Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Ercan, kanser oluşumunun esas nedeninin hücrelerde doğuştan veya sonradan ortaya çıkan genetik bozuklukların olduğunu bildirdi.
Özellikle kalın bağırsak, mide ve meme kanserlerinin belirgin olarak ailesel özellikler taşıdığını aktaran Ercan, “Sonradan kansere yol açan dış faktörler ise radyasyona maruz kalma, sigara alışkanlığı, bazı viral enfeksiyonlar, yanlış beslenme rejimleri gibi durumlarıdır ancak yukarıdaki faktörler her insanda kanser oluşmasına yol açmaz. Doğuştan ve sonradan hücrelerimizin genetik yapısını bozan mutasyonlarla oluşan anormal yapıdaki bu hücreler çoğu kez bağışıklık sistemimiz tarafından tanınır ve yok edilirler ancak bağışıklık sistemimizde değişik nedenlerle oluşan bozukluklar veya yetersizlikler kanser hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasına neden olur.” ifadelerini kullandı.
“Erken tanıyla hastaların yüzde 90’ı iyileşiyor”
Prof. Dr. Ercan, özellikle kanser gelişme riski bulunan kişilerde kanser taraması yapılmasının önerildiğini, böylelikle ileride ortaya çıkacak kanser hastalıklarının erkenden tanınıp tedavi edilmesinin mümkün olduğunu kaydetti.
Kanser tedavisinde en önemli unsurun tanının erken dönemde konması olduğunu vurgulayan Ercan, şöyle devam etti:
“Kanser henüz bulunduğu organda sınırlı iken yapılacak olan tedavilerin sonuçları oldukça yüz güldürücüdür. Erken tanıyla tamamen iyileşen kanserli hastaların oranı yüzde 90 civarındadır. Kanserde tanı geciktikçe doğal olarak yaşam süreleri de kısalmaktadır. Açıklanamayan kilo kaybı, yüksek ateş, kronik halsizlik, ağrılar, meme, koltukaltı, boyun ve kasıklarda ele gelen şişlikler, ciltteki siğil ve benlerdeki şekil ve renk değişiklikleri, balgamla kan gelmesi, kronik öksürük, ağızdan kan gelmesi, makattan kanama, büyük abdeste bulaşık kan gelmesi, sık sık büyük abdeste gidildiği halde rahatlamama, sık sık acil dışkılama ihtiyacının olması, ciltte sararma ve kaşıntı, idrar renginde koyulaşma, zamansız vajinal kanamalar gibi yakınmaları olan kişilerin derhal bir sağlık kuruluşuna başvurması gerekir. Bu bulgular başka hastalıklarda da görülebilir ancak kanserden şüphelenmek açısından önemlidirler.”
Tanı için yapılan testlerin medikal onkoloji uzmanının gözetiminde bazı özel durumlarda istendiğine değinen Ercan, kanser türünün ailenin farklı bireylerinde görülmesinin bu açıdan önemli olduğunu vurguladı.
Ercan, genetik testlerin istenmesinin tıbbı tedaviyi şekillendirmek amacıyla da yapılabildiğini aktardı.
“Kanserden ölümlerin en sık nedeni tütün kullanımı”
Ülkede erkeklerde en sık görülen kanser türlerinin sırasıyla akciğer, prostat, kalın bağırsak, mesane, mide kanseri ve lenfoma olduğunu ifade eden Ercan, kadınlar arasında ise sırasıyla meme, tiroid, rahim ve yumurtalık, kalın bağırsak, akciğer ve mide kanserinin yaygın olduğunu anlattı.
Kanserden ölümlerin en sık nedeninin tütün kullanımı olduğuna dikkati çeken Ercan, “Özellikle akciğer, mesane ve pankreas kanserinin tütün kullanımı ile ilişkisi çok belirgindir. Tütün alışkanlığının bırakılması birçok kişide bu kanserlerin oluşumunu engelleyecektir. Öte taraftan dengesiz ve düzensiz beslenme, alkol kullanımı, aşırı şekerli ve yapay gıdaların tüketimi, tütsülenmiş gıdaların tüketimi, kızartma yağların defalarca kullanılması, et ürünlerinin yanlış pişirilmesi gibi önlenebilir nedenlerin hayatımızdan uzaklaştırılması bunların yanı sıra düzenli uyku, meyve ve sebzeden zengin sağlıklı beslenme rejimlerinin seçilmesi, kilo kontrolü ve fiziksel aktivitenin artırılması gibi olumlu faktörlere hayatımızda daha fazla öncelik verilmesi konularında bilgilendirmeler yapılmalıdır.” değerlendirmesini yaptı.