Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yakın zamanda Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde, Kıbrıs’taki taraflar ile garantör ülkelerin katılımıyla düzenlenmesi planlanan Kıbrıs konulu 5+1 gayriresmi konferans, Türkiye ile ilişkiler ve KKTC’de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşılarıyla ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Kıbrıs müzakerelerinin 1968’de başlamasına rağmen bunun öncesinin de olduğunu belirten Tatar, Cumhurbaşkanı olarak KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Kıbrıs Türk halkının varoluş ve özgürlük mücadelesi lideri Dr. Fazıl Küçük’ün savunduğu düşünceyi temsil ettiğini söyledi.
Tatar, Kıbrıs’ta Türkler ile Rumların 1960’ta ortaklık cumhuriyetini kurduğunu, 1963’te Rumların, Kıbrıslı Türkleri silah zoruyla devletin dışına ittiğini, o günden bu yana Kıbrıslı Türklerin, Türkiye’nin de desteğiyle, kendi yönetimlerini ve devletini kurduğunu, hür iradesiyle yaşadığını vurguladı.
2004’te Annan Planı’na Kıbrıslı Türklerin “evet”, Rumların ise “hayır” dediğini hatırlatan Tatar, buna rağmen Kıbrıslı Türklerin izolasyon altında olmasının ve Rumların “hayır” demelerine rağmen tek taraflı olarak Avrupa Birliği’ne (AB) alınmalarının bir hukuksuzluk olduğuna, bunların belgelendiğine işaret etti.
Tatar, “Bizim şu anda ortaya koyduğumuz siyaset çok önemlidir. Kıbrıs’ta çeşitli dönemlerde federal temelde bir ortaklık cumhuriyetinin tekrar tesis edilmesi için yapılan çeşitli girişimlerden netice alınamamıştır.” ifadesini kullandı.
“Bu saatten sonra bizim siyasi duruşumuz budur”
2017’deki Crans Montana’daki görüşmelerde, Türk tarafının iyi niyetli yaklaşımına rağmen Rum tarafının müzakere masasını devirdiğini dile getiren Tatar, gelinen aşamada Türk tarafının Kıbrıs’ta iki devletli çözüm için politikasının netleştiğinin altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Tatar, şöyle devam etti:
“KKTC ve Türkiye olarak artık eskiye gitmek istemiyoruz. Nitekim BM yetkilileri de buna saygı göstermiştir. 5+1 gayriresmi toplantıda, herkes kendi duruşunu anlatabilecektir. Eğer davet gelirse, gelecek gibi gözüküyor, New York’ta şubat sonu veya mart başı gibi bir gayriresmi toplantıdan bahsedilmektedir.
Bu toplantıda kendi irademizi ortaya koyacağız, diyeceğimiz şudur; ‘Biz artık Kıbrıs’ta yan yana yaşayan, egemen eşitliği içeren iki devletin iş birliğini savunuyoruz.’ Bu saatten sonra bizim siyasi duruşumuz budur. Zaten ben bunu söyleyerek seçimi kazandım. Halkımızdan aldığımız onayla bunu ortaya koyuyoruz. Bu siyasetin arkasında bizi tamamıyla destekleyen bir Türkiye vardır. Türkiye, hem garantör ülke hem ana vatan hem de bu bölgenin en güçlü ülkesidir.”
BM yetkilileri ve diğer yabancı misyon temsilcileriyle görüşmelerinde, Kıbrıs’ın ve Doğu Akdeniz’in eskisi gibi olmadığını aktardığını söyleyen Tatar, şartların değiştiğini ve bölgedeki tüm ülkelerin kazanabileceği bir anlaşmanın adil, kalıcı ve Kıbrıs’ın gerçeklerine dayalı olması gerektiğini söyledi.
“Bizi zorlamaya götürürlerse biz ona onay vermeyiz”
Tatar, “Eğer Kıbrıs’ın gerçekleri dikkate alınmazsa ve yine ‘AB böyle ister, Yunanistan böyle ister, Kıbrıslı Rumlar tek tanınan ülkedir, onların söylediği daha fazla kayda değerdir’ gibi gerçek dışı yaklaşımlarla bizi zorlamaya götürürlerse, biz ona onay vermeyiz. Zorlama bir çözümle zaten 1960’ta yaşananların daha beteri yaşanabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
KKTC’nin Doğu Akdeniz’de giderek statüsü ve değeri artan bir devlet konumuna geldiğine dikkati çeken Tatar, “Benim temsil ettiğim siyaset, yani egemen eşitliğe dayalı, yan yana yaşayan iki devlet formülü artık Kıbrıs’ın gerçeklerine dayalı bir siyasettir ve çok önemlidir. Türkiye’nin de yüzde yüz desteğiyle bu siyaseti sürdürüyoruz. 5+1 konferansta Türkiye’nin de bulunmasından mutluluk duymaktayım çünkü Türkiye ile yüzde yüz hem fikir durumdayız.” diye konuştu.
Tatar, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bu konuları sürekli görüştüğünü vurgulayarak, 2 Şubat’ta Çavuşoğlu’nun ekibiyle KKTC’de olacağını, bütün konuları enine boyuna tartışacaklarını ve 5+1 toplantı için Türk tarafı olarak pozisyonlarını netleştireceklerini belirtti.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs için görevlendirdiği özel danışmanı Jane Holl Lute ile iki defa yüz yüze, telefonla da defalarca görüştüğünü aktaran Tatar, BM yetkililerine duruşlarını net olarak aktardıklarını, Kıbrıs meselesinde çözüm bulunamazsa, Türkiye’nin de desteğiyle, tanınma için mücadeleye başlayacaklarını ifade etti.
