Sir John Franklin’in Kuzeybatı Geçidi seferi, tarih boyunca merak uyandıran ve esrarengiz bir hikaye sunan bir olaydır. 1846 yılında Arktika’da, Terror ve Erebus adlı gemilerin donması sonucu yaşanan trajedi, insan dayanıklılığının sınırlarını zorlayan bir mücadele öyküsüne dönüşmüştür.
Donmuş gemiler, donmuş hayatlar: Franklin’in denizcileri ne yaşadı?
1846 yılında, HMS Terror ve HMS Erebus gemileri, Arktik Okyanusu’ndaki Kral William Adası açıklarında buzlar arasında sıkıştı. Kaptan James Fitzjames, gemilerin durumunu bir raporla kayıt altına aldı ve bu notlar daha sonra bir kayalıkta bulundu. “Sir John Franklin 1847’de öldü,” diye yazıyordu Fitzjames. Ancak bu sadece başlangıçtı; 105 denizci, umutsuz bir kaçış planı yaparak gemilerini terk etti. Hiçbiri geri dönemedi.
DNA İle açılan esrar: Fitzjames’in acı kaderi
Yıllar süren araştırmalar ve arkeolojik kazılar, mürettebatın trajik sonunu birer birer ortaya koyuyor. Kral William Adası’nda bulunan kemiklerden biri, kaptan James Fitzjames’e ait olduğu kesinleşen ikinci kalıntı olarak tarihe geçti. Fitzjames’in dişlerinden alınan DNA, torunlarının DNA’sıyla eşleşti. Ancak bu keşif, daha karanlık bir gerçeği açığa çıkardı.
Yamyamlık i̇ddiaları doğru mu?
Fitzjames’in çene kemiğinde bulunan kesik izleri, yürek burkan bir olayı gözler önüne seriyor: Mürettebat, çaresizce hayatta kalmaya çalışırken kaptanın cesedini yemek zorunda kalmış olabilir. O dönemde yapılan raporlar ve arkeolojik bulgular, mürettebatın ölümcül açlık nedeniyle yamyamlığa başvurduğunu doğrular nitelikte. Kanadalı arkeolog Douglas Stenton, bu çaresizliğin “rütbe ya da statünün anlamını yitirdiği” bir döneme işaret ettiğini belirtiyor.
İnuit yerlilerinin anıları: Hastalıklı adamlar yardım dilendi
İnuit yerlilerinin ifadelerine göre, üniformalı ve hasta bir grup adam, adada yiyecek ve malzeme dilenmişti. Coğrafyaya yabancı olan mürettebat, zamanla birer birer hayatını kaybetti. Yıllar sonra yapılan kazılarda, kemiklerin çoğunda “kasaplık” izlerine rastlandı. Bu bulgular, Franklin denizcilerinin, yaşam mücadelesinde insan doğasının en karanlık yönlerine başvurmak zorunda kaldığını gösteriyor.
Gerçek Hikaye, Efsaneden Daha Korkutucu
179 yıl sonra hala bir sır perdesiyle kaplı olan Franklin’in Kayıp Seferi, sadece keşif tarihinin bir parçası değil, aynı zamanda insan doğasının sınırlarını zorlayan bir trajediyi temsil ediyor. Son yıllarda bu hikaye, mini dizilere ve korku hikayelerine ilham kaynağı oldu. Ancak Waterloo Üniversitesi’nden antropolog Robert Park’ın da belirttiği gibi, gerçek hikaye en az kurgular kadar ilginç-ve hala öğrenecek çok şey var.
Fitzjames’in kemikleri bir höyüğe defnedildi ve hayatlarını kaybettikleri yerde bir anıt plaketi yerleştirildi. Ancak bu hikaye henüz tamamlanmış değil. Stenton ve ekibi, diğer denizcilerin torunlarını da kimlik tespiti için araştırmalara katılmaya davet ediyor. Franklin’in mürettebatına dair anlatılacak daha çok şey olabilir…