Geçen yıl 30 Ekim’de yaşanan depremde enkaz altından 65 saat sonra bir itfaiyecinin parmağına tutunarak kurtuluş umutlarını artıran 4 yaşındaki Elif bebek, depremden kurtulan annesi Seher ve ikiz kardeşleri Ezel ve Elzem ile kötü günleri unutmaya çalışıyor.
- Umut’un öyküsü yüreklere dokundu
- İzmir’de yaklaşık 65 saat sonra 3 yaşındaki Elif enkazdan yaralı çıkarıldı
Depremden sonra yaralı yüzü, korkulu bakışları ve hayata tutunan minik eliyle milyonlarca insanın yüreğine dokunan Elif, faciadan 1 yıl sonra güler yüzü, sarı uzun saçları, yeşil gözleri ve masumluğuyla görenlere yaşama sevinci veriyor.
Büyük mücadelesinin minik bir izini alnında taşıyan Elif, çok sevdiği ve depremin kendisinden kopardığı ağabeyi Umut’un adını taşıyan sınıfta oyun oynuyor, çocukluğunu yaşıyor.
Perinçek Ailesinin yakınları ve gönüllülerin desteğiyle kurulan Yüreklere Umut Vakfı’nın (YUVA) Milli Eğitim Bakanlığı izniyle Bayraklı’daki Azerbaycan Halk Cumhuriyeti 100. Yıl İlkokulunda oluşturduğu “Umut Perinçek” sınıfını, Elif ve öğrencilerin neşeli sesleri dolduruyor.
“Bir annenin en zor tercihi”
Depremin sarsıntısını unutmaya çabalayan anne Seher ve baba Oğuz Perinçek, kızları Elif ile birlikte oğulları adına kurulan Umut Perinçek sınıfında AA muhabirine felaket gününü ve sonrasını anlattı.
Ege Üniversitesi Emel Akın Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi olan Seher Perinçek, 30 Ekim 2020’nin sıradan başladığını ancak saatler 14.51’i gösterdiğinde yüreklerine karanlığın çöktüğünü söyledi.
O sırada ikiz kızları Ezel ve Elzem’in çevrim içi ders aldığını, Umut’un en sevdiği yiyecek olan makarna ve yoğurt yediğini, Elif’in ise odasında uyduğunu aktaran Perinçek, “Sarsıntılar olduğunda 3 çocuğumla salonda bir araya gelebildik. Umut, Ezel ve Elzem. Konsol ve çekyatın arasındaki bir alanda çömeldik. O anda yüreklere karanlık çöktü. Bina yıkıldı ve hayat mücadelemiz de o an başladı.” dedi.
Seher Perinçek, enkaz altında her nefesin çok kıymetli olduğunu dile getirerek, çocuklarıyla sakin kalmaya çalıştıklarını belirtti.
Deprem sırasında aklına ilk olarak yatakta uyuyan Elif’in geldiğini söyleyen Perinçek, o anları şöyle anlattı:
“Elif’i alıp yanımıza getirmek istedim. Ama oraya gidersem 3 yavrum da benimle gelecekti. Tamamen dağılacaktık. Bunu öngörerek Elif’i orada bırakmak gereğini duydum. Bir annenin en acı tercihlerinden biri. İlk onu merak ettim. ‘Onun sesini duyabilecek miyim’ dedim. Bir ağlama, bir ‘Anne’ seslenişi. Ama duyamadım. O kadar zor bir an ki. Çocuklarımın da ilk sorduğu Elif oldu. ‘Anne Elif yaşıyor mu’ diye sordular. ‘Evet anneciğim yaşıyordur ve muhakkak bizi bekliyordur.’ demek zorundaydım.”
