Bölgelerindeki sıcak çatışmalardan kaçarak görece güvenli gördükleri Kiev’e gelen siviller burada da belirsizliğin esiri oldu. Kiev bazıları için son durak, bazıları içinse başka bir belirsizliğe giden yolun başlangıcı.
Kiev’de hala birçok dükkan kapalı. Açık olanların da önünde uzun kuyruklar oluşuyor.
Adını açıklamak istemeyen bir baba, bombardımanın ardından yaşadığı şok ve sinir çıkmazında kucağında bir yaşında çocuğuyla nereye gideceğini bilmeden koşturuyor. AA muhabirinin sorularına net cevap veremeyen baba, savaş nedeniyle evini terk etmenin zorluğunu ifade ederken kelimeler boğazında düğümleniyor. Kinayeli biçimde “Bizi evimizden ettiği için Putin’e teşekkür ediyorum.” deyip arkasına bakmadan yoluna devam ediyor.
Sivillerin hayata bakışı son bir ay içinde değişmiş. Bir ay öncesine kadar çoğu seyahat planı, yaz tatili, yeni araba ve yeni ev gibi hayata dair planlar kurarken bugün tek planları yaşamak.
Her insanın savaş ve şartlarına verdiği tepki farklı. Bazı siviller ise hayatlarındaki dev değişimi bir ay içinde sindirip önceki yaşamından tamamen farklı bir yol çizmiş kendine. Öncesinde beyaz yakalı bir meslek sahibi olan ve soyadını vermek istemeyen 52 yaşındaki Andrey, sıcak ev ve iş yeri, dengeli beslendiği hayatı gibi konforlarını bir günde kaybetmiş. O, gönüllü olmayı tercih etmiş. Olası bir Kiev saldırısında hazırlıklı olmak için her gün tahkimat yapıyor, mevzi kazıyor ve güvenlik noktalarında nöbet tutuyor. Andrey, AA muhabirine bir çocuğu olduğunu belirtirken “Şehrimi, ailemi, oğlumu ve arkadaşlarımı korumak için buradayım.” diyor.
Hafta başından bu yana Kiev’e saldırıların artması dikkati çekiyor.
Ukrayna milletvekili Oletski Horçharenko, Kiev’de vurulan bölgenin tamamen sivillerin yaşadığı apartmanlardan oluştuğunu ve çevresinde askeri bir hedefin bulunmadığını vurguladı.
İrpin ve Buça’dan tahliye edilenlerin çoğu ya Ukrayna’nın batısına ya da diğer Ukraynalılar gibi Avrupa ülkelerine geçiş yaptı. Kalanlar ise Kiev’deki akrabalarının yanında ya da metro istasyonları, okullar ve sığınaklarda kalıyor.
Kiev’deki sivillerin çoğu İrpin ve Buça’dan gelmiş. Çatışmaların yoğunlaştığı bu bölgelerde, geçici ateşkes ve tahliye sürecine kadar iki ateş arasında kalan bu siviller, metro ve sığınaklarda yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
İrpin’den kaçanlar, olası bir Kiev baskınını yavaşlatmak için yıkılan köprü nedeniyle yaya olarak bölgeyi terk ediyor. Çocukları kucaklarında olduğu halde İrpin’den kaçanların tek eşyaları ellerinde birkaç poşet ya da valiz. Çocuklar ise etrafında ne olduğundan habersiz.
Buça civarından tahliyeler ise araçla mümkün. İnsani koridorun açılmasının ardından siviller yüzlerce araçla buradan tahliye olmaya başladı. Bölgeden ayrılan siviller serseri bir mermi ya da keskin nişancıların hedefi olmamak için araçlarının üzerine “çocuk”, “tahliye” yazıyor, arabaların görünebilecek yerlerine beyaz kumaş parçaları iliştiriyor.
Günlerce çatışma ve bombardımanın arasında kalan insanlar, bu ortamdan psikolojik olarak oldukça etkilenmiş durumda.
Buça’dan kaçanlardan Ludmila, evine bir şey olmadığını ancak evinin etrafındaki birçok yerin vurulduğunu söyledi. Tahliye otobüsünden indikten sonra ağlayarak kendini ifade etmeye çalışan 73 yaşındaki Ludmila, “Sokaklarda birçok ceset var. İnsanların psikolojisi bozuldu. İşgal altında gibiydik.” dedi. Ludmila, tahliye olduğunu ancak elinde poşetiyle bambaşka bir şehirde nereye gideceğini bilmeden öyle kalakaldığını ifade etti.
