Katolik Kilisesi’nde Farklı Yaklaşımlarıyla Dikkati çeken Bir Papa: Franciscus

Katoliklerin ruhani lideri olarak 12 yıl görev yapan Papa Franciscus, papa seçilmesiyle kilise tarihinde birçok “ilki beraberinde getirdi. Görev süresi boyunca göç, sosyal adalet, çevre, din ve kültürlerarası diyalog ve kurumsal reform alanlarında attığı adımlarla öne çıkan Papa, hem kilise içinde hem de dünyada çok tartışıldı.

  • Papa Franciscus hayatını kaybetti

AA muhabiri, Katolik Kilisesi’nin 266’ncı “Papa”sı olarak 12 yılı aşkın bir süre görev yapan Papa Franciscus’un hayatını ve papalık döneminde öne çıkan hadise, açıklama ve unsurları derledi.

📲 Artık haberler size gelsin

AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı

🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

İtalyan kökenli göçmen bir işçi ailenin çocuğu olarak 17 Aralık 1936’da Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te doğan ve asıl adı Jorge Mario Bergoglio olan Papa, henüz 21 yaşında geçirdiği zatürre sebebiyle akciğerinin bir kısmını aldırmak zorunda kaldı.

Temel eğitiminden sonra kimyager olan Bergoglio, 1958’de Cizvit tarikatı üzerinden kiliseye katıldı ve teolojik eğitimini tamamladıktan sonra 1969’da rahip olarak atandı. 1998’de Buenos Aires Başpiskoposu yapılan Bergoglio, 2001’de dönemin Papası 2. Ioannes Paulus (Jean Paul) tarafından Kardinallik mertebesine yükseltildi.

Papa 2. Ioannes Paulus’un 2005’teki ölümünün ardından Papalık Seçimi’nde seçilmesi muhtemel isimlerden biri olarak gösterilen Bergoglio, o tarihte daha sonra Papa 16. Benediktus olarak anılacak olan Kardinal Joseph Ratzinger’in gerisinde ikinci sırada kaldı.

Papa 16. Benediktus’un Şubat 2013’te istifa edeceğini açıklaması Katolik Kilisesi ve yönetildiği Vatikan tarihi açısından ender görülen bir duruma neden oldu.

Bu istifanın ardından yapılan Papalık Seçimi’nde Buenos Aires Başpiskoposu Kardinal Bergoglio, kendisinin de katıldığı ikinci günkü oylamada 115 kardinalden 3’te 2’sinin oyunu alarak Katoliklerin 266’ncı “Papa”sı oldu.

“İlk”lerin Papası idi

598 yıl aradan sonra bir Papa’nın istifasına tanıklık eden Katolik Kilisesi, bir Papa yaşarken diğerini seçmek için Konklav’a gitmek durumunda kaldı. Bergoglio’nun, 13 Mart 2013’teki Konklav’da Papa seçilmesi birçok “ilk”i de beraberinde getirdi.

Franciscus, 1200 yıldır Avrupa dışından seçilen, Amerika kıtasından gelen ve Cizvit cemaatine mensup ilk Papa olarak tarihe geçti.

Papa, seçildikten sonra, yoksullara yardımıyla bilinen ünlü Hristiyan Azizi Francis’in adını yani “Franicscus”u aldı ve “Papa Franciscus” olarak anılmaya başlandı. Bergoglio’nun bu isim tercihi de bir “ilk”e işaret ediyordu çünkü Katolik Kilisesi tarihindeki papalar arasında ilk kez biri bu ismi tercih ediyordu.

Rahipliğinden başpiskoposluk ve kardinalliğine kadar hep şatafattan uzak yaşantısıyla tanınan Bergoglio, Papa olduktan sonra da bu özelliğini sürdürdü.

Papalık Sarayı yerine, Vatikan’a kardinal olarak geldiğinde kaldığı Santa Marta Konukevi’nde kalmaya devam eden Papa, seleflerinin aksine kırmızı ve kürklerle süslü “Mozzetta” pelerinini ve yine kırmızı ayakkabılarını hiç giymedi ve hiç altın haç takmadı.

Hiçbir gezisinde zırhlı lüks araçları tercih etmeyen Papa Franciscus, sade yaşam tarzıyla dikkati çekti.

