Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş, hem birlik hem de üye 6 katılım finans kuruluşu olarak sektörü büyütmeye ve hedefleri gerçekleştirmeye odaklandıklarını söyledi.
Son dönemde açılan kamu katılım bankalarıyla bu hedefi gerçekleştirme yönünde adımların hızlandığını belirten Göktaş, haziran sonu itibarıyla katılım finans kuruluşlarının aktiflerinin 504 milyar liranın üzerinde gerçekleştiğini ifade etti.
Göktaş, kamu katılım bankalarının sektöre girmeden önce katılım finans pazar payının uzun süre yüzde 5 seviyesinin üzerine çıkamadığını, kamunun sektöre dahil olmasıyla birlikte pazar payının kısa sürede yüzde 7,5’e yükseldiğini aktardı.
Katılım finans kuruluşlarının toplam kullandırdığı fonların 280 milyar lira seviyesinde olduğunu aktaran Göktaş, şöyle devam etti:
“Bu tutarın büyük kısmını yapımız gereği reel sektöre kullandırıyoruz. Kullandırılan fonların yüzde 13,6’sı bireysel müşterilere, yüzde 55,4’ü ticari müşterilere, yüzde 31’i KOBİ’lere veriliyor. Konvansiyonel bankalarda KOBİ’lere kullandırılan fon oranı yüzde 23,1 düzeyinde. Katılım finans kuruluşlarının topladığı fonlar haziran ayı itibarıyla 373,4 milyar lira düzeyine ulaşmış durumda. Toplanan fonlarının bankacılık sektörü içerisindeki payı yüzde 9,7. Toplam öz kaynaklarımız 32 milyar lira düzeyinde. Bunun daha da artırılması çok önemli. Bu noktada kamunun çok ciddi desteğini görüyoruz. Sektörün toplam 67 milyarlık sukuk ihracıyla toplanan fonları desteklediğini görüyoruz. Sektör şu an 1.296 şubeyle hizmet veriyor ve 17 binin üzerinde kişiye istihdam sağlıyor.”
Hedef 2025’te yüzde 15 pazar payı
İkram Göktaş, gelecek dönem hedefleri için Türkiye Katılım Bankaları Birliği koordinasyonunda çalışmalar sürdürdüklerini, strateji belgesinin de bitmek üzere olduğunu söyledi.
Katılım bankaları ve sektör paydaşlarıyla sektördeki algıyı iyileştirmek üzere çalıştıklarını anlatan Göktaş, “Örnek oluşturacak mevcut ve yeni uygulamaları incelemek, ekonomik, sosyal ve hukuki koşulları da göz önünde bulundurarak, sektörün gelişimi ve büyümesi doğrultusunda atılacak adımların belirlenmesi amacıyla bir çalışma hazırladık.” ifadelerini kullandı.
Göktaş, gelecek 5 yıllık süreç için odaklanacakları konular hakkında şunlara dikkati çekti:
“Katılım bankacılığının hedef müşterileriyle olan iletişiminin güçlendirilmesi çok önemli. Müşteri sayımızı mutlaka artırmamız lazım. Müşteri sayımızdaki pazar payımızın aktif büyüklüğümüzdeki pazar payımızdan daha düşük olduğunu görüyoruz. Bu daha az müşteriden daha fazla verim aldığımız anlamına gelse de daha fazla müşteriye ulaşmamız gerçeğini yok etmiyor. Katılım finans sistemi işleyişinin müşterilere etraflıca aktarılması da önemli bir konu.
Çıkaracağımız her ürünü müşterilere ayrıntılı anlatmak ve benimsetmek durumundayız. İnsanların alternatifi olduğunda faizsiz mekanizmalı ürünleri tercih ediyor. Teknolojiyi ve dijital kanalları kullanmak çok önemli. Bankacılık ve finans sektöründe dijitalin daha ön plana çıktığını görüyoruz. Katılım finans kuruluşları olarak dijital alanlara çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Büyümenin dijitalden geleceğini düşünüyoruz. Şubeler önemini yitirmeyecek ama dijital taraf ilave şube ihtiyacını azaltacak gibi duruyor.
Uzaktan müşteri ediniminden sonra katılım bankaları da bu mekanizmayı hayata geçirdi. Burada da konvansiyonel bankaların uzaktan müşteri ediniminde oransal olarak katılım bankaları iki kat daha başarılı. Müşterilerin ihtiyaçlarını karşılayacak ürün çeşitliliğinin sağlanması ve sektör çalışanlarının katılım finans okuryazarlığının artırılması çok önemli. Bu kapsamda yüksek lisans ve doktora programları var. Lisans seviyesinde de programların açılması bir ihtiyaçtı. İki özel üniversitede katılım finans bölümleri vardı. Kamuda da Sakarya Üniversitesi lisans seviyesinde bir bölüm açtı. Okuryazarlık anlamında katılım finans çalışanları bize daha hazır gelecek.”
