İsrail’in işgal altındaki Kudüs kentinde bulunan Mescid-i Aksa ve çevresinde Filistinlilere yönelik günlerdir süren saldırıları, uzmanlar arasında başta Amman ile Tel Aviv yönetimlerince 1994’te imzalanan Vadi Arabe Barış Anlaşması olmak üzere İsrail-Ürdün ilişkilerinin akıbeti hakkında birçok soruyu gündeme getirdi.
İsrail polisi ramazanın başlamasıyla Şam Kapısı önünde oturma alanlarını barikatlarla kapatmıştı.
Teravih namazı sonrası söz konusu alanda oturmalarına izin verilmemesi nedeniyle Filistinliler, ramazanın ilk gününden itibaren teravih namazı sonrası Şam Kapısı’nda toplanmış, İsrail polisi de günlerdir onlara müdahale etmişti.
Şam Kapısı başta olmak üzere Eski Şehir çevresindeki olaylarda en az 130 Filistinli yaralanmış, onlarca Filistinli gözaltına alınmıştı.
Filistinlilerin 12 gündür süren mücadelesinin ardından İsrail polisi dün gece geri adım atarak işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Şam Kapısı önünde bulunan oturma alanlarındaki barikatların kaldırılmasına izin vermişti.
İsrail ile “Vadi Arabe” Barış Anlaşması uyarınca Ürdün, Kudüs’teki din işlerini denetleme hakkını elinde tutmaya devam ediyor.
Söz konusu anlaşma gereği Kudüs’teki dini işlerden sorumlu ülke olarak kabul edildi. Yine 2013’te Ürdün Kralı Abdullah ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında imzalanan anlaşmaya göre Kudüs ve oradaki kutsal mekanların savunulması ve vesayet hakkı Ürdün’e verildi.
Ürdün, Mısır, Irak ve Cezayir gazı ithal etmek için alternatiflere sahip olmasına rağmen, İsrail ile, önemli ilişkilerden biri olarak görünen, Amman ile Tel Aviv arasında 2016’da imzalanan ve 1 Ocak 2020’de yürürlüğe giren doğal gaz anlaşması var.
Anlaşmaya göre, Ürdün, İsrail’den Ocak 2020’den itibaren 15 yıl süreyle yaklaşık 45 milyar metreküp doğalgaz alacak.
İsrail-Ürdün Barış Anlaşması gereğince de İsrail’in kuzeyindeki tarihi Filistin topraklarında bulunan Taberiye Gölü’nden Ürdün’e her yıl yaklaşık 55 milyon metreküp su alma hakkı tanınıyor.
Son zamanlarda yaşanan birtakım gelişmeler de İsrail-Ürdün arasındaki ilişkilerde gerginliklere neden oluyor.
Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin bin Abdullah’ın 10 Mart’ta işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya yapacağı ziyaret, İsrail güvenlik makamlarıyla yaşanan anlaşmazlık üzerine iptal edilmişti.
Bir sonraki günde de Ürdün, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) giden bir uçuşta Ürdün hava sahasını kullanma izni vermeyi reddetti ve bu nedenle ziyaret iptal olmuştu.
Misliyle muamele
Ürdün Parlamentosu Filistin Komitesi Başkanı Muhammed ez-Zehravi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “İsrail hiçbir uluslararası sözleşmeye saygı duymuyor veya uymuyor. Bu nedenle misliyle muamele görmesi gerekiyor.” dedi.
Zehravi, İsrail’in, Mescid-i Aksa ve çevresindeki ihlal ve saldırılarının, Ürdün’ün Kudüs ve oradaki kutsal mekanların savunulması ve vesayet rolünü marjinalleştirmek için kötü niyetli girişimler olduğunu ifade etti.
“İsrail, ihlal ve provokasyonların Ürdün’ün Kudüs’e ve kutsal mekanlara karşı tarihi duruşuna zarar vereceği inancına kapılmasın. Duruşumuz dağlar gibi sağlamdır.” ifadelerine yer veren Zehravi, İsrail’in attığı adımların bölgedeki çatışmayı körüklemek ve onu talihsiz sonuçlara sürükleyecek dini bir çatışmanın habercisi olduğu konusunda uyardı.