Göç konusuna hassasiyetini, ilk gezisiyle göstermişti

Papa Franciscus’un göreve geldiği ilk yıl, İtalya’nın Akdeniz’de Afrika’ya en yakın kara parçası olan Lampedusa Adası, etrafında yaşanan düzensiz göçmen trajedileriyle gündemde yer tutuyordu.

Kendisi de göçmen bir aileden olan Papa, bu soruna dikkati çekmek için kendi papalık döneminin ilk gezisini, “Avrupa’nın kapısı” olarak tanımlanan bu adaya yapmıştı.

Akdeniz’deki göçmenlerin öldüğü kazalara dikkati çekmek istediğini belirten Papa, ziyareti sırasında “Bu tarz olayların bir daha yaşanmaması amacıyla vicdanları uyandırmak için Lampedusa’ya gelmeye karar verdim.” demişti.

Papa, bu gezisinin 10. yıl dönümünde ise göçmenlerin, denizde ölmesini “utanç verici” olarak nitelemişti.

Avrupa ülkelerine de sık sık daha fazla sığınmacı kabul etmeleri yönünde çağrı yapan Papa, bir dönem yoğun şekilde düzensiz göç akınına uğrayan Yunanistan’ın Midilli Adası’nı da 2016 yılında ziyaret etmişti.

Papa bu gezisinden bir yıl sonra yaptığı değerlendirmede, Midilli’de gördüklerini anımsatarak, “Göçmen karşılama merkezinde insanlar kalabalık halde yığılmış durumdalar. Bu merkezler adeta toplama kampları gibi.” yorumunu yapmıştı.

Papa Franciscus, geçen yıl ayrıca göçmenleri denizde “geri itmenin” de “ciddi bir günah” olduğunu söylemişti.

Papa, ABD Başkanı Donald Trump’ın önceki ve mevcut dönemindeki Meksika sınırına duvarlar örmek de dahil göçmen karşıtı politikalarını birçok kez açıkça eleştirdi. Bu nedenle iki lider, sık sık karşı karşıya gelmişti.

Tarihi buluşmalara öncülük etti

Papa Franciscus, papalık döneminde önemli ve tarihi olarak kabul edilen bazı buluşmalara da ön ayak oldu.

Papa, göreve geldikten bir yıl sonra Mayıs 2014’te “kutsal topraklar” turuna çıkarak, İsrail, Filistin ve Ürdün’ü ziyaret etmişti. Papa, ziyaretinin Kudüs ayağında Fener Rum Patriği Bartholomeos ile tarihi bir görüşme yapmış ve iki lider, 1054 yılında Ortodoks Doğu Roma ve Katolik Batı Roma ayrılığını teşvik ettikleri için af dilemişti.

Papa Franciscus bu ziyaretinden bir ay sonra Haziran 2014’te Vatikan bahçelerinde, dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Fener Rum Patriği Bartholomeos’u “Orta Doğu’da barış” için dua etmeye davet etti. Bu etkinlikte üç semavi dinin dünyaya geliş sırasına göre dualar edilmiş, liderler birlikte barış sembolü olarak zeytin ağacı dikmişti.

Papa, yine 2014 yılında Türkiye ziyareti sırasında Fener Rum Patriği Bartholomeos ile görüşmüş ve Katolik ile Ortodoks kiliseleri arasında yakınlaşma sinyali vermişti.

Katolik ile Ortodoks kiliseleri arasındaki yakınlaşmaya yönelik, Papa bir diğer adımını ise Şubat 2016’da Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill ile görüşerek atmıştı.

Papa, Meksika’ya giderken yol üzerinde Küba’da durup, kendisi gibi Havana’ya gelen Rus Patrik ile tarihi bir görüşme yapmıştı. Bu görüşme, o dönem Vatikan’ın Rus Ortodoks Kilisesi’ne açılımı olarak yorumlanmıştı.

Papa, aynı yıl bir diğer önemli görüşmeyi mayısta Mısır’ın El-Ezher Şeyhi Ahmet Et-Tayyib ile Vatikan’da bir araya gelerek yapmıştı. Bu görüşme de Vatikan ile El Ezher arasında buzları eriten görüşme olarak kayıtlara geçerken, iki isim Nisan 2017’de Mısır’da görüşmüştü.

