Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Görenek, yazılı açıklamasında, inmeye (felç) ilişkin deneyimlerini Avrupa Akut Kalp ve Damar Hastalıkları Birliği Kongresi’nde meslektaşlarıyla paylaştığını belirtti.
Fransa’nın Marsilya kentindeki kongrede inmeyi önlemek için neler yapılabileceğinin ele alındığını aktaran Görenek, programda her 4 inme yani felç vakasından birinin kalp çarpıntısından kaynaklandığını, çarpıntıların inmeye ve ölüme neden olabileceğini anlattığını ifade etti.
Özellikle “atriyal fibrilasyon” olarak tanımlanan çarpıntıda inme riskinin yüksek olduğunu vurgulayan Görenek, şunları kaydetti:
“Bir kişide atriyal fibrilasyon gelişme riski yaş, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve altta yatan kalp hastalığı gibi risk faktörleriyle artar. Bu çarpıntının en korkulan ve sık görülen komplikasyonu inmedir. Tüm inmelerin yüzde 20-30’undan bu hastalık sorumludur. Atriyal fibrilasyon kalbin üst iki odasını yani kulakçıkları etkiler. Kulakçıklar vücuttan gelen kanın kalpteki ‘toplanma’ odalarıdır. Düzenli elektrik sinyalleri kanı buradan ‘pompalama’ odalarına yani karıncıklara verimli bir şekilde itmeye yardımcı olur. Kan karıncıklardan tüm vücuda pompalanır. Atriyal fibrilasyonda kulakçıklardaki elektrik sinyalleri hızlı ve düzensizdir. Kan yeterince ve verimli olarak pompalama odalarına yani karıncıklara aktarılamaz. Kalp içinde akım yavaşlayacağı için kulakçıklarda kan pıhtıları oluşur. Bu pıhtılarında beyne gitmesi ile inme meydana gelir.”
Prof. Dr. Görenek, hekimler olarak tüm çabalarının bu tür hastalarda inme riskini ve rahatsızlığa bağlı şikayetleri azaltmaya yönelik olduğunu kaydetti.
İnme tedavisine değinen Görenek, “Bugün ‘ablasyon’ dediğimiz işlemle atriyal fibrilasyonlu hastaların bir kısmında çarpıntı odaklarını dondurabiliyor ya da yakabiliyoruz. Bazı hastalarda ise ritmi ya da kalp hızını kontrol edici ilaçlar kullanıyoruz. İnmeyi azaltamaya yönelik kan sulandırıcılardan da yararlanıyoruz.” bilgisini verdi.