ABD Havacılık ve Uzay Ajansının (NASA) dünyanın en gelişmiş uzay teleskobu “James Webb”in fırlatıcısı “Ariane 5” füzesinin birinci ve ikinci kademe motorlarının iyileştirmesinin yapıldığı laboratuvarı kuran ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İskender Gökalp, yeni teleskopla kozmoloji alanındaki teorilerin doğrulanıp doğrulanmayacağının heyecanla beklendiğini söyledi.
- NASA, dünyanın en büyük uzay teleskobu James Webb’i uzaya fırlattı
TÜBİTAK’ın Lider Araştırmacılar Programı ile 2019’da Fransa’dan Türkiye’ye dönen İskender Gökalp, James Webb teleskobunun Güney Amerika’nın kuzeydoğu kıyısındaki Fransız Guyanası’ndan “Ariane 5” fırlatıcısı ile uzaya gönderilmesine ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Teleskobu uzaya göndermek için bir fırlatıcı sisteme gereksinim duyulduğunu dile getiren Gökalp, “Ariane 5 fırlatıcısının motorlarının iki farklı kademesinin optimizasyonunda çalışan tek ekip Fransa’da Orleans şehrinde kurduğum ICARE-CNRS laboratuvarı.” ifadelerini kullandı.
Laboratuvarın Paris’teki “aerotermik” bölümünün 1950’lerin ortasında, Orleans’daki “yanma” bölümünün ise 1960’ların sonunda kurulduğunu belirten Gökalp, kendisinin de doktora sonrası 1980’lerin başında Orleans’daki laboratuvara geçtiğini, 2003 yılında buradaki laboratuvarın müdürü olduğunu ve 2007’de iki bölümü birleştirerek ICARE-CNRS laboratuvarını kurduğunu anlattı.
Gökalp, bu fırlatıcılardaki yanma teknolojileri üzerine 30 yıldır çalışmalar yürüttüğünü bildirdi.
Bu laboratuvarın müdürlüğünü 2017’ye kadar sürdürdüğünü aktaran Gökalp, “Dünyaca tanınmış Ar-Ge laboratuvarları birkaç sene içinde oluşan bir olay değil, 50-60 senelik bir geçmişleri var.” dedi.
NASA, dünyanın en büyük uzay teleskobu James Webb’i uzaya fırlattı
İlk fırlatmada roket havada infilak etmişti
1990’lardan itibaren Ariane 5’in birkaç sorunu olduğunu dile getiren Gökalp, bu fırlatıcının ilk uçuşunun 1996’da yapıldığını ve füzenin havada infilak ettiğini anlattı.
Gökalp, “Ben de aslında oradaydım hem de televizyonda bu konuyu anlatırken patlama oldu. Dolayısıyla, o tarihlerden itibaren, bilhassa Almanya ile Fransa arasında başlayan ortak çalışmalar halen devam ediyor. Fırlatıcının itkisini sağlayan yanma süreçleri ile ilgili konular devamlı çalışılıyor, sorunlar masaya yatırılıyor. 2002 yılında da Ariane 5’in 517 sayılı uçuşu Atlantik Okyanusu’nda bitti. Bilimsel ve teknolojik tıkanıklıklar çözülünce daha sonraki fırlatmalarda pek bir sorunla karşılaşılmadı.” diye konuştu.
Bilim dünyası yeni teleskoptan ne bekliyor?
Gökalp, uzmanlık alanının James Webb teleskobunun fırlatma sistemlerindeki yakıt ve yanma teknolojileri olduğuna işaret ederek, bilim dünyasının bu teleskoptan beklentilerine ilişkin şöyle konuştu:
“İki gün önce dünyanın en büyük ve en gelişmiş uzay teleskobu James Webb’i uzaya uğurlayan roket motorlarının iyileştirilmesinde, yanma süreçlerinin optimizasyonunu sağlayan ve gelişmesine katkıda bulunduğum ICARE-CNRS laboratuvarının büyük payı var. Ben bu laboratuvarda 1983’ten itibaren çalıştım. 2003’lerden itibaren de özellikle İTÜ, ODTÜ, Marmara, Erciyes üniversitelerinden doktora ve doktora sonrası öğrencileri de alıp yetiştirdim. Bu nedenle fırlatma için Ariane 5’in seçilmesinden oldukça mutluyuz.”
Hubble Uzay Teleskobunun halefi olarak görülen James Webb’in, Dünya’dan yaklaşık 1,5 milyon kilometre mesafedeki yörüngeye yaklaşık 1 ay sonra yerleşmesinin beklendiğini vurgulayan Gökalp, şöyle konuştu:
“Yeni teleskobun 2022’de ilk veri ve görüntüleri toplamaya başlaması öngörülüyor. James Webb teleskobu öyle bir yörüngeye oturacak ki derin uzay kaynaklı kızılötesi ışık sinyallerini büyük bir hassaslıkla tespit edip dünyaya gönderecek. Bu teleskop, Bing Bang (Büyük patlama) dediğimiz evrenin oluşmasından itibaren gelen ve o patlama dediğimiz olaylardan ortaya çıkan ışık bilgisine ulaşılmasını sağlayacak. Hubble teleskobu, ışık yılı açısından söylersek bu kadar uzağa gidemedi, günümüzden 12,5 milyar ışık yılı geriye gidebildi. Şimdi ise James Webb ile 13,5 milyar ışık yılı geriye gidilebilecek. Yeni teleskopla zamanda, bir milyar ışık yılı daha geriye gitmekten bahsediyoruz. Yani astronomi ve kozmoloji alanlarına yepyeni katkılarda bulunacak, evrenin, ilk galaksilerin nasıl oluştuğu hakkında bilgilere ulaşılacak. Bu açıdan çok çok önemli. Tabii bu bilgilere ulaşılması ve analiz edilmesi seneler alacak. Nasıl ki Ay’dan getirilen parçalar hala inceleniyor, bu da onlar, belki yüzyıllar sürecek.”
Bilim dünyası teorilerin doğruluğunu araştıracak
Yeni teleskopla evrenin nasıl oluştuğu, bir evren mi yoksa birkaç evrenin mi bulunduğu gibi sorulara da yanıt aranacağını aktaran Gökalp, “Bilim dünyasının beklentisi, bu teleskobun bu sorulara yanıt verebilmesi. 10 milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediliyor, her şeyi eklerseniz belki 20-30 milyar dolardır.” dedi.
CERN’deki araştırmalara da değinen Gökalp şöyle konuştu:
“Parçacık fiziği bilgi alanı ile bu teleskop geliştirildi. Bilim dünyası kozmoloji alanında var olan teorilerin doğrulanıp doğrulanmayacağını bekliyor. Doğrulanabilmesi için de bu yeni teleskoptan gelecek bilgilere ihtiyaç var, o nedenle herkes heyecanla bekliyor. Kızılötesi dediğimiz ışınım ancak uzaydan izlenebiliyor. Bir de hassasiyetinin artırılması için teleskobun soğutulması gerekiyor; Hubble bunu yapamıyor çünkü dünyaya daha yakın. NASA’nın Avrupa ve Kanada Uzay ajanslarıyla ortak çalışmasının ürünü olan James Webb teleskobu, şimdiye kadar yapılmış en büyük ve güçlü bilim gözlemevi Hubble Uzay Teleskobunun halefi olarak görülüyor. Uzay fırlatma teknolojilerinin gelişmesi de insanlığın bu yeni serüvenini mümkün kılan en önemli unsurlardan bir tanesi.”