Papa ve Tayyib, Şubat 2019’da da Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’de aşırılıkla mücadele için “İnsani Kardeşlik” belgesi imzalamıştı.

Papa’nın dış gezileri arasında en dikkati çekeni ise 2021 yılında gittiği Irak oldu. Tarihte Irak’ı ziyaret eden ilk Papa unvanını alan Papa Franciscus’un bu ülkeye bölgedeki Hristiyanlarla dayanışma, dinler arası buluşma için gittiği ifade edilmişti. Bu kapsamda, Papa, Irak ziyaretinde Necef’e de giderek burada Şiilerin en büyük dini mercisi Ali es-Sistani ile de tarihi bir görüşme gerçekleştirmiş, bu görüşmenin Şiiler ile Katolikler arasındaki ilişkiler açısından önem taşıdığı yorumları yapılmıştı.

Filistin’i “devlet” olarak tanıdı, Gazze’ye saldırıların “soykırım özelliği” taşıdığını söylemişti

Papalığının ilk anından itibaren Filistin konusuna hassasiyetle yaklaşan Papa Franciscus, Haziran 2014’te “kutsal topraklar”da barış olması için Vatikan’da liderler düzeyinde bir etkinlik düzenleyerek, bölgede barış için hep dua ettiğini belirtmişti.

Haziran 2015’te ise Papa Franciscus döneminde Vatikan, Filistin’i “devlet” olarak tanıması anlamına gelen iki ülke arasındaki ilk resmi anlaşmaya imza atmıştı.

2017 sonunda ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararına karşın Papa ve Vatikan, “din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması için Kudüs’e uluslararası düzeyde garanti altına alınmış özel bir statü verilmesi ve tüm din ve milletlerden inananların kutsal mekanlara güvenli ve serbest erişiminin temin edilmesi” talebini gündeme getirmişti.

İsrail’in Ekim 2023’te Gazze’ye yönelik ağır saldırılarının başlamasıyla “acil ateşkes” çağrılarında bulunan Papa Franciscus, İsrail saldırılarının artması nedeniyle zaman zaman Tel Aviv yönetimini sert şekilde eleştirmekten geri durmamıştı.

Papa, Kasım 2023’te Gazze’de yakınları bulunan Filistinli aileleri kabul ederken, aileler, Papa Franciscus’un Gazze’de yaşananları “soykırım” olarak tanımladığını söylemiş ancak Vatikan bunu doğrulamamıştı.

Papa, 17 Aralık 2023’te yaptığı pazar duasında Gazze’de bir anne ve kızının İsrail ordusunca hedef alınmasını “terör saldırısı” olarak nitelemişti.

Papa, Kasım 2024’te yayınladığı “Umut asla hayal kırıklığına uğratmaz. Daha iyi bir dünyaya doğru hac yolcuları” isimli kitabında ise “Bazı uzmanlara göre, Gazze’de yaşananlar bir soykırımın özelliklerini taşıyor. Bunun, hukukçular ve uluslararası kuruluşların belirlediği teknik tanıma uyup uymadığı dikkatle araştırılmalıdır.” ifadesini kullanmıştı.

İsrail’in Gazze’ye saldırdığı 15 ay boyunca sık sık ateşkes çağrısı yapan Papa, 21 Aralık 2024’te İsrail ordusunun hava saldırıları için “Bu, savaş değil zulümdür.” derken, bir gün sonra da İsrail’in Gazze’ye yaptıklarını “büyük zalimlik” olarak nitelemişti.

Rusya-Ukrayna Savaşı’na bakışı

Papa Franciscus, Rusya’nın Ukrayna’ya geniş çaplı saldırısının başladığı 24 Şubat 2022’de protokol kuralları ve teamüllerin dışına çıkmıştı. Papa, Rusya’nın Vatikan Büyükelçiliği’ne bizzat giderek Rus Büyükelçi ile görüşmüş ve Moskova yönetiminin bir an önce durmasını istemişti.

Papa, aynı yıl haziranda Kudüs’te Rus Patrik Kirill ile yapacağı ziyareti de iptal etmişti.

Savaş uzadıkça bazı açıklamaları dönem dönem tepki çeken Papa, Mart 2024’te Ukrayna’ya “beyaz bayrak” çekmeyi önererek tartışmalı bir çıkış yapmıştı.

