Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesinin, 3. Makarios’un 1950’de Başpiskopos seçildikten sonra siyaset ve gündelik yaşama tam tesir etme ve söz sahibi olma özelliği, geçen hafta kanserden yaşamını yitiren 2. Hrisostomos döneminde tüm gerçekliğiyle sürdü.
Kurucusu ve ilk koruyucusunun havari Barnabas (Apostolos Varnavas) olduğu kabul edilen bağımsız Rum Ortodoks Kilisesi, Kıbrıs Osmanlı Devleti idaresi altına girince Ada’daki Hristiyan halkın temsilcisi kabul edildi.
Hem Osmanlı idaresinde hem de İngiliz sömürge döneminde Rumların karar alma mekanizmalarında oldukça derin bir etkiye sahip olan kilise, İngiliz sömürge yönetiminin son döneminde 3. Makarios’un da etkisiyle devlet işlerinden ekonomiye, uluslararası ilişkilerden yargıya ve eğitime kadar yaşamın birçok alanına daha fazla tesir etme gücü kazandı.
Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesinin devlet yönetimi ve siyasetle iç içe girmesine, 1960’dan sonra zaman zaman kilise içinden ve dışından itiraz ve eleştiriler geldi.
Bu itirazlardan biri de Kıbrıs Ortodoks Kilisesi Kutsal Sinodu’nun 2 Mart 1972’deki oturumunda 3 metropolitin bir din adamının dünyevi görevde bulunmasının kilise kanunlarına aykırı olduğu yönündeki kararları ve görevde bulunan Cumhurbaşkanı Başpiskopos 3. Makarios’u istifaya davet etmesiyle yaşandı.
Siyasi tarihe “1972-1973 Kıbrıs dini darbe girişimi” olarak geçen bu itiraza katılan 3 metropolit görevden alınırken 3. Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı makamının laik olarak adlandırılamayacağını ve bu şartlar altında laik göreve sahip olmanın başpiskoposa herhangi bir şey vermediğini savundu.
Başpiskopos, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı oldu
Özellikle iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1959’da kurulmasının ardından 3. Makarios’un din adamlığı misyonun yanı sıra aynı zamanda Ada’nın ilk Cumhurbaşkanı olması, Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’ni siyaset, devletin uluslararası ilişkileri ve toplumsal yaşama daha çok etki eder bir pozisyona ulaştırdı.
3. Makarios’un ardından başpiskopos seçilen 1. Chrysostomos ve ondan sonra gelen 2. Hrisostomos Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’ni Kıbrıs Rum Kilisesi’nin dini yapıdan çok devleti yöneten, siyasetten, eğitime, ekonomiden yargıya devamlı etki eden bir kurum halinde tutmayı sürdürdü.
Kilisenin 1930’lardan itibaren Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama ideali Enosis’i benimseyerek ve dini mesajlar yerine daha çok aşırı milliyetçi argümanlar kullanması ile diğer birçok Ortodoks kilisesinden farklı olarak, Kıbrıs Kilisesi’nin ekonomik yatırımlar ve ticari işlere doğrudan girip “piskopos işadamı” modeli oluşturması zaman zaman eleştirilerin odağı oldu.
Avrupa Birliği’nin (AB) 2013 yılında Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yaşadığı ekonomik kriz sonrası bankacılık sektörü için ön gördüğü önlemlerin Kilise’nin ekonomik çıkarlarını etkilemesiyle Kilise, çıkarlarını korumak ve bunları kamu yararı ve genel çıkar ile ilişkilendirmek için defalarca sesini yükseltti.
3. Makarios’dan 2. Hrisostomos’a Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’ni yöneten din adamları, devlet idaresi ve yaşama müdahale etmediklerini sadece liderlik olarak görüşlerini açıkladıklarını beyan etseler de kilisenin Kıbrıslı Rumların tüm karar alma süreçlerindeki etkileri toplumun bütün katmanları tarafından kabul görüyor.
Annan Planı’nın reddinden ekonomik krize uzanan müdahaleler
Pazartesi günü hayatını kaybeden Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos görev yaptığı 2006-2022 yıllarında din işlerinden çok politika, uluslararası ilişkiler, eğitim, borsa ve ekonomiye dair müdahale ve yorumlarıyla biliniyordu.
GKRY’de siyasi ve ekonomik gücü temsil eden 2. Hrisostomos görevde bulunduğu dönemde kiliseye dini bir aktörden çok siyasi bir yapı olarak yön veriyordu.
Daha göreve gelmeden önce 2004’te Kıbrıs’ın iki tarafında da BM tarafından halk oylamasına sunulan Annan Planı’na açık cephe alan ve plana “Hayır” oyu verilmesi için kampanya yürüten 2. Hrisostomos, Ayasofya’nın cami olarak açıldığı 2020’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) medyasına verdiği beyanatta, “Türkiye yok etmeyi öğrendi, başkalarının kültürlerini kendine mal etmeyi öğrendi ve bazen kendisine fayda sağlamadığına inandığı şeyleri yok ediyor.” ifadelerini kullandı.
Kendisinden önceki başpiskoposlar gibi kilise işlerinin yanı sıra devlet işleri ve toplumsal yaşamda da etkili olan 2. Hrisostomos, 2013 ekonomik krizinde GKRY’ne sunulan kredi ve kurtarma paketlerinin kabul edilmemesi gerektiğini savunarak bunların, GKRY’ye çöküş getireceğini iddia etti.
Avro Bölgesi’nden çıkılmasını istedi
AB’de ortak para Avro Bölgesi’nden çıkılması gerektiğini savunan 2. Hrisostomos, kredi kuruluşları ve Avrupa Birliği (AB) üyesi bazı devletlerin GKRY’ye sunduğu krediler ve kurtarma paketlerinin kabul edilmesine karşı da açıklamalar yaptı.
2. Hrisostomos mali krizin yaşandığı 2013’te teknokratları bankacılık sistemine zarar vermekle suçlayarak halkı isyana çağırdı.
Rus sermayesine de Fener Patrikhanesi’ne de sıcak mesajlar verdi
Daha önce Rusya ve Rus sermayesine olumlu bakan 2. Hrisostomos, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sonrası Fener Rum Patriği Bartholomeos’un, Ukrayna Ortodoks Kilisesi’ne bağımsızlık kazandıran kararını tanımış ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i sert ifadelerle eleştirdi.
Bartholomeos’un bugün Hrisostomos için yapılacak cenaze törenine katılımı bu açıdan dikkatleri çekiyor.
Yolsuzluk iddiaları
İç siyasette aşırı sağcı ve ırkçı Rum Ulusal Halk Cephesinin (ELAM) Rum Temsilciler Meclisine girmesini “İyi çocukların başarısı” olarak değerlendiren 2. Hrisostomos, siyasete taraf olduğu yönündeki eleştirilere de “Kilisenin başının siyasi konularda görüş belirtme hakkı vardır.” şeklinde yanıt verdi.
Öte yandan Malezya’daki bir yolsuzluk soruşturması çerçevesinde 2016’dan beri Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan iş insanı Low Taek Jho’ya verilen GKRY vatandaşlığının, Başpiskopos 2. Hrisostomos’un 300 bin avro karşılığında yöneticilere yazdığı referans mektuplarıyla sağlandığı iddia edildi.
Başpiskopos 2. Hrisostomos, “kötü niyeti olmadan” Jho’dan 300 bin avro aldığını ve bazı bakanlara mektup yazdığını kabul etti.