Zehravi, Ürdün’ün konumunu desteklemek ve “İsrail’in küstahlığına son vermek” için Arap ve İslami bir duruşun olması gerektiğine vurgu yaparak, ülkesi ile İsrail arasındaki anlaşmalara ilişkin şunları söyledi:
“Ürdün, Filistin davasına ve onun kutsallarına yönelik pozisyon ve rollerimizi korumak için İsrail ile arasındaki anlaşmaları bir baskı aracı olarak kullanmalı. Uyulmadığı takdirde tek çözüm, tereddüt etmeden anlaşmaların derhal iptal edilmesidir.”
İsrail’in ihlal ve saldırılara devam etmesi halinde, “İsrail büyükelçisinin Amman’dan gönderilmesi ve büyükelçilerinin Tel Aviv’den çağırılması seçeneğinin, hükümetin öncelikli seçeneklerinden biri olması gerektiğini ifade eden Zehravi, “kınama ve protesto notaları, herhangi bir özel anlaşmayı dikkate almaz ve eylemleri ile meyve vermez ve vermeyecektir.” dedi.
“Başka hiçbir ülkeye benzemez”
Ürdün Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi ve eski Bakan Muhammed el-Mumini de Ürdün’ün Filistin davasıyla ilgili ilkelerine bağlılığının İsrail sağını ciddi şekilde rahatsız ettiğini belirtti.
İsrail’in, Ürdün’den Filistin’i devamlı olarak savunmasını ve ihlalleri karşısında sağlam konumunu beklemediğini ifade eden Mumini, “Ürdün’ün Filistin’le ilişkileri, Aksa’ya olan sevgi, tarihi ve demografik yapıya sahip sınırlar çerçevesinde başka hiçbir ülkeyle olan ilişkilere benzemez.” dedi.
Mumini, İsrail provokasyonlarına yanıt verme konusunda tüm seçeneklerinin var olduğunu vurgulayarak, “İsrail’in, dünyanın gözü önünde uluslararası anlaşmalara saygı göstermemesi, bizi İsrail’e her türlü baskıyı kullanmaktan caydırmayacaktır.” ifadelerine yer verdi.
Ürdün, kamuoyu karşısında ciddi bir baskıyla karşı karşıya
Filistin-İsrail konusunda uzman akademisyen Ahmed Said Nevfel de Vadi Arabe’nin imzalanmasından bu yana, İsrail’in Ürdün’e saygı duymadan bu anlaşmayı ihlal ettiğini düşündüğünü dile getirdi.
Anlaşma tarihinden sonra, İsrail’in birkaç kez barış anlaşmasını ihlal ettiğini aktaran Nevfel, son zamanlarda da ihlallere Mescid-i Aksa ve çevresinde Filistinlilere saldırarak devam ettiğini ifade etti.
“İsrail anlaşmalara saygı duymuş olsaydı, Ürdün’ün Aksa’daki vesayetine saygı duyar ve ihlallerle başvurmazdı.” ifadelerine yer veren Nevfel, Ürdün’ün özellikle Vadi Arabe Barış Anlaşması olmak üzere Tel Aviv ile ilişkilere yönelik ciddi adımlar atması ve İsrail’e baskı uygulaması gerektiğini vurguladı.
Ürdün’ün kamuoyu karşısında ciddi bir baskıyla karşı karşıya olduğunu hatırlatan Nevfel, İsrail’in Ürdün hükümetini utandıran uygulamaları gölgesinde Vadi Arabe Anlaşması’nda kalamayacağı değerlendirmesinde bulundu.
Ürdün’ün İsrail hükümetinin anlaşmada kararlı olmadığını gördüğünü söyleyen Nevfel, buna karşı Ürdün’ün Vadi Arabe ile başlayarak ciddi bir pozisyon alması gerektiğine işaret etti.
Nevfel, şunları kaydetti:
“Ürdün bu anlaşmaların getirilerini ve faydalarını değerlendirmek isteseydi, biz bundan ne elde ettik ki? İsrail, Ürdün’ü tehdit ediyor ve çıkarlar tamamen İsrail’e yöneliyor. Ürdün, İsrail ve Arap ülkeleri arasında bir ara bulucu ve köprü olmayı bekliyordu. Ancak bu rol de atlanmış oldu.”