Japonya, Çin’in yükselen bölgesel ve küresel rolü karşısında ABD’nin desteğiyle askeri gücünü caydırıcı bir forma sokmak için iş birliği süreçlerini hızlandırıyor.
Japonya Savunma Bakanı Kişi Nobuo, geçen hafta Pentagon’da bir araya geldiği ABD’li mevkidaşı Lloyd Austin ile Çin’in Rusya-Ukrayna krizindeki tutumu, Hint-Pasifik bölgesindeki dengeler ile Pekin yönetiminin yumuşak karnı Tayvan Boğazı’nın istikrarına ilişkin meseleleri görüştü.
Taraflar, ABD ve Japonya’nın güvenlik stratejilerinin daha uyumlu hale getirilip pekiştirilmesinde mutabık kaldı.
Bu kapsamda ABD, Japonya’nın bölgesel caydırıcılığının artırılması ve müdahale kapasitelerinin genişletilmesi hedefiyle Tokyo yönetimine çok boyutlu destek sağlayacak.
İkinci Dünya Savaşının mirası
ABD’nin iki atom bombası kullanması sonucu İkinci Dünya Savaşı’nda yenilgiyi kabul eden Japonya’da yeniden yapılandırılan en önemli kurum, ordu oldu.
ABD, Japonya’nın güvenlik garantörlüğünü üstlenerek İkinci Dünya Savaşı sırasında bölgeye korku saçan Japon ordusunu anayasal sınırlar içerisinde pasifist bir statüye soktu.
Japonya’da “Öz Savunma Kuvvetleri (SDF)” şeklinde ifade edilen askeri yapı için ordu adlandırılması yapılmıyor.
1954’te kurulan SDF’nin gücü, Global Firepower sıralamasında, Hindistan ile Güney Kore arasında 5. sırada yer alıyor.
Yaklaşık 250 bin aktif, 60 bin yedek personele sahip SDF, Japon anayasasındaki “savaşmayı reddeden” 9. madde doğrultusunda “pasifist” özelliğe sahip.
Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü misyonlarında görev alan SDF, görevlendirildiği ülkelerde mayın temizliği, afet risk önleme, anti-korsanlık faaliyetleri yürütüyor.
Credit Suisse değerlendirmesine göre, personel oranının düşüklüğüne rağmen taşıdığı teçhizat hacmiyle dikkati çeken Japon ordusu, dünyanın en büyük 4. denizaltı filosuna sahip.
Japon askeri güçlerinin ABD, Rusya ve Çin’in ardından Japon askeri güçlerinin de saldırı helikopterleri filosuna sahip olduğu biliniyor.
SDF, bölgede Kuzey Kore ve Çin’in yol açtığı tehditler karşısında ABD dahil “aynı görüşteki ülkelerin” ordularıyla ortak askeri tatbikatlar düzenliyor.
Japonya’dan ABD’ye 5 yıllık 1 trilyon yen “ev sahibi ülke desteği”
İkili güvenlik anlaşması gereği Japonya, 1978’den beri “ev sahibi ülke desteği” altında, ülkedeki ABD askerinin hizmet, uygulama, iş gücü ve eğitim masraflarını karşılıyor.
İki ülke bu yıl başında, 5 yıllık “ev sahibi ülke desteği” bütçesinin 1,05 trilyon yene (8,9 milyar dolar) yükseltilmesinde anlaştı.
Yeni bütçe, Japon ordusu ile ABD güçlerinin ortak tatbikatlarında tedarik edilecek ileri düzey ekipmanlar ile hangar gibi tesislerin inşaatını da kapsayacak.
Japon hükümeti 1996 mali yılını takip eden 5 yıl için 1,35 trilyon yen ödemişti. Bu rakam, ABD’ye en fazla ödenen “ülke desteği” olarak kayda geçmişti.
Çin’in bölgede artan askeri faaliyetleri karşısında Japonya’nın ABD ile sürdürdüğü güvenlik ittifakını güçlendirmesi “kaçınılmaz” olarak nitelendiriliyor.
En çok ABD askerinin konuşlandığı ülke
Japonya’da “US Forces in Japan” (USFJ) adıyla ABD Hint-Pasifik Kuvvetlerine (INDOPACOM) bağlı hizmet veren askeri birimin yaklaşık 55 bin personeli bulunuyor.
20 bin 300 donanma, 12 bin hava ve 2 bin 600 piyade birliklerine tabi asker, Tokyo’nun 30 kilometre batısındaki batısında 7 kilometrekarelik Yokota Hava Üssü merkezli çalışıyor.
ABD’nin yaklaşık 85 askeri tesisinin Japonya genelinde konuşlandığı biliniyor.
Japonya barındırdığı ABD askeri sayısıyla, ABD haricinde, dünyada “en çok ABD askerinin konuşlandığı ülke” olarak tanınıyor.
Sıralamada Japonya’yı, Almanya ve Güney Kore izliyor.
Okinawa’nın yüzde 20’si askeriye
En güneybatıda yer alan Okinawa Adası’na, füze denemelerini artıran Kuzey Kore ile bölgede askeri faaliyetlerini artıran Çin’e karşı “stratejik önem” atfediliyor.
ABD’nin 1972’de Japon egemenliğine iade ettiği ada, halihazırda 31 ayrı ABD üssünü barındırıyor, ada yüzölçümünün yaklaşık yüzde 20’si bu tesislere ayrılıyor.
Japonya yüzölçümünün yüzde 0,6’sını oluşturan Okinawa’nın, ülke genelinde ABD askeri tesislerinin toplam arazi alanlarının yüzde 70’ine ev sahipliği yaptığı biliniyor.