Papa, İsviçre radyo ve televizyon kuruluşuna verdiği demeçte, “Durumu görenin, halkını düşünenin, beyaz bayrağı kaldırma ve müzakere etme cesaretini gösterenin daha güçlü olduğuna inanıyorum.” ifadelerini kullanmıştı.

Papa Franciscus, savaş boyunca Moskova ve Kiev’e gitmek istediğini belirtse de bu talebine karşılık başta Rusya olmak üzere taraflardan sıcak bir yaklaşım görmemişti.

Papa, Rusya-Ukrayna Savaşı’na hemen hemen her konuşmasında yer verirken, 23 Şubat’ta savaşın 3. yılını geride bırakması dolayısıyla hastaneden gönderdiği mesajda, “Ukrayna’ya karşı başlatılan geniş çaplı savaşın üçüncü yıl dönümü olacak: Tüm insanlık için acı verici ve utanç verici bir yıl dönümü.” ifadelerine yer vermişti.

Kilise’deki istismar ve taciz sorununa karşın bir şeyler yapmaya çalıştı ama yeterli bulunmadı

Katolik Kilisesi’nin başını ağrıtan konulardan olan, kilise bünyesinde kadın, rahip ve çocuklara yönelik cinsel istismar ve cinsel taciz hadiseleri Papa Franciscus’u en çok meşgul eden başlıklardan olmuştu.

Papa Franciscus, 2013’te göreve gelir gelmez ilk yaptığı işlerden biri, bu konuda çalışması için Vatikan Bünyesi’nde “Çocukları Koruma Komisyonu” kurmak olmuştu. Komisyon, 11 yıllık çalışmanın ürünü olarak Ekim 2024’te çıkardığı ilk raporda, Vatikan’da kurumlara Katolik Kilisesi’nde din adamlarının karıştığı cinsel istismar ve taciz vakaları karşısında kurumlara şeffaflık ve titizlik çağrısının yanı sıra mağdurlara tazminat ödenmesine ilişkin mevzuatların belirlenmesi çağrısı yapmıştı.

Papa, son olarak Mart 2023’te Katolik Kilisesi bünyesinde cinsel istismarı ve tacizi önlemeye ve bununla mücadeleye ilişkin yasanın kapsamını genişleterek yeniden onaylayan bir Papalık Nizamnamesi çıkarmıştı.

Görev süresince cinsel istismara ve tacize adı karışan farklı seviyedeki pek çok din adamını görevden men eden Papa, son olarak tedavisi sırasında hasta yatağından imzaladığı bir kararla, Kanada’nın Quebec kentine bağlı Baie-Comeau Piskoposluğu’nun yönetiminde yer alan ve cinsel istismarla suçlanan Monsenyör Jean-Pierre Blais’i görevden almıştı.

Bazı dış gezilerinde de bu konuya özellikle değinen Papa Franciscus, zamanında bu hadiselerden çeken İrlanda’ya 2018’deki ziyaretinde, bu konuyu “açık yara” tanımlamış ve mağdurlardan “af” dilemişti.

Papa, yine 2018’de Şili’deki cinsel istismar skandalının ilk başta yanlış yönetilmesi konusunda özür dilemiş ve hatasını kabul ederek daha sert önlemler alacağını açıklamıştı. Bu açıklama, bir papanın nadir görülen bir kamuoyuna hesap vermesi olarak kayda geçmişti.

Papa, istismarla ve tacizle suçlanan bazı üst düzey Katolik din adamlarını görevden alarak ve Kilise yasalarını mağdurların lehine olacak şekilde revize ederek bazı adımlar atmış olsa da bu konunun muhataplarının ağır cezalar almasında rol oynamamak ve radikal önlemler almamakla eleştirildi.

Papa Franciscus’un, eleştirilere rağmen, bugüne kadar Katolik Kilisesi içinde bu konuya en çok eğilen Papa olduğu değerlendirmeleri de yapıldı.

Kanada yerlilerine yıllar sonra gelen özür

Papa Franciscus, Kilise’nin tarih boyunca yaptığı hatalar konusunda birçok kez af ya da özür dilediği açıklamaları oldu. Bunlardan en çok yankı uyandıranı, Kanadalı yerli gruplardan dilediği özürdü.

