Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Demirel, ramazanda hafif iftar, akşam yemeği, sahur ve ara öğün olacak şekilde 3- 4 öğün olarak beslenmenin önem taşıdığını açıkladı.
Demirel, lif oranı yüksek gıdaların tercih edilmesi gerektiğini kaydederek, ramazan ayı ile birlikte, oruç tutan kişilerin günlük beslenme şekli ve öğün sayısı değiştiğini belirtti.
Uzun açlık süresi nedeni ile oruç tutan kişilerin beslenmelerine daha fazla önem vermeleri gerektiğini vurgulayan Demirel, şunları kaydetti:
“Oruç esnasında gündüz su ve besin tüketimi olmaması nedeni ile metabolizma hızı yavaşlayabilir. Ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi için en az 2 öğünü tamamlamak ve sahur öğününü atlamamak gerekir. Uzun süren açlıktan sonra boş mideyi birden doldurmak, ani tansiyon ve şeker yükselmelerine, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına neden olabilir. Bu nedenle iftar saatinden itibaren gece boyunca ihtiyaç duyulan besinleri aralıklı olarak yemek önem taşıyor. Öğünlerin hafif iftar, akşam yemeği, sahur ve ara öğün olacak şekilde 3- 4 öğün olarak düzenlenmesine özen gösterilmeli.
Sahura kalkılmaması ya da sahurda sadece su içilmesinin zararlı olduğu unutulmamalı. Sahurda sadece su içerek niyetlenmek, gün içerisinde açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden olur. Yavaşlayan metabolizma da kilo artışına sebep olabilir.”
Demirel şöyle devam etti:
” İftarda yemeklerin hızlı yenmesi hazımsızlık ve reflü riskini artırıyor. Yiyeceklerin yavaş yavaş tüketilmesi ve iyice çiğnenmesi gerekiyor. Bunu önlemek için iftara çorba gibi hafif yiyeceklerle başlanmalı, 15-20 dakika sonra ise az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salata, yoğurt ile devam edilmeli. Ana yemek olarak ızgara, haşlama ve fırında yapılan yemekler tercih edilmeli. Kan şekerini çabuk yükselten ve ardından çabuk düşüren beyaz ekmek, pirinç gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar yerine bulgur pilavı, tam buğday unu ekmek veya kepekli makarna gibi posalı besinler tercih edilmeli.”
“İftar ve sahur arasında bol su içmek önemli”
İftar ve sahur arasında bol su içmenin önemine değinen Demirel, vücudun su dengesini koruyabilmesi için en az 2-2,5 litre su içilmesi gerektiğini belirtti.
İftarda aşırı şerbetli, yağlı tatlılar yerine sütlaç, güllaç, muhallebi gibi sütlü tatlıların veya meyve tatlılarının tercih edilmesini öneren Demirel, “Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta yenilen miktar, yenilen saat ve yeme sıklığı. Tatlının yemekten iki saat sonra yenmesi daha iyi olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Sahurda ağır yemekler tercih edilmemesi gerektiğini belirten Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sahur ağır yemeklerden oluşursa gece saatlerinde hormonal olarak metabolizma hızı düştüğü için tüketilen besinler daha hızlı yağa dönüşür. Sahurda süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi bol proteinli besinlerden oluşan bir kahvaltı ya da çorba, az yağlı sebze ve kurubaklagil yemekleri ve tam tahıllı ekmekten oluşan bir öğün tercih edilmelidir. Aşırı yağlı, tuzlu ve ağır yemeklerden uzak durulmalıdır. Sahurda aşırı baharatlı ve yağlı yemek seçimleri tekrar uykuya dönmeyi zorlaştırabilir.”
Demirel, beslenme düzenindeki değişikliğe bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek içinse yemeklerde kuru baklagiller, tam tahıllar, sebzeler gibi lif oranı yüksek gıdalar ve ara öğünlerde de taze ve ceviz, fındık, badem gibi kuru yemişlerin tüketilmesi gerektiğini açıkladı.
İftar yemeğinden sonra kısa mesafeli yürüyüşler yapmanın sindirime yardımcı olacağını belirten Demirel, kronik hastalığı olan kişilerin de oruç tutmadan önce oluşabilecek sağlık sorunlarının önlenmesi açısından bir hekime danışmalarını tavsiye etti.