Proje yönetim metodolojilerinin uygulanmasıyla her bir strateji için “İletişim”, “Ekosistem”, “Ürün Çeşitliliği”, “Standartlar & Yönetişim”, “Dijital” ve “Yetkinlik İnşası” olmak üzere 6 temel başlık belirlendiklerini söyleyen Göktaş, stratejiler ışığında atacakları adımlarla katılım bankacılığı sektörü pazar payını 2025 yılı itibarıyla yüzde 15’e ulaştırmanın ve dünya standartlarında finansal ürün ve hizmet sunar hale gelmenin çok daha kolay olacağını dile getirdi.
“Katılım finans sistemi krizlere dayanıklıdır”
TKBB Yönetim Kurulu Başkanı Göktaş, İstanbul Finans Merkezi’nin, ülke ekonomisine çok önemli değerler katacağını söyledi.
İstanbul’un coğrafi konumu ve jeopolitik önemi itibarıyla doğal bir finans merkezi olması gerektiğini belirten Göktaş, “İstanbul’un çok önemli avantajları var. Uluslararası finans merkezlerine ve müşterilere erişim çok kolay. Nitelikli ve vasıflı iş gücüne sahip bir ülkeyiz. Düzenleyici ortam ve mevzuat altyapısı iyi. İş altyapısı olanakları ön plana çıkmış durumda. Verilere göre eylül sonu itibarıyla ülkemizde 10 binin üzerinde yabancı ortaklı şirket kurulmuş. Bu ülkemize olan güvenin bir göstergesidir.” ifadelerini kullandı.
Göktaş, Türkiye’nin kuşkusuz finans merkezi olacağını ve bunun ilk adımının İslami Finans Merkezi olmaktan, bölge coğrafyasına hitap etmekten geçtiğini dile getirdi. Yabancı yatırımda en önemli unsurun güven olduğunun altını çizen Göktaş, güven ortamı oluştukça yatırımların hızlıca Türkiye’ye geleceğini söyledi.
Katılım finansın kendi iç mekanizmasıyla büyüdüğünü, yabancı sermayeyle büyümek için sistemin biraz daha büyümesi gerektiğini dile getiren Göktaş, “Katılım finans sistemi krizlere dayanıklıdır. 2008 küresel finans krizinde dünyada ciddi sıkıntılar yaşanırken, ülkemizde bu sıkıntı hafif atlatıldı. Katılım bankalarının konvansiyonel bankalara göre daha başarılı olduğu görüldü.” ifadelerini kullandı.
İslami finansta ciddi pazar payının olduğunu belirten Göktaş, katılım bankacılığının reel sektörü desteklediğini, kayıt dışılığı önlediğini vurgulayarak sözlerini tamamladı.
“Yeni oyuncularla birlikte pay alma mücadelemiz biraz daha hızlanır”
Ziraat Katılım Genel Müdürü Metin Özdemir de Türkiye’de katılım bankacılığının 35 yılı aşkın süredir yapıldığını ancak bankacılık sektöründen aldığı pay olarak hak ettiği seviyede olmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılım finansın büyümesine ve gelişmesine özel önem atfettiğini belirten Özdemir, kamu katılım kuruluşlarının faaliyete başlamasıyla sektörde yeni bir rekabet ortamının oluştuğunu ve bankacılık sektöründen aldığı payın artırılmasında önemli bir etken olduğunu ifade etti.
Özdemir, katılım finansın sektördeki payını yüzde 5’in üzerine çıkarmasının uzun zaman aldığını, şu anda ise pazar payının yüzde 7,5’in üzerine çıktığını dile getirdi. Son 4-5 yılda katılım finansın, bankacılık sektörünün çok üzerinde büyüme kaydettiğini vurgulayan Özdemir, şöyle devam etti:
“Katılım finansın, bankacılık sektörü içindeki payı artmaya devam ediyor. 2025 yılında katılım finansın payının yüzde 15 seviyesine çıkarma hedefimiz var. Bu tempoda devam ettiğimiz müddetçe eminim ki yüzde 15’lik payı yakalayacağız. 6 katılım bankasıyla payımızı artırmaya gayret ediyoruz. Yeni oyuncularla birlikte pay alma mücadelemiz biraz daha hızlanır diye ümit ediyoruz. Katılım bankacılığına ilginin devam edeceğine inanıyorum. Bu yıl personel alımı için ilan açtık. Bizimle aynı dönemde sınav açan konvansiyonel bankaya 5 bin civarında başvuru olurken, bize 8 bin 500 civarı başvuru yapıldı. Gençlerin, yeni mezunların katılım bankacılığına güvenlerini ve bu alanda çalışma arzularını artırmış durumda. Gelecek dönemlerde katılım bankacılığı sektörden önemli pay alacağı gibi bölgesinde de bu etkisini gösterecektir.”
“Türkiye’nin gönül coğrafyasından talep geliyor”
Metin Özdemir, katılım finans için İstanbul Finans Merkezi’nin (İFM) çok önemli olduğunu belirtti.
