Kuzeni Zehra Sena ve eşi Bilal, çocukları Muhammet Selim, Yusuf Sinanettin ve Bekir Sadık Gültekin ile Sümeyye Güner, Bilal Gültekin’in kardeşleri Enes ve Rümeysa Gültekin’i kaybeden Güner, AA muhabirine, “kara gün” olarak nitelediği yangının çıktığı 21 Ocak’ı anlatırken yüreklerine ateş düştüğünü söyledi.
Güner, yangında aralarında çocukların da olduğu 78 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak, yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.
Dayısından gelen telefonun ardından Kartalkaya’ya gitmek için yola çıktığını, yoldayken kuzeninin kendisini görüntülü arayarak yardım istediğini aktaran Güner, şöyle devam etti:
“Saat 03.37 sıralarında dayımın telefonuyla uyandım. Çok hızlı intikal etmeye çalıştım oraya. Evden çıkmam 5 dakika sürmedi. Acele bir şekilde hemen Sena, Bilal, Enes ve Rümeysa’yı aradım. Sena ile uzun uzun görüştük. ‘Çıkmaya çalışın’ dedim. ‘Holden çok duman geliyor, çıkamıyoruz odadan’ dedi. ‘Camı açın’ dedim. ‘Abi cam yok zaten yanıyor, o cephe komple yanıyor’ dedi hatta inanmıyorum diye beni görüntülü aradı. Annesini de yani yengemi de görüntülü aramış Sena. Görünmüyor zaten, toz duman odanın içi. Bir köşeye sığınmışlar, öyle bulduk. Çok geç ve çok zor bulduk. Tarifi mümkün olmayan acılar. Yaklaşık 15 dakika telefonla konuşmuşuz. Parça parça 10-11 defa konuşmuşuz Sena ile. En son saat 04.06’da oldu konuşmamız. Saat 04.20 gibi de ben oradayım. Yangının sardığı cephede yani arka cephede, 11. katta 1108 numaralı odada kalıyorlardı. Yangın çok erken saatlerde çıkmış.”
“Aradığımda hiçbiri açmıyordu telefonu”
Suat Güner, bölgeye ulaştıklarında kuzenini tekrar aradığını ancak ulaşamadığını belirterek, “Bana söylemesine rağmen oda numarasını, katını unuttum. Can havliyle otele girdim ama çok duman vardı. Otele girdiğimiz yerde yangın yoktu, sadece duman vardı. Biri beni dışarı çıkardı, ben yukarıya çıkmaya çalıştım. Can havliyle ne yapacağını bilmiyorsun ki… Telefonla ulaşamıyorsun, 10 dakika geçmedi bile en son konuşmamızın üzerinden. Aradığımda hiçbiri açmıyordu telefonu.” diye konuştu.
Otelde konaklayanların dışarı çıkacak kadar zamanları olabileceğini düşündüğünü dile getiren Güner, “İhmaller, eksiklikler, hatalar, uygulanmayanlar, söylenmesine rağmen yapılmayanlar var ama uyandırılabilirlerdi. Can havliyle uyandırmaya çalışanlar da olmuş. Onlar da geldi bana, ‘Biz otel personeliyiz uyandırmaya çalıştık ulaşabildiğimiz kadarıyla’ dediler. Bir milletvekili, insanları uyandırmak için arabasının alarmını öttürmüş.” ifadesini kullandı.
Güner, yangının belirtilen saatten daha erken çıktığının söylendiğini aktararak, “Bilemiyorum saat kaçta olduğunu. Bana bir fotoğraf geldi. O fotoğrafa bakıyorum, el vicdan diyorum. Tamam acılarımız var ama fotoğrafın geldiği saatte sadece restoranda yangın var, bina yanmıyor. Uyandırın, bu saatte uyandırın. Ne gerekiyorsa alarma mı basacaksın, bağıracak mısın, katları mı tek tek gezeceksin, uyandıracaksınız milleti.” sözlerini sarf etti.
İnsanların o saatte uyuduğuna dikkati çeken Güner, “Buna üzülüyorum. Vicdanen bu beni rahatsız ediyor. Keşke daha önce haberim olsa ben tek tek herkesi uyandırsam…” dedi.
Yaşadıkları acıyı hiçbir şeyin dindiremeyeceğini vurgulayan Güner, “Yargı kararını verdikten, konuyla alakalı ihmali olanları ortaya çıkardıktan sonra, müebbet hapis verilse ne olur, zindanlarda çürüseler ne olur? Yitirdiğimiz canlar geri mi gelecek?” sorularını yöneltti.
Suat Güner, bundan sonra sürecin yargıda olduğunu dile getirerek, hukuka güvendiklerini sözlerine ekledi.