İzmir depreminde evlatlarını kaybeden 3 anne, Kahramanmaraş merkezli depremlerde benzer acıları yaşayan kader arkadaşlarının acısını bir nebze azaltarak yaralarına merhem olmak için felaketin ilk günlerinden bu yana seferber oldu.
İzmir’de 30 Ekim 2020’de meydana gelen depremde ikiz çocuklarını kaybeden Tülin Batmaz ile oğlunu kaybeden Seher Perinçek, kurdukları vakıflarla, oğlunu yitiren Meryem Öztürk ise arama kurtarma çalışmalarına katılarak “asrın felaketi”yle karşılaşanlara destek olmaya çalışıyor.
Çocuklarının adıyla Sayra&Çınar Vakfı’nı kuran anne Tülin Batmaz, AA muhabirine, depremi televizyonda gördüğünde ağlayamadığını ve konuşamadığını söyledi.
Sosyal sorumluluk projeleri için kurduğu vakıfla harekete geçtiklerini ifade eden Batmaz, şöyle konuştu:
“6 Şubat öğlen saatlerinde başladık. İlk aksiyonumuz ilkyardım oldu. Bu duyguları biliyorduk. En kanlı canlı yaşayan biz olduğumuz için ilk neye ihtiyaçları olduğunu düşünerek hızlıca aksiyona geçip bir insani yardım tırı hazırladık. 1 gün içinde toplanan battaniye, kayak botları, yaşlı bakım bezleri, ısıtıcılar, bebek ihtiyaçları, kadın hijyen malzemeleri ve su koyarak yardım tırı çıkardık. Yasal izinlerimizi alarak yardımlarımızı Elbistan’a gönderdik.”
İzmir’e göç eden depremzedeler için yeni projeler hazırladıklarını anlatan Batmaz, bu yaraların sarılmasının uzun bir dönem gerektirdiğini dile getirdi.
Vakıf olarak çocuklara odaklanacaklarını ifade eden Batmaz, “Çeşme Belediyesi ile bir proje ürettik. 3 yıllık planlarımız hazır. Hayat devam edecek maalesef. Amaç burada hayatımızı anlamlandırmak, bunu hayatımızın bir misyonu haline getirmek.” dedi.
“Enkaz altındaki 23 saati düşündüm”
İzmir depreminin simge isimlerinden 3 yaşındaki kızı Elif’in de olduğu 3 çocuğuyla enkazdan çıkan ancak oğlu Umut’u yitiren anne Seher Perincek de oğlunun adıyla kurduğu Yüreklere Umut Vakfı (YUVA) ile depremzedelerin yaralarını sarmaya çalışıyor.
Kahramanmaraş merkezli ilk depremi gördüğünde evde bir feryadın koptuğunu anlatan Perincek, ekipleri izlerken çocuklarıyla enkaz altında geçirdiği 23 saati, saniyelerin önemini düşündüğünü ve depremzedelerin acısını yürekten hissettiğini söyledi.
YUVA adına birtakım yardım malzemelerini depremzedelerle paylaşma imkanı bulduklarını belirten Perincek, şöyle konuştu:
“Bölgeden çıkmak isteyen kanser veya kalp hastası kişiler vardı, yardımcı olmaya çalıştık. Gönüllülerimiz ayni destek kampanyası başlattı. 3-5 yıl boyunca o alanda yaşayan vatandaşlarımızın ihtiyaçları için süreci beslememiz gerekiyor. Bölgeden gelen çocuklarımız için psikososyal destek çalışmalar başlatıyoruz.
Hem hayata tutunmaları hem de uyum çalışmaları kapsamında atölyeler ve drama eğitimleri gibi PDR destekli gönüllülerimizle hayatlarına bir nebze de olsa umut katmaya çalışacağız. Kayıplar hep yüreğimizde, hayatta kaldıysak onlar bize birer misyon yüklediler, dik ve sağlam durmamız lazım, yüreğimizdeki iyiliği başkalarına dokunarak umut olarak çoğaltmamız lazım.”
“Çocuklara ulaşmaya çalışırken direk annelerini düşünüyorum”
İzmir’deki depremde oğlunu kaybeden ve acısıyla baş etmek için AKUT gönüllüsü olan anne Meryem Öztürk de felaketin ardından gittiği Gaziantep İslahiye’de arama kurtarma çalışmalarına katıldığını ifade etti.
İzmir depreminde arama kurtarma ekiplerini gördüğünde yaşadığı sevinci, deprem bölgesinde kendilerini görenlerin de yaşadığını aktaran Öztürk, 3 yaşında bir erkek çocuğu ile 6 yaşında bir kız çocuğunu kurtardıklarını anlattı.
Öztürk, şunları kaydetti:
“Can kurtardığımızda çok mutlu oldum. Çocuklara ulaşmaya çalışırken direk annelerini düşünüyorum. Cansız aldığımız çocuklarımız da oldu, annesine nasıl söyleyeceğimizi düşündüm. 30 Ekim’den sonra iş hayatıma ara verdim. Evde geçirdiğim 7-8 ay boyunca ‘bu böyle devam edemez’ dedim.
Evladınız içeride ve birilerinin gelip onu kurtarmasını bekliyorsunuz. AFAD ve AKUT’ta eğitim aldım. Amacım enkaza girmek, cana ve hayata dokunmaktı. Oraya gidip onlara dokunmak bir anne olarak beni çok mutlu etti. O anki çaresizliğim bu alana itti beni. Çok zor, sabrı çok zor. Tevekkül ederek bunu başarabildim. Evet onlar gelmeyecek ama biz onlara gideceğiz.”