“Oğuz’un sesini duydum”
Yıkıntıların altında 23 saatin çok zor geçtiğini söyleyen Seher Perinçek, “O ortamda delirmemek elde değildi. Bizim en çok umudumuzu yeşerten eşim Oğuz’un dışarıdan gelen bağrışını duymak oldu. Onu duyduğum an çocuklara dedim ki ‘Evet anneciğim, babanız burada. Bütün ekibi toplayacak ve bizi kurtaracak. Sabrettik ve ekipler de hızlı bir müdahaleyle bizi oradan çıkardılar.” dedi.
Anne Perinçek, kurtarıldıktan 3-4 gün sonra Elif’i görebildiğini, ancak bu sürenin kendisine 3-4 asır gibi geldiğini anlattı.
Travma nedeniyle ilk karşılaştıklarında Elif’in kendisine yabancıymış gibi baktığını ve bunun da çok acı olduğunu ifade eden Seher Perinçek, “Elif’e dokunabilmek ve onun nefesini hissetmek inanılmaz değerliydi.” diye konuştu.
“Umut’un yokluğu çok yorucu”
Depremde kaybettiği 7 yaşındaki oğlu Umut’un acısının da tarif edilemez olduğunu belirten anne Perinçek, “Umut o kadar beyefendiydi ki. Doğayı, hayvanları, insanları, böcekleri çok severdi. Bu dünyaya umut olmak için gelmişti. Umut’u kaybetmek tüm ailede zor bir süreçti ve bizim bu acının üstesinden gelmemiz kolay olmadı. Onun yokluğu çok ağır, çok yorucu geldi.” diye konuştu.
Perinçek, Türkiye’nin her yerinden destek önerisi aldıklarını ifade ederek, şöyle devam etti:
“Tüm ülkeme teşekkürler. Herkes destek olmak istedi. Biz ihtiyacımız olmadığını, kaynakların kamusal projelere yönlendirilmesini istedik. O zaman sınıflar, dershaneler, laboratuvarlar yapıldı. Biz de Umut’un yüreklere umut olduğunu düşündük ve bir vakıf kuruldu. Şimdi o sınıflarda eğitim alan çocukların her birinde Umut’u görüyorum. Hiçbir şeyi unutmadık. Biz artık diğer çocukları mutlu ederek mutlu olacağız, umutlu olacağız.”
Baba Oğuz Perinçek: Yaralarımız hızla iyileşecek
Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü Öğretim Üyesi olan baba Oğuz Perinçek de Umut’un adını taşıyan sınıfa deprem sonrası enkaz başında beklerken üzerinden 3 gün çıkarmadığı kıyafetleriyle geldiğini, deprem konusunda farkındalık yaratmayı istediğini belirtti.
Perinçek, tedavi sürecinin ardından sağlığına kavuşan çocuklarının birer mucize olarak hayata tutunduğunu, Umut’un anısını unutmanın mümkün olmadığını ancak yaşadığı üzüntüyü kızlarına yansıtmamaya çalıştığını söyledi.
Deprem sonrası taşındıkları yeni evlerinde koridorda ağlayıp gözyaşını sildiğini ve hayatta kalan kızlarının odasına güler yüzle girerek moral verdiğini anlatan Perinçek, Umut’un acısını ise dar gelirli ailelerin çocuklarına eğitim alanında destek olarak hafifletme kararı aldıklarını dile getirdi.
Perinçek, “Yardım işleri bizi az da olsa iyileştirdi. Bundan sonra ne kadar çok çocukta mutluluk görürsek yaramız o kadar hızlı iyileşmiş olacak. Ama hiçbir zaman tam olarak iyileşmeyecek.” dedi.
“Her zaman azimli olmayı Elif’ten, her zaman umutlu olmayı Umut’tan öğrendik.” diye konuşan Perinçek, Menderes, Bayraklı ve Urla ilçeleri, İstanbul’un Bağcılar ilçesi ile Şanlıurfa’daki okullarda kütüphane, laboratuvar ve ana sınıflarını Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle YUVA olarak hizmete açtıklarını da sözlerine ekledi.