TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Göç ve Uyum Alt Komisyonu, AK Parti Antalya Milletvekili Atay Uslu başkanlığında toplandı.
Komisyonda, Suriyeli ve diğer sığınmacılara yurt içinde ve İdlib bölgesinde yapılan yardımlara ilişkin bilgi veren Türk Kızılay Genel Müdürü İbrahim Altan, nisan 2011’de ilk Suriyeli vatandaşın Türkiye’ye gelmesi ve sayılarının artmasıyla ilk önce Suriyeliler’e, sistem kurulduktan sonra bütün yabancılara yönelik hizmetlere başladıklarını söyledi.
Çocuk programları, Kızılay nakit temelli destek programlar ve toplum temelli göç programları koordinatörlüklerinin bulunduğunu kaydeden Altan, 22 ilde, 110 merkezde, bin 193 personelle çalışmalarını yürüttüklerini anlattı.
Altan, Suriye alan koordinatörlüğünün Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis ve Osmaniye’de 7 konteyner kampta, 14 bin 209 konteynerde kalan Suriyeliler’e hizmet vermeye devam ettiğini söyledi.
Suriye içinde de Afrin, İdlib, Fırat Kalkanı ve Barış Planı harekat bölgelerinde faaliyetlerinin sürdüğünü dile getiren Altan, “Burada hastane, sağlık merkezi, çadır kamp, sevgi butikleri, oyun parkları, yetimhaneler var. Bu alanlarda faaliyetlerimiz sürüyor. Sınır ötesi operasyonlar bağlamında Kızılay, ulusal, uluslararası kuruluşlarla koordine ettiği sınır ötesi operasyonlarla bugüne kadar yaklaşık 3,5 milyarlık bir hareket olmuş. 54 bin 807 adet TIR ya da yardım aracı Kızılay üzerinden ya da Kızılay’ın topladığı imkanlar olarak bölgeye ulaştı. 548 ulusal, uluslararası STK, 2 bin 763 bağışçı söz konusu.” diye konuştu.
Altan, sınır ötesi operasyonlara bakıldığında 111 bin çadır, 2,7 milyon hijyen kiti, 38 milyon litre su, 8 milyon gıda kolisi, 116 milyon ekmek, 61 milyon kıyafet, 523 ambulans, 3,6 milyon battaniyenin bölgeye sevk edildiğini belirtti.
İbrahim Altan, bu çalışmaların Suriyeli vatandaşların kendi ülkelerinde kalmalarını, Türkiye’ye geçip göçmen durumuna düşmemelerini, kendi ülkelerinde tutunmalarını esas aldığını vurguladı.
Pandemi sürecindeki çalışmalara da değinen Altan, BM ve AB kaynaklarıyla yaklaşık 7 milyon dolarlık muhtelif koruyucu ekipmanları bölgeye götürdüklerini anlattı.
Nakit temelli destek programları koordinatörlüğünün önem verdikleri diğer bir çalışma olduğunu dile getiren Altan, kaynakların yüzde 99’unun AB, BM kaynaklı olduğunu, ayrıca Türkiye’den şartlı bağış yapanların da kaynakları bulunduğunu kaydetti.
Kızılay Kart’ı 2011’de uygulamaya başladıklarını anımsatan Altan, karta kişi başına 120 lira yüklendiğini belirtti. Altan, “Ulaşılan kişi sayılarına bakıldığında kamp içi destek programlarında 53 bin kişi, sosyal uyum yardımları bağlamında Kızılay Kart ile 1,8 milyon kişi, şu anda aylık olarak buradan destek alıyorlar. Bunun 10 bini ağır engelli ödemesi var. ” dedi.
Şartlı eğitim yardımlarından 682 bin çocuğun yararlandığına dikkati çeken Altan, sosyal uyum yardım programının kişi başı aylık 120 lira olarak belirlendiğini, bundan 1 milyon 798 bin kişinin yararlandığını bildirdi. Altan, toplum temelli göç programlarıyla birlikte 1 milyon 710 bin kişiye, psikososyal destek ve sağlık hizmetinin 621 bin kişiye ulaşıldığını kaydetti.
Altan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Toplum temelli göç programlarının ana amacı kamp dışında geçici koruma altında yaşayan Suriyeliler ile diğer uluslararası geçici koruma altında bulunan göçmenler ile yerel halkın psikolojik, sosyal ve ekonomik iyilik hallerinin sağlanmasıdır. Bu kadar insan geldi, sürekli yardımla yetinmesinler ya da yardıma muhatap olmasınlar, onlar da kendi sahip oldukları yetenek, kapasiteyi kullansınlar amacıyla yapılan çalışmaları kapsıyor.
Suriyeliler’e Kızılay Kart ile verdiğimiz bütün kaynak, gerek sosyal uyum, gerek şartlı eğitim desteği, gerek dil desteği tamamen hepsi dış kaynak. AB ve BM kaynağı. Bizim şubelerimizin yaptığı insani yardımlar var. Bizimkisi maaş sayılmaz, kişi başına 120 lira. Temel ihtiyaçlarının karşılanması için verilen kaynak. Bu da tamamen ülkede harcanan bir kaynak.”
-“Ayrımcılık virüsü Kovid-19’dan daha büyük”
Göç ve Uyum Alt Komisyonu Başkanı Atay Uslu da toplantıda yaptığı konuşmada, göç, sığınmacılık ve ilticanın dünyanın önemli konularından biri olduğunu, her gün gündemlerini işgal ettiğini söyledi.
Bu sorunun çözümünün, kaynak ülkelerdeki sorunun çözümüyle bağlantılı olduğuna işaret eden Uslu, kaynak ülkelerdeki sorunun çözülmesi halinde zorunlu göç hareketlerinin yavaşlayacağını, hatta duracağını kaydetti.
Uslu, dünyanın, kaynak ülkelerdeki sorunun çözümü konusunda çaba göstermediğini vurguladı.
Göç, göçmenler, sığınmacılar konusunda dünyada yanlış bir dil olduğunu ifade eden Uslu, “Bu dilden herkesin uzaklaşması gerekiyor. Çoğu zaman asılsız haberleri, yanlı yanlış bilgileri görüyoruz. Bunlar bir ön yargı oluşturuyor. Bu da toplumun psikolojisini bozuyor, sonunda ayrımcılığın, nefretin ortaya çıktığını görüyoruz. Kim nefret, ayrımcı dil kullanıyorsa hukuk, insanlık, merhametten nasibini almamış demektir. Bu dil bize, Anadolu’ya, medeniyetimize hiç yakışmaz. Göçle ilgili süreçleri, sığınma süreçlerini insanlığımızı ispat edeceğimiz fırsat olarak görmeliyiz.” diye konuştu.
Uslu, dünyada olumsuz göçmen algısıyla oy devşirebileceğini düşünen siyasal akımların kendini göstermeye başladığına dikkati çekerek, Türkiye’de de bunu yapan partiler varsa, yanlış yaptıklarını, bu partilerin, Anadolu ve kültürlerini anlamadığını söyledi.
Dil konusunda çok hassas olmaları gerektiğini vurgulayan Uslu, Avrupa’da alevlenen nefret, ayrımcılık dalgasının herkesi endişelendirdiğini söyledi.
Uslu, ayrımcılık virüsünün, Kovid-19’dan daha büyük bir virüs olduğunu ifade ederek, “Bir kere vücuda girdikten sonra çıkarılması neredeyse imkansız. Kovid-19’u aşıyla bertaraf edebiliyoruz ama ayrımcılık vücuda girerse büyür, vücudun ölümüne kadar gidebilecek bir süreci başlatır.” dedi.