Acil Durumlar Yasası’nın kaldırılması için hükümeti mahkemeye veren Kanada Sivil Özgürlükler Derneğinin (CCLA) avukatı Laura Berger, kamyoncu protestoları, ilgili yasanın toplumdaki etkileri ve ülkenin durumuna ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Berger, kamyoncularla başlayan protestoların, aslında Kanada’nın Kovid-19 salgınına verdiği yanıtın çeşitli yönleriyle ilgili endişeleri bulunan kesimleri de içeren bir hareket olduğunu belirterek, “Dolayısıyla hem yasal, meşru ve barışçıl protestoydu hem de zararlı ve yıkıcı faaliyetleri olmak üzere her iki açıdan geniş bir yelpazede eylemler ve şikayetler oldu.” dedi.
Kanada’da temel hak ve özgürlüklerin çok önemli olduğunu ve bundan dolayı CCLA olarak dün Trudeau hükümetince kaldırılmadan önce Acil Durumlar Yasası’nı federal mahkemeye taşıdıklarını anlatan Berger, Kanada’da hala tartışılan barışçıl ifade özgürlüğüne izin verme ile kamu düzenini koruma dengesinin nasıl sağlanacağı sorununun aslında birçok ülkenin karşılaştığı bir problem olduğuna dikkat çekti.
Berger, tartışmalar üzerine “Bir demokraside protestonun, bazen aksamalara neden olsa bile, demokratik ifadenin kilit bir biçimi olduğunu kabul etmenin gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
“Demokraside mesele dengeyi bulmakla ilgili”
Ülkede Kovid-19 vaka sayısı ve hastanelerdeki hasta sayısının düşüşe geçmesine rağmen halkın salgın önlemlerinden çok yorulduğunu vurgulayan Berger, bu konuda kamyoncuların düzenlediği protestoların tartışılmaya devam edeceğini düşündüğünü söyledi.
Berger, “Umarım bu dönemden sonra protestoları ne pahasına olursa olsun durdurmanın uygun olduğu sonucunu çıkarmayız. Bunun yerine bir demokraside meselenin bu dengeyi bulmakla ilgili olduğunun farkına varırız.” ifadesini kullandı.
Hükümetlerce uygulanan Kovid-19 önlemlerinin haklı veya haksız bütün dünyada bezginliğe neden olduğunu dile getiren Berger, kamyoncu protestoları benzeri tepkilerin ülke sınırlarını aşarak insanları birleştirdiğini söyledi.
Berger, Kanada’daki protestolar sırasında özellikle ABD kamuoyundan gelen finansal desteğe de değinerek, “Sanırım bu, yabancı paranın burada, Kanada’daki kendi siyasi tartışmalarımız üzerinde bir etkisinin olup olmayacağı konusunda gerçekten önemli bir tartışmayı gündeme getirdi.” dedi.
Salgın tüm dünyadaki insanları etkilediği için Kanada’daki protestolara verilen desteği anladıklarını belirten Berger, şöyle devam etti:
“Fakat aynı zamanda burada, Kanadalıları etkileyen konular hakkında siyasi tartışmaların Kanada’da gerçekleşmesinden emin olmak istiyoruz. Bence ülke genelindeki Kanadalı politikacılar ve Kanadalılar, bu soruları soruyor ve bu, aylar ve hatta potansiyel olarak önümüzdeki yıllarda tartışma konusu olmaya devam edecek.”
“Hepimiz hükümetin kullandığı yetkileri önemsemeliyiz”
CCLA olarak kamyoncuların protestolarının içeriğine ilişkin herhangi bir pozisyon almadıklarını anlatan Berger, bütün endişelerinin toplum olarak protestolara nasıl tepki verildiği ve hükümete seslerini duyurmaya çalışan insanlar tarafından gerçekleştirilen bazen zararlı eylemlere yanıt vermek için hangi yetkilerin kullanıldığıyla ilgili olduğunu söyledi.
Berger, “Bir demokraside biri kamyoncular hakkında ne düşünürse düşünsün, aşı zorunlulukları, salgın veya halk sağlığı kısıtlamaları hakkında ne düşünürse düşünsün, hepimiz hükümetin kullandığı yetkileri önemsemeli ve bu yetkilerin, Kanada Anayasası’na ve uluslararası insan haklarına göre orantılı ve saygılı olduğundan emin olmalıyız.” değerlendirmesinde bulundu.
Kanada toplumunda Kovid-19 salgınıyla ilgili tartışmaların bitmeyeceğine işaret eden Berger, şunları kaydetti:
“Toplum olarak salgına nasıl yanıt verileceği ve Kovid-19’un sonraki aşamasını nasıl yöneteceğimiz, kanıtların halk sağlığını koruma konusunda kişilerin bireysel görüşlerine, hak ve özgürlüklerine aykırı olarak bize söylediklerini nasıl dengeleyeceğimiz konusunda karşı karşıya olduğumuz sorunları sona erdirmeyeceğini söyleyebilirim. Bu yüzden gerçekten zorlu tartışmalar görmeye devam edeceğiz ve umarım toplum olarak bu tartışmaları haklara saygılı şekilde yapabiliriz.”
Acil Durumlar Yasası
Kovid-19 kısıtlamalarına karşı çıkarak ABD ile Kanada arasındaki bazı sınır kapıları ile başkent Ottawa’da hayatı durma noktasına getiren “Özgürlük Konvoyu” protestolarına karşı Kanada hükümeti, 14 Şubat Pazartesi günü Acil Durumlar Yasası’nı yürürlüğe sokmuştu.
Ülkedeki özellikle sivil toplum kuruluşlarınca, antidemokratik olduğu gerekçesiyle eleştirilen ve “Savaş Yasası” olarak da bilinen yasanın, kabul edildiği 1988’den bu yana ilk kez uygulandığına işaret edilmiş, Kanada Sivil Özgürlükler Derneği (CCLA), Trudeau hükümetini, Acil Durumlar Yasası’nı kaldırması için mahkemeye vermişti.
Acil Durumlar Yasası, hükümete her tür gösteriyi yasaklama ve kamyoncu protestolarıyla bağlantılı olarak bireysel kişilerin veya işletmelerin banka hesabını mahkeme emri olmadan dondurmak veya askıya alma yetkisi veriyordu.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, dün yaptığı açıklamada, gelinen noktada artık Acil Durumlar Yasası’nın kullanımına gerek kalmadığını belirterek, kaldırıldığını duyurmuştu.