Kanadalı yerli gruplarından “Metis”, “Inuit” ve “First Nations” ile Nisan 2022’de Vatikan’da buluşan Papa, Kanada’da Katolik Kilisesi’ne bağlı yatılı okullarda geçmişte çocuklara yapılan muamele karşısında “öfke, utanç ve acı” duyduğunu belirterek, “Kilisenin bazı üyelerinin içler acısı davranışları için Tanrı’dan af diliyor ve size tüm kalbimle acı çektiğimi ifade etmek istiyorum. Ben de sizden özür dilemek konusunda Kanadalı Piskopos kardeşlerime katılıyorum.” ifadelerini kullanmıştı.

Papa, aynı yıl “tövbe haccı” olarak andığı Kanada ziyaretini yapmış ve bu ziyaret sırasında, en az 4 bin 200 yerli çocuğun Katolik Kilisesi’ne bağlı okullarda istismar ya da ihmal sonucu ölmesini “soykırım” olarak tanımlamıştı.

Kilise yönetiminde kadınları üst düzey makamlara getirilmesinin önünü açtı

Papa Franciscus, kurumsal reform bakımından özellikle kadınların, kilise ve devlet yönetiminde etkili makamlara getirilmesinde belirleyici bir rol oynamıştı.

Papa, 2020 yılında Vatikan Devletler Arası İlişkiler Sekreterliğinin (Dışişleri Bakanlığı) iki numaralı koltuğuna, çok taraflı ilişkilerden sorumlu müsteşarlığına Francesca Di Giovanni’yi oturtarak dikkati çekmişti.

Vatikan Devlet Başkanı, 2022 yılında da İtalyan rahibe Raffaella Petrini, Fransız rahibe Yvonne Reungoat ile Arjantinli Maria Lia Zervino’nun Vatikan’da bakanlık düzeyinde olan Piskoposlar Başkanlığı bünyesinde görev yapmasını kararlaştırmıştı.

Papa son olarak bu isimlerden rahibe Petrini’yi, 1 Mart’tan itibaren Papa tarafından Vatikan Şehir Devleti Papalık Komisyonu’nun yeni Başkanı ve Vatikan Şehir Devleti Valiliği Başkanı olarak atamıştı. Papa bu atamayla, bir kadını Vatikan’da önemli bir makama getirmişti.

Kilisede özellikle dini rollerde kadınlara daha üst düzey görev verilmesinin önünü açmamakla eleştirilen Papa Franciscus, ilk olarak 2021 yılındaki Piskoposlar Meclisi (Sinod) toplantısında Rahibe Nathalie Becquart’a oy kullanma hakkı tanımıştı.

Papa, 2023 yılında önemli bir değişikliğe giderek Piskoposlar Meclisi (Sinod) toplantılarında bundan sonra kadınların da oy kullanma hakkına sahip olmasına karar vermişti.

LGBT ile ilgili kısmi açılım yaparken, kürtaja karşı tutumunu korudu

Papa, Katolik Kilisesi için tabu konulardan olan LGBT ile ilgili bilinen geleneksel katı çizginin dışına çıkan bir profil çizdi.

Papa Franciscus, göreve geldikten sonra ilk dış gezisini Temmuz 2013’te Dünya Gençlik Günleri vesilesiyle Brezilya’nın Rio da Janeiro kentine yapmış, buradan dönüşte gazetecilere yaptığı “Ben, kim oluyorum ki bir insan eş cinselse, tanrıyı arıyorsa ve iyi niyetliyse onu yargılayabileyim.” açıklamasıyla dikkati çekmişti.

Papa’nın bu sözleri, o dönem “açılım” olarak değerlendirilmişti.

Vatikan, Mart 2021’de “eş cinsel birlikteliklerin kutsanamayacağı” kararını alırken, Mayıs 2022’de Papa Franciscus, Katolik Kilisesi’nin LGBT’lileri reddetmediğini söylemiş ancak Kilise içinde eşcinsel evlilikleri desteklemeye de yanaşmamıştı.

Eş cinsel haklarına yaklaşımı konusunda çıkışlarıyla dikkati çeken kilise içinde de zaman zaman sert muhalefetle karşılaşan Papa Franciscus, Katolik Kilisesi’nin kürtaj konusundaki sert karşıt tutumunu güçlü biçimde savunmuştu.

Papa Franciscus, kürtajı her fırsatta açıkça “cinayet” olarak tanımlamıştı.

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.