Evleri metro istasyonu olanlar
Şehir dışından gelenlerin yeni evleri ise Kiev’deki metro istasyonları ve sığınaklar. Savaşın ilk günlerinde hava saldırısı endişesiyle Kievliler yoğun şekilde metro istasyonlarına akın etmişti. Kiev Belediye Başkanı, Kiev nüfusunun yarısının kenti terk ettiğini söylemişti ancak son günlerde metro istasyonlarının yoğunluğu azalsa da şehir dışından gelen siviller için en güvenli liman hala istasyonlar.
Metro’daki soğuk hava ve tünellerden gelen rüzgarlar ise buraya sığınanların en büyük sorunlarından. Kundaktaki bebekten, yaşlılara kadar çok sayıda kişi, yerlere serdikleri halı, uyku tulumu, battaniye gibi şeylerin üzerinde gün ve gecelerini geçiriyor.
Metroya sığınanlardan Aleksander, üşümemek için kat kat giyinmek dışında ellerinden bir şey gelmediğini belirtiyor. Evinin daha önce vurulan TV istasyonunun bulunduğu bölgede olduğunu söyleyen Aleksander, metroda annesiyle yaşıyor. Evine sadece evcil kedisini beslemek için belli aralıklarla gidebildiğini ifade ediyor.
Şehir metro altyapısı büyük oranda hala çalışıyor. Metroya sığınan, savaşın masum yüzü çocuklar içinse metroların çalışması farklı bir eğlence şekli. Çocuklara göre, “evlerinin içinden tren geçiyor”.
Kocası Ukraynalı bir asker olan Talia, iki küçük oğluyla metroya sığınanlardan. Savaşın ikinci gününde çocuklarını alıp metroda yaşamaya başlayan Talia, istasyonun içine çadır kurmuş. Çadırı olduğu için diğerlerine göre kendini şanslı hissediyor zira en azından trenlerin tünellerden getirdiği soğuk havadan nispeten de olsa korunuyor. Talia, metroya yerleşen herkesin başta hastalandığını, zamanla yeni koşullara alıştığını anlatıyor.
Metrolarda yaşayan birçok kişi saldırılar sona ermeden evlerine dönmeyi düşünmüyor.
Hayatlarını kapalı bir tünelde mümkün olduğu kadar normalleştirmeye çalışan bir metro sakini de evden getirdiği sinevizyon cihazını bir köşeye kurup duvara yansıttığı çizgi filmlerle çocukları eğlendirmeye çalışıyor. Savaşın içindeki bu sakin köşede çizgi film izleyen bir çocuk ile onun başında kitap okuyan annesi ise bir savaş filminin figüranlarıymışçasına metronun soğuğunda gününü geçiriyor.
Şehirde dayanışma duygusu artmış durumda. Sığınaklardaki insanların yemek yapma imkanı bulunmuyor. Metrolardaki insanların gıda ihtiyacının büyük kısmını gönüllüler karşılıyor. Bunlardan biri de 20 yıldır Ukrayna’da yaşayan Türk iş insanı Onur Hekim. Hekim, istasyonlarda yaşayanlar için günlük yaklaşık 1000 kişilik yemek dağıtımı yapmaya çalışıyor. Kiev’in merkezindeki dükkanında Ukraynalı gönüllüler yemek hazırlıyor.
Savaşın hikayeleri sadece sığınak ve metro istasyonu ya da gönüllüler ile sınırlı değil. Diğer bölgelerden Kiev’e gelen yaşlılar için de hayat farklı bir yöne doğru ilerliyor. Torunlarının koşturup oynadığı, resim çizdiği anaokulu ve çocuk bakım evlerinde sığınmışlar. Kahir ekseriyeti 60 yaş üstü yaşlıların kaldığı anaokulunun gıda ihtiyacını gönüllüler karşılamaya çalışıyor. Burada kalan 73 yaşındaki Olya, köyünün yarısının yandığını, torunu ve oğluyla anaokuluna sığındığını anlatıyor. Geldikleri bölgede elektrik ve doğal gaz dahil temel hiçbir ihtiyaç malzemesine erişim olmadığını belirten Olya, artık hayata dair hiçbir planının olmadığını ifade ediyor.