Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Güvenlik Konseyi’nin, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 19 Temmuz 2021-15 Aralık 2021 dönemini kapsayan Kıbrıs raporunu görüşmesi, Kıbrıs konusu ve Maraş açılımıyla ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Kıbrıs’ta bir çözüm için her zaman iş birliğinden yana olduklarını, Kıbrıs’ta 60 yıldır iki ayrı halk ve devletin bulunduğunu belirten Tatar, şunları söyledi:
“Resmi müzakere sürecine geçebilmemiz için Kıbrıs’ta iki ayrı egemen eşit devletin kabul edilmesi hususunda ortaya Türkiye’nin de tam desteğiyle siyaset koyduk. Eskiden olduğu gibi federasyon görüşmelerine girmeyeceğiz. Federal çatı altındaki model, 50 sene görüşüldü ve hiçbir netice edilemedi. Kıbrıs’ta iki eşit egemen devlet ve eşit uluslararası statü prensiplerinin kabul görmeden ortak bir zemin olmayacağını ve dolayısıyla resmi bir müzakere sürecine başlanamayacağını BM Genel Sekreteri Guterres de görmüş oluyor. Guterres, her ne kadar tarafsız davranmaya çalışsa da şu anda ortak bir zemin olmadığını teyit etmesi, bizim açımızdan tatmin edicidir.”
Ada’daki iki ayrı halkın yan yana yaşayabilmesi için yapılacak iş birliğinin önemine işaret eden Tatar, bunun sağlık, adli, çevre ve enerji gibi alanlarda olabileceğini dile getirdi. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde “iki taraflı komitelerde” çalışan çok sayıda kişinin bulunduğunu vurgulayan Tatar, bu kişilerin Rum kesimiyle günlük hayatı etkileyebilecek konularda çalışmalar yürüttüğünü ve bunu desteklediklerini aktardı. Tatar, Rumların iki taraflı komitelerin çalışmasını kendileri kadar içten desteklemediğinin altını çizdi.
“KKTC’nin egemen devlet olarak varlığını sürdürmesi, Türkiye’nin güvenliği için de önemlidir”
Kıbrıs meselesinin esasının “egemenlik paylaşımına” dayandığına değinen Tatar, şu ifadeleri kullandı:
“Bizim egemenliğimiz, en az Rumlar kadar meşrudur. Argümanlarımız, onlar ne kadar egemense biz de o kadar egemeniz noktasındadır. Rumlar, bizi AB içerisinde tek egemenlik içerisine çekmek istiyor. Daha güçlü olanın, güçsüz olanı zaman içerisinde dayatma bir çözümle otoritelerini kuzeye de yaymak istiyor. Bu, bizim asla kabul edeceğimiz bir şey değildir. Zaten Türkiye de buna müsaade etmez. Netice itibarıyla Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve varlığı, elbette Kıbrıs Türk halkı için çok önemlidir ama KKTC’nin egemen bir devlet olarak varlığını sürdürmesi, Türkiye’nin güvenliği için de önemlidir.”
Tatar, Rum tarafının “tek egemenlik” noktasında ısrar ettiğini belirterek Rumların hayalinde Kıbrıs Türklerinin kendi devletlerinden vazgeçerek Rum devletine dönüşen “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne entegre olmasının bulunduğunu söyledi.
“EastMed, fizibil bir proje değil”
ABD’nin Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı Projesi’ne (EastMed) desteğini çekmesiyle ilgili Cumhurbaşkanı Tatar, şu değerlendirmelerde bulundu:
“EastMed’in detayları, mesafenin uzunluğu ve maliyetine baktığınızda bunun böyle olacağı belliydi çünkü fizibil bir proje değil. Kıbrıs’ta bir anlaşma durumunda, Türkiye buraya sadece 40 mil uzaklıktadır. Bunun fizibilitesi de çok daha anlamlı olur. Türkiye üzerinden AB’ye bütün hidrokarbon zenginlikleri taşınabilir. ABD’lilerin ve diğerlerinin EastMed projesinin fizibil olmadığını görmeleri ve o şekilde açıklama yapmaları yerinde olmuştur.”