Türkiye’nin elektrikli araç teknolojisindeki atılımı gibi İslami finans noktasında da İstanbul Finans Merkezi vizyonunun aynı etkiyi yapacağını söyleyen Özdemir, “İstanbul Finans Merkezi, İslami finansın merkezi olmaya layıktır. Bu noktada katılım banklarımızın görevi biraz daha artıyor. Buralarda çalışacak yetişmiş insan kaynağına ciddi ihtiyacımız olacak. Dolayısıyla katılım bankalarının faaliyetlerini artırarak devam ettirmeleri, kaliteli insan kaynağını yetiştirmeleri ilave bir sorumluluk olarak üzerimizde duruyor. Kamu katılım bankaları olarak buna özel önem atfediyoruz. ” şeklinde konuştu.
Türkiye katılım finans sektörüne yabancı yatırımcıların ilgisini değerlendiren Özdemir, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye’nin gönül coğrafyasından talep geliyor. Sudan’da bir şube açtık. Böylelikle Ziraat Katılım olarak Afrika’da şube açan ilk Türk bankası olduk. Bu tür çalışmalara başladıktan sonra çevre ülkelerden, bu tür talepler gelmeye başladı. Somali ile ilgili çalışmamız var. Diğer Afrika ülkeleri de bizimle çalışma arzusunda. Türk cumhuriyetlerinin katılım finansa ilgileri yüksek. Bizim bilgi ve tecrübelerimizden istifade etmek istiyorlar. Bu bölgelerde de şube açmamız için ciddi talepler var.
Elimizden geldiğince destek vermeye gayret sarf ediyoruz. Türkiye’nin katılım bankacılığına ilgisinin artması Türkiye’nin gönül coğrafyasını doğrudan etkiliyor. Türkiye ile birlikte bu alanda faaliyet göstermek isteyen ya da bizimle ortaklık yaparak katılım bankacılığının kendi ülkelerinde gelişmesini arzu eden birçok ülke var. İstanbul Finans Merkezi ile İslami finansın merkezi olmamızla birlikte bunun daha da artacağını düşünüyorum. Balkan ülkelerinden de talep geliyor. Türkiye katılım finansa ciddi katkı sağlayacak.”
“İFM, faizsiz finansın da merkezi olacak”
Emlak Katılım Genel Müdürü Nevzat Bayraktar ise yüzyıllardır dünyanın en önemli ticaret noktası olan İstanbul’un, bugün de yine dünyanın en önemli küresel finans merkezi konumunda olduğunu söyledi.
Son 20 yıldır yapılan düzenleme ve yatırımlar ile stratejik konumunun daha da güçlendiğini belirten Bayraktar, “İstanbul Finans Merkezi (İFM), bu yatırımların en büyük örneklerinden birisi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde İslami finans merkezi olma vizyonu İstanbul’un güçlü konumuna yeni bir soluk daha getirecek büyük bir adımdır. Özellikle Körfez ülkelerinin yatırımlarını çekebilecek düzeyde yapılacak düzenlemeler ile stratejik konumu daha da önemli hale gelecektir. İFM konvansiyonel bankacılık faaliyetlerinin yanında katılım finans sektörüne öncülük eden çalışmaların yoğunlaşması ile bölgede önemli bir üs olacaktır.” diye konuştu.
Yabancı yatırımcıların Türkiye’de katılım finansa ilişkin bakışına da değinen Bayraktar, Türkiye’nin, iş kurma ve iş yapma açısından uluslararası yatırımcılar için oldukça cazip bir mevzuata sahip olduğunu dile getirdi.
Bayraktar, özellikle, KDV istisnası, vergi indirimi, gümrük vergisi muafiyeti, yatırım yeri tahsisi gibi stratejik yatırımlar için elverişli imkanlar sunulduğunu aktardı.
Enerjiden ulaştırmaya, savunma sanayisinden teknolojiye, finanstan gıdaya kadar iş birliği yapılabilecek çok sayıda alan bulunduğunu anlatan Bayraktar, “250 bin dolar yatırım karşılığı vatandaşlık alınabilme imkanı, yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisini daha da arttırdı. Orta Asya ve Körfez’den gelen kişilerin ülkemize yatırım yapmaları beraberinde katılım finansa olan ilginin ve hacminin artmasına vesile olmuştur.” dedi.
Nevzat Bayraktar, sektörün orta ve uzun vadede geleceğine ilişkin şu görüşlerini paylaştı:
“Katılım finans sektörü faizsizlik prensibine bağlı, piyasa ihtiyaçlarına çözüm olabilecek yeni ürün ve hizmetlerin geliştirilmesiyle büyüme ivmesini hızlandırarak devam ettirecektir. Bu doğrultuda yapımında sona yaklaşılan İstanbul Finans Merkezi’nde atılacak doğru adımlar ve oluşturulacak sağlam kurumsal yapı ile İstanbul sadece bir finans merkezi değil aynı zamanda faizsiz finansın da merkezi olacaktır.”