Kemal Kılıçdaroğlu, Bursa İl Dernekleri Federasyonu üyesi dernek başkanları ile video konferans toplantısında bir araya geldi.
Görüşmede, vatandaşların yaşadığı sorunlar ile taleplerini dinleyen Kılıçdaroğlu, açıklamalarda bulundu.
Siyasetinin görevinin işsizlere iş bulmak, çocukların iyi okula gitmesini, vatandaşların hastanede sağlık hizmetlerinden iyi yararlanmasını ve memleketin kalkınmasını sağlamak olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Biz, bu görevi bıraktık, ‘Sen Kürt müsün, sen Türk müsün, Laz mısın, Alevi misin, Sünni misin?’ Arkadaş sana ne. Sen şu soruyu bana sor, ‘Senin çocuğunun işi var mı, yok mu? İyi okula gitti mi, gitmedi mi?’ Sen bu soruyu sor, ben bu soruların cevabını vereyim.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bu açmazdan süratle çıkması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, Anayasa’nın ikinci maddesinin “sosyal devletten” söz ettiğini hatırlattı.
“Esnafa diyorsan ‘dükkanı kapat’, okula diyorsan ‘okulu kapat’, o zaman oradaki ekonomik sorunları devlet olarak gidermek zorundasın.” diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’de bunu yapabilecek paranın olduğunun altını çizdi.
Kılıçdaroğlu, paranın nerede, ne kadar kullanılacağına siyaset kurumunun karar vereceğini belirterek, esnafın hükümete “Benim sorunlarımı niye gidermiyorsun?” diye sorması gerektiğini söyledi.
Sorunların çözülemez olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Güçlendirilmiş parlamenter sistem, yetkinin bir kişiye değil, yetkinin üç ayrı yere verilmesini öngören sistemin adıdır. Yasama organı TBMM, millet adına karar alır, kanunlar çıkarır. İki yürütme organı, kanunları Meclis çıkarır, kanunların uygulanmasını yürütme organı yerine getirir. Bütçeyi Meclis çıkarır, bütçedeki paranın harcanmasını kanuna uygun olarak yürütme organı yapar, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı uygular. Üçüncüsü ise yargıdır, Meclis’in çıkardığı kanunlar, yürütme organının yaptığı işler yasalara uygun mudur, değil midir? Vatandaş bir haksızlığa uğradığında hakkını aramak için nereye başvuracak? Yargı organına başvuracak. Yargı tarafsız, bağımsız olmalı, hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine göre karar vermeli. Eğer bunları yapabilirsek, parlamento güçlü olmuş olur. Yani güçlendirilmiş parlamenter sistemden kastettiğimiz budur.”
“Siyasi iktidar hesap vermek zorunda”
Bir ülkede demokrasi varsa, vatandaşın hükümete “Vergilerimi nereye harcadın?” diye sorabileceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, Türkiye’de bunun bilinmediğini, bu sorunun sorulmadığını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, bu sorunun sorulmadığı ülkelerde demokrasinin büyüyüp gelişemeyeceğini belirterek, demokrasinin temel unsurunun, iktidarın topladığı vergilerin nerelere, ne kadarının harcandığının hesabının millete verilmesi olduğunu vurguladı.
Bursa Şehir Hastanesinin maliyetinin bilinmediğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Niye bilmiyoruz? Onun bütün masraflarını biz karşılamıyor muyuz? Devlet hastanesi yapılırken biliyoruz ama şehir hastanesi yapılırken bilmiyoruz. Garanti veriyoruz, garantinin miktarı ne kadar bilen var mı? Bilen yok. Niye bilmiyoruz? Sonra demokrasiden söz ediyoruz. Demokrasiden söz edeceksek siyasi iktidar bunun hesabını vermek zorundadır.” dedi.
Kovid-19 salgını döneminde esnafın yaşadığı sorunlara değinen Kılıçdaroğlu, “Esnafın pandemi döneminde gerek Halk Bankası gerekse diğer bankalardan aldığı kredilerin faizlerinin tamamen silinmesi, ana paranın da makul bir süre içerisinde takside bağlanması lazım.” diye konuştu.
Politikacıların rahat ulaşamadığı ve dertlerini dinlemediği bütün kesimlerin sorunlarını dile getirmeye çalıştığını belirten Kılıçdaroğlu, esnafı en çok gündeme getirenin kendisi olduğunu, sorunların çözümü için 17 madde açıkladığını hatırlattı.
