 9 Aralık’la ilgili duygularını şöyle anlattı:
“Bu tarih benim için korku ve dehşeti ifade ediyor. Ben kendim için değil çocuklarım için korkuyorum. Onlar henüz çocuk buna nasıl tahammül edecekler? Psikolojileri çok ağır, gözlerinin önünde evlerinin yıkılması onlara ne yapar?”
“Kendi evimizi yıkmayı kabul etmiyoruz”
Esma el-Guz’un kayınvalidesi Ranya el-Guz (45) da 25 yıllık birikimleriyle 11 yıl önce kaba inşaat halindeyken bu evi aldıklarını ve adım adım inşaatı tamamladıklarını anlattı.
Bu süreçte tüm izinler için başvuruda bulunduklarına ancak İsrail yönetiminin kendilerine yüklü miktarda vergi ve ceza uyguladığına dikkati çeken Ranya, “Bizler, ruhsat izni reddedilmiş bir evin cezalarını ve vergilerini öderken yıkım kararıyla karşılaştık.” dedi.
Ranya, evlerini kendilerinin yıkması kararına işaret ederek, “Bizden evi kendimizin yıkmamızı istiyorlar. Bunu kabul etmiyoruz. Evimizi kendi elimizle yıkamayız, kendileri yıksın. Biz yıkmayacağız.” diye tepki gösterdi.
Binada 25 kadar çocukla yaşlı ve hastaların da aralarında bulunduğu 40’tan fazla yetişkinin yaşadığını söyleyen Ranya, “Bu evin bende büyük yeri var. Çocuklarım bu evde üniversiteyi bitirdi, bütün hayatımız burada, buradaki her taş her köşe benim için çok anlamlı ve kıymetli.” sözleriyle duygularını anlattı.
Ranya, eve ilk taşındıkları günleri hatırlayarak, “Buradaki 10 aile her şeye sıfırdan başladık ve şimdi bizi yeniden sıfıra çekmeye çalışıyorlar.” dedi.
Filistinlilerin Doğu Kudüs’te konut sıkıntısı
İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre, İsrail’in Kudüs’teki konut projeleri Filistinlilerin yoğun yaşadığı bölgelere yönlendirilmiyor. Aksine, İsraillilerin yaşadığı bölgelere büyük konut yatırımları yapılıyor.
İsrail’in işgal altındaki Doğu Kudüs’teki Filistinlilere yönelik uygulamalarını takip eden hak örgütü Ir Amim, bir raporunda, İsrail’e bağlı Kudüs Belediyesi ve İsrail İskan İdaresi arasında Kasım 2019’da 1,4 milyar İsrail şekeli (yaklaşık 444 milyon dolar) değerinde konut yatırımı için anlaşma imzalandığına işaret etti.
Anlaşmaya göre, mevcut mahallelerin genişletilmesi, Kudüs çevresindeki imarsız arazilere yeni inşaat projeleri ve kentsel dönüşüm projeleriyle 23 bin konut inşaatı planlandı. Ancak, hak örgütlerine göre, söz konusu konut projelerinin birinin bile Filistinlilerin bölgelerine yönlendirilmediği tespit edildi.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’teki kalıcı oturum statüsündeki Filistinliler, Yahudilerin yoğunlukta yaşadığı bir sosyal konut projesinde yer almak istese bile İsrail vatandaşı olmadıkları için hak kazanamıyor.
İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs’teki 350 bin kadar Filistinlinin şehir nüfusunun yüzde 37’sini oluşturduğu ifade ediliyor. Ancak, İsrail’in 1991 ile 2018 arasında ruhsat çıkardığı 57 bin 737 haneden sadece yüzde 16,5’inin Filistinlilere verildiği raporda vurgulanıyor.