ABD güçlerinin, Japonya’nın diğer bölgelerine kıyasla, daha yoğunluklu konuşlandığı Okinawa’da bu durumu sıcak karşılamayan halk, Tokyo hükümetini protesto ediyor.
Japon meclisi, son dönemde, Okinawa’ya yönelik, askeri üslerin eyalet üzerindeki yükünün hafifletilmesini talep etmesi sonrası iki ülke ilişkilerinin seyri merak ediliyor.
BRI’ye karşı FOIP
İki ülke inisiyatifinde yürütülen stratejik öneme sahip Serbest ve Açık Hint-Pasifik vizyonu, (FOIP) bölge ülkelerini hem birbirleri ile hem de ABD ile güvenlik temelinde yakınlaştırmayı hedefliyor.
Eski Japonya Başbakanı Abe Şinzo’nun, Çin’in 2013’te başlattığı Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) ile “denge arayışı” şeklinde nitelendirilen vizyonu ilk olarak 2016’da kamuoyuna duyurulmuştu.
ABD’nin 2017’deki Ulusal Güvenlik Stratejisinde “Asya-Pasifik Bölgesi” ifadesinin, “Serbest ve Açık Hint-Pasifik” olarak değiştirilmesi, söz konusu inisiyatifte rolleri netleştirdi.
Komşu ülkelerin “bölgesel nüfuz arayışı” şeklinde nitelendirilen her iki teşebbüsün, yükselen güç Çin ile, birçok alanda ABD ekseninde hareket etmeyi tercih eden Japonya arasında rekabet oluşturacak.
Aegis detroyerleri ve Global Hawk
Bölgesel tehditler karşısında ABD’den Aegis Ashore füze savunma sistemi tedarik etmeyi planlayan Tokyo hükümeti, “pahalılığı” gerekçe göstererek 2020’de bu plandan vazgeçti.
Kıyı konuşlu sistem yerine, yine ABD’den tedarik edilmek üzere Japon hükümeti, Aegis’in monte edildiği fırkateynlerinin deniz kuvvetlerindeki sayısını artıracak.
Hükümetin, deniz kuvvetleri bünyesindeki Aegis destroyerlerinin sayısını 10’a yükseltmeyi hedeflediği biliniyor.
Hedef gerçekleşirse Aegis füze savunma sistemi yerleştirilmiş destroyer sayısında, Japon deniz kuvvetleri ABD Donanmasının ardından ikinci sıraya yerleşecek.
Standart Missile-3 tip önleyicilerle donanımlı destroyerlerin, hava tehditlerini durduramaması halinde, hava kuvvetleri bünyesinde hizmet veren kara konuşlu PAC-3 sistemi devreye girecek.
Kuzey Kore’nin 2022 başından bu yana 14. kez füze denemesi yapması, Japon hükümetini füze savunma alanında yatırımlarını artırmaya zorluyor.
Öte yandan, Pyongyang’ın askeri faaliyetlerinin izlenmesi amacıyla Japon hükümeti, ABD’den temin edeceği Global Hawk drone’ları, kuzeydeki Misawa Askeri Üssü’ne konuşlandıracak.
ABD ordusuyla siber güvenlik
Japonya Savunma Bakanlığı son iki yıldır, uzaydaki tehditlere karşı ASDF’ye bağlı uzay operasyon birimlerinin kurulmasına yöneldi.
Mayıs 2020’de ilk uzay operasyon filosunu kuran Japonya, bu yıl ikinci uzay operasyon birimini oluşturmayı planlıyor.
ABD ordusu ile iş birliği halinde çalışacak filo ve birimler, elektromanyetik ve siber güvenlik sahalarındaki tehditlere karşı hizmet verecek.
“Asya’daki Demokrasi Yayı”
İki ülkenin güvenlik iş birliği son yıllarda adından söz ettiren Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QSD) ya da “Quad” olarak bilinen oluşumda da örtüşüyor.
ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya arasında 2017’de “dörtlü ittifak” haline dönüştürülen yapı, Çin’e karşı önem taşıyor.
“Asya’daki Demokrasi Yayı” olarak nitelendirilen oluşumda, stratejik diyalog yürüten ülkelerin liderleri, ay sonunda Tokyo’da bir araya gelecek.
ABD Başkanı Joe Biden’ın da katılacağı zirvede, hem iki ülke savunma ilişkileri hem de dörtlü diyaloğun çok taraflı iş birliğinin son durumu ele alınacak.
Göreve geldiği Ocak 2021 sonrası Biden’ın ilk kez Asya’daki güvenlik partnerlerini Seul ve Tokyo’da ziyaretini, Japon uzmanlar oldukça önemli buluyor.
Stimson Center uzmanı Tatsumi Yuki, Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaşa dikkati çekerek zirvede “bölgesel statükonun olası değişikliğine” müsamaha gösterilmeyeceği mesajı verileceğini belirtti.
Sasakawa Peace Foundation (SPF) uzmanı Akimoto Satohiro ise Çin’in Asya bölgesinde tedarik zinciri, siber teknoloji ve enformasyon sahalarına yönelik ekonomi güvenliği tehditlerine dikkati çekti.
Akimoto, zirvede, Tokyo ve Washington’un, Çin’in artırdığı askeri faaliyetlerin yanı sıra “bölgede ekonomik güvenliğe yönelik oluşturduğu tehditlere karşı bütüncül bakması gerektiğinin” farkına varacağını kaydetti.