Tatar, KKTC sınırları içerisinde bulunan Kapalı Maraş bölgesinin 46 yılın ardından Ekim 2020’de kademeli açılım sürecinin başladığını hatırlatarak bununla tüm dünyaya “Kıbrıs’ta artık oyunun değiştiği, Türk tarafının yeni bir vizyon geliştirdiği” yönünde mesaj verdiğini vurguladı. Maraş’ın bir 47 yıl daha aynı zeminde bekletilmesinde hiçbir anlam bulamadıklarına dikkati çeken Tatar, şöyle devam etti:
“Maraş açılımıyla hem KKTC’nin ekonomik yapısına ve turizm potansiyeline katkı yapılmış, orada 1974’te hak sahibi olanların tekrar oralara geri dönmeleri için Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) üzerinden başvuru hakkı verilmesi, mağduriyetlerin giderilmesi ve insan hakları açısından yerinde bir karardır. (Maraş’ta) 1974’ten hakkı olan Rumların TMK’ye başvurması, Rum tarafındaki iç siyasette sıkıntılar yaratmıştır. Bu, Rum tarafının sıkıntısıdır ancak biz doğru olanı yaptık.”
Maraş’ta son 1,5 yılda altyapı yatırımları ve büyük temizlik çalışmalarının yapıldığını aktaran Tatar, Maraş’ın açık bölümlerinin şu ana kadar salgına rağmen yaklaşık 400 bine yakın kişi tarafından ziyaret edildiğini söyledi.
Tatar, Maraş için 400’ün üzerinde başvuru olduğunu hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı:
“(Maraş’taki mallarını geri almak için) Rumların TMK’ye yeni başvuruları vardır ama Rum tarafında ‘Sakın başvurmayın.’ yönünde olağanüstü baskı vardır. Başvuranlara, ‘Maraş’taki malların iadesi için başvurmanız, KKTC’nin meşruiyetini artırır.’ şeklinde baskı vardır. Bu da Rum siyasetine aykırıdır. İnsanları baskı altında tutuyorlar, insanlara kalsa hepsi gelip başvuracak. Başvuranların bir kısmı yerleşecek, bir kısmı ise satacak gidecek. Artık o insanların haklarına bağlıdır. Kıbrıs Vakıflar İdaresinin de Maraş’ta tarihten gelen hakları vardır. Adalet ve hukukun tescil edilmesi bizim siyasetimizin bir parçasıdır.”
Maraş’ın şu ana kadar yüzde 3,5’lik kısmının açıldığını ve askeri statüden sivil bölgeye dönüştürüldüğünü anlatan Tatar, açılımların zaman içerisinde devam edeceğine işaret etti.
“Bütün dünya ile münasebetlerimizi artırmaya çalışacağız”
Tatar, Kıbrıs’ta resmi müzakere sürecinin başlamaması halinde de çalışmalarına devam edeceklerini vurgulayarak, KKTC’nin dünyanın her yeriyle teması olduğunu, 100’ün üzerinde farklı ülkeden öğrenci ve turistin KKTC’ye geldiğini ve dolaylı olarak 100’den fazla ülkeyle ticaret yaptıklarını söyledi. KKTC’nin resmi olarak tanınmasa da temasları bulunduğunu ve resmi tanınmasının Rum tarafının veto etmesi nedeniyle gerçekleşmeyen bir husus olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, şunları kaydetti:
“Zaman içerisinde daha fazla kabul görmek ve insan hakları bakımından Kıbrıs Türk halkının da tanınma noktasında haklı olduğunun tescili için daha fazla propaganda yaparak bütün dünya ile münasebetlerimizi artırmaya çalışacağız. Bu mücadelede Türkiye, her zaman yanımızda olmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her vesileyle bizim meselemizi dünya kamuoyunun gündemine getirmektedir, bu da bizim için büyük şanstır. Bugün olmasa, yarın olmasa daha sonra mutlaka o tanınma (KKTC’nin tanınması) gelecektir. Çünkü Kıbrıs’ta iki ayrı devlet, halk ve kültürel yapı olduğu realitesi vardır, bu realiteyi kimse inkar edemez.”