TBMM Bayındırlık İmar Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Karaismailoğlu, TBMM Genel Kurulunda kabul edilen, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev süresinin 10 Şubat 2024’ten itibaren 1 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde konuştu.
Kızıldeniz üzerinden ticari gemilere yönelik artan saldırıların dünya genelinde deniz ticaretini ciddi şekilde etkilediğini ve global ölçekte de büyük problemlere yol açtığını söyleyen Karaismailoğlu, Kızıldeniz’in özellikle Babülmendep Boğazı, Asya, Orta Doğu ve Avrupa arasındaki ana ticaret rotalarından biri olduğunu hatırlattı.
Dünya ticaretinin yüzde 12’sinin bu rota üzerinden gerçekleştiği bilgisini veren Karaismailoğlu, bunun tüm dünyadaki konteyner taşımacılığının yaklaşık yüzde 20’sini, tüm deniz yolunda taşınan petrolün de yaklaşık yüzde 10’nu, LNG’nin de yaklaşık yüzde 8’ini içerdiğini ifade etti.
“Negatif sonuçlar kaçınılmazdır”
Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz rotalarının deniz ticareti açısından stratejik öneminin, bölgedeki gelişmelerin küresel ekonomi üzerindeki potansiyel etkilerini de artırdığını bildiren Karaismailoğlu, Kızıldeniz’in aynı zamanda tüketim malları taşıyan gemiler için de kritik bir rota konumunda olduğunu söyledi. Karaismailoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu bölgede Kasım 2023’te başlayan saldırılar küresel bir ekonomik krize dönüşme tehdidi oluşturan ardışık etkilerle küresel tedarik zincirlerini ve ticaret akışlarını etkilemektedir. Dünya genelindeki uluslararası ticaretin yaklaşık yüzde 86’sının deniz yoluyla gerçekleştirildiği düşünüldüğünde, Kızıldeniz’deki mevcut durumun gösterdiği gibi taşımacılık rotalarında meydana gelen kesintiler maalesef geniş kapsamlı etkilere neden olmaktadır. Bu nedenle, birçok küresel denizcilik şirketi bu bölgedeki seferlerini askıya almaya başlamışlardır. Kızıldeniz seferlerini askıya alan taşımacılık şirketleri için alternatif rota ise Güney Afrika Ümit Burnu’dur. Avrupa ile Asya arasındaki en kısa deniz taşımacılığı rotası olan Süveyş Kanalı’nın dünya ticaretinin yüzde 12’sini oluşturduğu dikkate alındığında bu yıllık yaklaşık 1 trilyon dolar değerinde yük demektir. Buradaki herhangi bir aksaklığın küresel boyutta negatif sonuçlar doğurması kaçınılmazdır.”
“33 milyon dolar değerindeki ticaret hacmi bu bölgeden geçmekte”
Karaismailoğlu, Süveyş Kanalı yerine Ümit Burnu’nu tercih etmenin Singapur-Rotterdam arasında yaklaşık 3 bin 500 deniz mili ve 10 günden fazla ekstra bir seyahat mesafesi anlamına geldiğini, bunun da gemi işletmecileri için önemli bir maliyet artışına sebep olduğunun bilgisini verdi.
Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nden yıllık ortalama 20 bin ticari geminin geçiş yaptığını belirten Karaismailoğlu, “Anılan bölgeden geçen Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı gemi sayısı dış ticaret hacmimizdeki artışın doğal bir sonucu olarak giderek artmaktadır. 2014 yılından bu yana bölgeden geçen Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı gemi sayısı yaklaşık bin civarındayken bu sayı bugün bin 655’e ulaşmıştır. Dış ticaretimizin yaklaşık 33 milyon dolar değerindeki ticaret hacmi bu bölgeden geçmektedir.” diye konuştu.
“Saldırılar, kaçırma teşebbüsü seviyesinde kalmıştır”
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 16 Aralık 2008 tarihli kararı çerçevesinde kurulan Somali Açıklarında Deniz Haydutluğuyla Mücadele Temas Grubu çalışmalarına kurucu üye olarak iştirak ettiğini anımsatan Karaismailoğlu, bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetlerinin 2009-2016 yılları arasında yürütülen NATO’nun Okyanus Kalkanı Harekatı’na ve 2009 yılından bu yana Birleşik Deniz Kuvvetleri bünyesinde oluşturulan Birleşik Görev Kuvveti 151’e katıldığını hatırlattı. Karaismailoğlu, şunları kaydetti:
“Yılda yaklaşık 200 saldırı ve 50 civarı kaçırma olayı meydana gelen bölgede görev gücünün tesisi sonrasında deniz haydutluğu faaliyetleri hızla azalmıştır. Türk gemileri için 2010 yılından bu yana ise saldırılar kaçırma teşebbüsü seviyesinde kalmıştır.
Deniz haydutluğuyla mücadele amacıyla oluşturulan görev gücünün başarısı ortada. Deniz ticaretinin sürekliliği açısından ülkemizin söz konusu oluşumda yer almaya devam etmesinin son derece önemli olduğu görüşündeyiz. Görev gücünün dağılması, bölgedeki deniz haydutluğu faaliyetlerinin yeniden artması riskini doğuracaktır.”