“Ağzıma bant mı çekeyim”
Taşeron işçilerin kadroya alınması, emekliye ikramiye verilmesi konularını da kendisinin gündeme taşıdığını kaydeden Kılıçdaroğlu, emekliye verilen ikramiyeye zam yapılması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, 1500 liranın altında aylık alan yüz binlerce kişinin olduğuna dikkati çekerek, bunun istatistiklerinin açıklanmadığını ifade etti.
Türkiye’nin sadece ocak ayında 21 milyar lira faiz ödediğini aktaran Kılıçdaroğlu, “21 milyar lira esnafa, sanayiciye verilseydi ne olurdu? Herhalde Türkiye daha farklı bir yere giderdi. Yani vatandaş ile devlet arasındaki ilişki çok daha güçlü olurdu. ’40 gün dükkanı kapat dediler, bana 40 gün krallar gibi baktı devletim. Bir dahaki sefere vergimi seve seve ödeyeceğim.’ diyecekti ama bunlar olmadı.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Milli birlik, dış güçler konusunda en hassas olan parti CHP’dir. Biz, hiçbir egemen gücün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerine gölgesinin dahi düşmesini istemeyiz. Trump telefon ettiğinde papazı teslim eden kişiye hala oy verip de hala milli birlik ve bütünlükten söz ediyorsanız, kusura bakmayın orada yollarımız farklıdır. Bir devletin başkanı telefon edecek, ben derhal papazı vereceğim. Niye vereyim? Merkel telefon etti, hemen verdik. Bir de dönüp diyoruz ki ‘Bizde mahkemeler var.’ Ne mahkemesi kardeşim? Adam telefon ediyor, sen hemen ertesi gün bırakıyorsun, özel uçakla gönderiyorsun. Sonra dönüp diyorsun ki ‘milli birlik.’ Milli birlik şudur, papazı vermeyeceksin, bağımsız mahkemelerde yargılanacak, ‘Kusura bakma, benim ülkem bir telefonla teslim alınacak bir ülke değildir.’ diyeceksin. Dedin mi? Demedin. Ben bunu dile getirince ‘Efendim Kılıçdaroğlu niye böyle konuşuyor?’ Peki ben ne söyleyeyim? Ağzıma bant mı çekeyim? Konuşmak zorundayım.”
“83 milyonun hakkını korumak zorundayız”
Bu milletin, milli Kurtuluş Savaşı verdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu toprakların her metrekaresinde şehitlerin olduğunu belirtti.
“Ben, bu şehitlerin hakkını nasıl savunacağım?” diye soran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla geçmişte var olan ayrışmalarımızı, algılarımızı bir tarafa bırakmak, birbirimize güvenmek zorundayız. Eğer ben, şehitlerin, memleketin, vatanın hakkını savunmadıysam bana her türlü şeyi söyleyebilirsiniz ama biz kanımızın son damlasına kadar kendi ülkemizde yaşayan 83 milyonun hakkını ve hukukunu korumak zorundayız. Biz, 83 milyonun yarattığı katma değerin önemli bir kısmını yurt dışındaki tefecilere faiz olarak ödüyorsak, milliyetçilik bunun neresinde? Sanayiciye, çiftçiye, esnafa vermiyoruz, 10 milyonu aşkın işsizimiz var. İş bulamıyoruz ama yurt dışındaki bir avuç tefeciye milyarlarca lira faiz ödüyoruz.”
“Hassas olduğumuz iki temel konu var”
Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel eksiğinin namuslu siyasetçi olduğunu savunarak, cebine değil, halka çalışan siyasetçiye ihtiyaç olduğunu söyledi.
CHP’ye yönelik iddialara da değinen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:
“CHP’yi PKK’lı diye suçluyorlar. PKK’nın saldırdığı tek lider benim. Şavşat’tan Ardanuç’a giderken canımızı zor kurtardık. Bir er şehit oldu ama toplum unutuyor. Bu ülkenin çıkarlarını savunmak kolay bir şey değildir, zordur. Milletin hakkını, hukukunu savunmak kolay değildir, zordur. Ankara’dan İstanbul’a 450 kilometre adalet yürüyüşü yaptım, bu kolay bir şey midir? Dünya siyaset tarihinde adalet için bir siyasetçi bu kadar uzun yol yürümemiştir. Biz hakkı, hukuku ve adaleti savunuruz. Hangi partiden, kimlikten, inançtan, yaşam tarzından olursa olsun hassas olduğumuz iki temel konu var, bayrak ve vatan. Bayrağımız dalgalanacak, vatanımızda özgürce, hür yaşayacağız.”
Kılıçdaroğlu, tarım ve hayvancılık konusunda sağlıklı planlama yapılması gerektiğine işaret ederek, üretim-yatırım-istihdam endeksli bir ekonomi politikası oluşturulmasının önemine vurgu yaptı.