İsrail’in Doğu Kudüs bölgesini işgal tarihi 1967 yılına uzanıyor. O tarihten beri Tel Aviv’de iktidara gelen hükümetler, Ürdün Vakıflar Bakanlığı’na bağlı İslami Vakıflar İdaresi’nin Mescid-i Aksa işlerini yönetmesine onay verdi.
İslami Vakıflar İdaresi’nin Mescid-i Aksa işlerini yönetmesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri var olan tarihi ve yasal bir statü olarak sürdürülüyor.
Ancak Doğu Kudüs’ün işgal edilmesinden günler sonra 15 Haziran 1967’de İsrail ordusu baş hahamı Şlomo Gorn ve beraberindeki 50 radikal Yahudi, Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi.
O günden beri İsrailli Yahudi yerleşimcilerin durmayan Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlarının yanı sıra İsrail polisi de İslami Vakıflar İdaresi’ne getirdiği kısıtlamalarla müdahale girişimlerinde bulunuyor.
İsrail güçleri, özellikle de İslami Vakıflar İdaresi’nin Mescid-i Aksa’daki restorasyon çalışmalarına müdahale etmeye çalışıyor.
Aksa’ya yönelik baskınlar
Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’da kendilerine dini ritüellerini yapma izni talebiyle İsrail Yüksek Mahkemesi’ne başvuran aşırı Yahudi bir grup, 14 Ağustos 1979’da Aksa’ya baskın yapma girişiminde bulundu. Ancak Filistinli Müslümanlar buna izin vermedi.
Kendilerini “Tapınak Dağı Koruyucuları” olarak tanıtan radikal bir Yahudi grup da 13 Ocak 1981’de Mescid-i Aksa’ya baskın yaptı.
Haryy Goldman isimli bir İsrail askeri, 11 Nisan 1982 tarihinde Mescid-i Aksa’ya düzenlediği saldırıda cemaatin üzerine rastgele ateş açarak 2 kişinin ölmesine ve onlarcasının yaralanmasına sebep oldu.
ABD’nin son dönemde Yabancı Terör Örgütü listesinden çıkardı “Kahane Chai” mensuplarından biri de 27 Temmuz 1982’de Harem-i Şerif’te Kubbetü’s- Sahra’yı yıkma planı yapma suçundan yakalandı. 10 Mart 1983’te ise gece saatlerinde Mescid-i Aksa’ya baskın girişiminde bulunan radikal Yahudi yerleşimcilerden çok sayıda kişi yakalandı.
Radikal İsrail polisleri de 9 Ağustos 1989’da Yahudilerin Mescid-i Aksa kapılarında dini ritüellerini yapmanın önünü açtı.
İsrail polisinin Ekim 1990’da Mescid-i Aksa’ya Süleyman heykelinin temel taşını yerleştirmeye çalışan Yahudilere karşı çıkan Filistinlilere ateş açması sonucu 21 kişi öldü, 150 kişi yaralandı.
1990-1999 arasında ise fanatik Yahudi yerleşimciler tarafından Aksa’ya düzenlenen pek çok baskına tanık olundu.
İsrail hükümeti, 25 Eylül 1996’da Aksa’nın batı duvarının altından bir tünel açıldığını duyurdu. Bu durum, Filistin halkının “Tünel Rüzgarı” olarak bilinen tepkisinin patlak vermesine neden oldu.
İslami Vakıflar İdaresi, 2. Filistin İntifadasının kıvılcımını ateşleyen Şaron’un 28 Eylül 2000’deki baskınının ardından Aksa’ya gayrimüslim ziyaretleri programını askıya aldı.
İsrail’in baskınların önünü açan tek taraflı kararı
İsrail hükümeti, tepkilere ve İslami Vakıflar İdaresi’nin reddine rağmen Nisan 2003’te Yahudi yerleşimcilerin baskınları önündeki kapıyı açan tek taraflı bir karar aldı.
İsrail’deki aşırı sağcıların “Aksa’nın Müslümanlar ve Yahudiler arasında zamansal ve mekânsal bölünmesine” ilişkin çağrıları 2015’te tırmandı.
İsrail polisi Aralık 2016’da dini kıyafetlerle ve çıplak ayakla fanatik Yahudi yerleşimcilerin Aksa’ya baskınına izin verdi.
İsrail polisi, daha önce görülmemiş bir hamlede bulunarak 14 ve 15 Temmuz 2017’de Mescid-i Aksa’nın kapılarını tamamen kapattı.
Aksa’da “sessiz” ibadetten, “yüksek sesli” duaya
İsrail Sulh Mahkemesi, Ekim 2021’de Yahudilerin Mescid-i Aksa’da “sessizce” ibadet etmelerinin kanuna aykırı olmadığına hükmetti. Söz konusu karar Filistin sokağı ve İslam dünyasında tepkiyle karşılandı.
Bundan yaklaşık sekiz ay sonra 22 Mayıs 2022’de ise İsrail Sulh Mahkemesi, Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya baskınları sırasında Talmud ritüellerini aleni; yüksek sesle yapmalarına, yere doğru eğilme gibi ritüellerini gerçekleştirmelerine izin verilmesi yönünde karar verdi.
İlk karar hükmündeki mahkeme kararına temyiz yolunun açık olduğu belirtildi.
İsrail hükümeti ise, Aksa’daki “statükoya ilişkin herhangi bir değişiklik” olmadığını, “herhangi bir değişikliğin planlanmadığını” savundu.
Ancak Kudüs’teki dini merciler ve yetkililer, İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa’nın yasal ve tarihi statüsünü ihlal ettiğini ifade ediyor.