KEİPA Ekonomi, Ticaret, Teknoloji ve Çevre Komisyonu 56’ncı Toplantısı, KEİPA üyesi ülkelerin temsilcilerinin katılımıyla videokonferans aracılığıyla gerçekleştirildi.
“İnsan Kaçakçılığının Önlenmesinde Parlamentoların Rolü – Sosyal, Ekonomik ve Siyasi Boyut” konusunun müzakere edildiği toplantıda, Türkiye’yi temsilen KEİPA Türk Delegasyonu Başkanı Cemal Öztürk bir konuşma yaptı.
Öztürk, “modern anlamda kölelik” olarak adlandırılan kadınların, çocukların ve erkeklerin sömürü için kaçırılması, zorla alıkonulması ve zorla çalıştırılmasının, diğer bir ifadeyle insan ticaretinin temel insan hakları ihlali olduğunu ifade etti.
İnsan ticareti ile mücadelede çok yönlü strateji uygulanması gerektiğini dile getiren Öztürk, yoksulluk, siyasi ve toplumsal huzursuzluklar, gelir dağılımındaki dengesizlikler ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi nedenlerin, insan ticaretine zemin hazırlayan faktörler olduğuna işaret etti. Öztürk, bu faktörlerin ortadan kaldırılması ve uluslararası iş birliğinin, insan ticareti ile mücadelede en önemli araçlar olduğunu belirtti.
Öztürk, bireyden devlet güvenliğine kadar çok geniş bir yelpazede zararları bulunan bu sınır aşan suç türüyle mücadele çalışmalarının, düzensiz göç hareketleri bakımından hedef ülke konumunda olan ve düzensiz göç akımlarının beraberinde getirdiği insan ticareti akımlarına maruz kalan Türkiye’de, her alanda kararlı şekilde sürdürüldüğünü bildirdi.
Uluslararası camianın sorumlu bir üyesi olan ve göç yönetiminin güvenlik boyutuna büyük önem atfeden Türkiye’nin, insan ticareti suçunun önlenmesi, tacirlerinin yakalanması ve mağdurların tespitine yönelik her türlü önlemi aldığını ifade eden Öztürk, Türkiye’nin, Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi (Palermo Sözleşmesi) ve bu sözleşmenin ek protokolüne 18 Mart 2003’te taraf olduğunu anımsattı.
Avrupa Konseyi İnsan Ticaretiyle Mücadele Sözleşmesi’nin imzalanarak 30 Ocak 2016’da TBMM’de kabul edildiğini belirten Öztürk, Türkiye’nin, ikili, bölgesel ve uluslararası düzeyde insan ticaretiyle mücadeleye yönelik faaliyetlere aktif katılım sağladığını aktardı.
Türkiye’nin, insan ticaretiyle mücadele alanında Belarus, Gürcistan, Kırgızistan, Moldova ve Ukrayna ile iş birliği protokollerini imzaladığını kaydeden Öztürk, “Türkiye’nin, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ile iş birliği halinde ‘Türkiye’deki İnsan Ticareti Mağdurlarına Yardım’ başlıklı proje kapsamında ülkemizdeki tüm yabancılara, Türkçe’nin yanında İngilizce, Rusça, Arapça, Almanca ve Farsça olmak üzere beş yabancı dilde hizmet vermesi, uluslararası iş birliğinin bir başka örneğidir.” diye konuştu.
Türkiye’nin, bir yandan uluslararası iş birliği içinde yer alırken diğer taraftan iç mevzuatını buna göre şekillendirdiğine değinen Öztürk, Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, mevzuatın uluslararası mevzuata uygun hale getirildiğini anlattı.
Suçla mücadele etmek için yalnızca ceza kanunlarında düzenleme yapmanın yeterli olmadığını, bu amaca ulaşmak için bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu belirten Öztürk, “Konunun çeşitli boyutlarıyla bağlantılı olarak göçle ilgili mevzuat, çalışma hukuku, sağlık, çocukların korunması ve diğer konulara ilişkin mevzuat da bu olgu dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmiştir. Söz konusu mevzuatın insan ticareti suçu ile mücadele açısından gözden geçirilmesi ile birlikte mücadele, adli alan yanında önleyici alana kaydırılmıştır. Bu girişimleri ile Türkiye, insan ticaretinin önlenmesi olgusuna reaktif değil, proaktif yaklaşan ülkelerden biri olmuştur.” dedi.
İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Mağdurların Korunması Hakkındaki Yönetmelik’in, 17 Mart 2016’da yürürlüğe girdiğini hatırlatan Öztürk, bunların dışında Türk Vatandaşlık Kanunu, Yabancıların Çalışma İzinlerini Düzenleyen Kanun, Karayolu Taşıma Kanunu, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, Harçlar Kanunu, Uluslararası İşgücü Kanunu gibi birçok kanunun, yeni çerçeve etrafında güncellendiğini ifade etti.
Türkiye’de insan ticaretiyle mücadele alanındaki tüm faaliyetlerin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından yürütüldüğünü dile getiren Öztürk, konuyla ilgili çalışan tüm kamu kurumlarının temsilcilerinden oluşan İnsan Ticareti ile Mücadele Koordinasyon Komisyonu oluşturulduğunu belirtti.
Öztürk, bu kapsamda söz konusu kurumların iş birliğinde 2004 ve 2009’da İnsan Ticaretiyle Mücadele Alanında Ulusal Eylem Planları’nın yayımlandığını, üçüncü ulusal eylem planı için hazırlıkların devam ettiğini kaydetti.
Dünyada belirlenmiş insan ticareti mağdurlarının yaklaşık yüzde 28’ini çocukların oluşturduğu gerçeği göz önüne alındığında çocukların korunmasının, özel önem gerektirdiğini vurgulayan Öztürk, “Ülkemizde sözleşmelerden doğan yükümlülükler ve genel anlamda insan ticareti ile mücadele alanında yapılan çalışmalar çocuk ticaretiyle mücadeleyi de kapsamaktadır. Bu çerçevede İl Emniyet Müdürlükleri bünyesinde Çocuk Şube Müdürlükleri kurulmuştur. İnsan ticareti mağdurlarını korumak bir insanlık görevidir ve bu alanda iş birliği yapmak kaçınılmazdır.” değerlendirmelerinde bulundu.