“Kıbrıs’ın gerçeklerine baktığımızda zaten burada iki devlet vardır”
Tatar, Kıbrıs’ın gerçeklerine bakıldığında zaten burada iki devletin olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Hiçbir zaman bu iki devleti ortadan kaldırıp, başka bir ortaklık cumhuriyeti kuramazsınız. Zaten Rumların buna da niyeti yok. Kıbrıslı Rumların esas olarak istediği büyük bir oyun var, o da dünyanın 1963’ten sonra haksız yere Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak kabul ettiği ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı ve ona Kıbrıslı Türklerin yama olarak girmesidir. Türkiye’nin zaman içerisinde buradan birtakım tuzaklarla çekilmesini sağlayabilmek, burayı AB içerisinde daha fazla Yunanların ve Rumların hegemonyasında bir Ada’ya çevirmek istemektedirler. Biz buna tamamıyla karşıyız.”
Kıbrıs meselesindeki taleplerine Türkiye’nin destek vermesinin kendileri için en önemli olduğuna vurgu yapan Tatar, ille de bir çözüm olsun diye kendi kimlikleri, gelecekleri ve Türkiye’den ödün vermeyeceklerini belirtti.
Tatar, “Türkiye’nin yüzde yüz bizim arkamızda durması, devletimizi bir kez daha pekiştirmiş, somutlaştırmış ve davaya olan inanç bir kez daha artmıştır. O bakımdan çok mutluyum, Türkiye’ye ve Anadolu halkına şahsım ve halkım adına teşekkür ediyorum. Yürütülen dava, her zaman müşterek olmuştur.” dedi.
“Konferansta duruşumuzu tekrar anlatmak için bize fırsat veriliyor”
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile 25 Ocak’ta görüştüğünü hatırlatan Tatar, şöyle devam etti:
“Guterres, bir kere meseleyi (Kıbrıs) biliyor. Biz, Annan Planı’na ‘evet dedik’, Rumlar ‘hayır’ dedi ve tek taraflı olarak Rumları, AB’ye alarak meseleyi zorlaştırdılar. Kıbrıs Türkü her zaman haksızlığa uğradı. Benim ortaya koyduğum bütün bu argümanlar sonrasında Guterres’in yüz ifadesine baktığımda ‘haksızsın’ diyemedi. Guterres, ‘benim önümde BM Güvenlik Konseyi’nin verdiği bir yetki vardır’ dedi fakat bu gayriresmi konferansta duruşumuzu tekrar anlatmak için bize fırsat veriliyor.
Bu 5+1 konferans, Çavuşoğlu’nun, Türk hükümetinin talebi üzerine düzenlenmektedir. Türkiye’nin ağırlığını biliyorlar ve Türkiye, dünyada söz sahibi bir ülkedir. Kıbrıs Türklerin pozisyonu şu an daha nettir. Masada Türkiye’nin de olması bize güç verir.”
Tatar, Kıbrıs meselesinde ortaya koydukları politikanın net ve hukuka dayalı olduğuna, “hamaset yapılsın” diye konuşmadığına dikkati çekti.
Kıbrıs’ta Rumlarla herhangi bir ortaklık noktasında bu süreci yönetebileceklerine inanmadıklarını kaydeden Tatar, Kıbrıs’ta herkesin faydalanacağı meselelerde iş birliği yapılabileceğini, bu iş birliğinin “durumun konfederal bir yapıya döneceği” anlamına gelmediğini vurguladı.
“Bir anlaşma durumunda Rumlar da çok şey kazanacaktır”
Tatar, egemen eşitlik ile kendi kararlarını kendilerinin vermesi konularında ısrarla üzerinde durduklarını söyledi.
“Kuzeydeki devlet, Türkiye ile farklı alanlarda anlaşmalar yapabilir.” diyen Tatar, şunları kaydetti:
“Bir anlaşma olduğunda Kıbrıs Rum kesimi de çok şeyler kazanabilecektir çünkü Türkiye pazarı, kendilerine açılabilecektir. Şu anda Türkiye’nin limanları ve hava sahası, Rumlara kapalıdır. Dolayısıyla bir anlaşma durumunda, Rumlar da çok şey kazanacaktır. Rumlar, kendi savunmaları için yılda 300 milyon avro savunma harcaması yapıyor. ‘Savunma için’ diyorlar ama farklı niyetleri de olabilir. Anlaşmayla bütün bunlar duracak, her iki taraf da bundan kazanç sağlayacak.”
“Türkiye, elde ettiği aşılardan bir kısmını bize veriyor”
KKTC’de son günlerde daha fazla Kıbrıs Rum kesimi kaynaklı Kovid-19 vakası sayılarının arttığına, şu anda ancak aşıyla bu işi aşabileceklerine dikkati çeken Tatar, şu ifadeleri kullandı:
“Aşı konusunda da Türkiye’ye müteşekkiriz çünkü aşılarımızı büyük ölçüde Türkiye’den alabiliyoruz. Türkiye, elde ettiği aşılardan bir kısmını bize veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile yaptığım görüşmeden sonra dün (28 Ocak) 20 bin doz aşı KKTC’ye intikal etmiştir. Daha önce de 20 bin aşı gelmişti. Hem ekonomi hem hayatımızın normal boyutlara ulaşması için hep birlikte mücadele ediyoruz.”
Tatar, aşı konusunu AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile de görüştüğünü aktararak, “Kıbrıslı Rumlar, bizim muhatabımız değildir (aşı konusunda), muhatabımız AB’dir. AB’den, Kıbrıs’a gönderilecek aşılardan bize de payımızın verilmesi konusunda söz aldık. Bu aşıların alınması ve halkımızın sağlığı için kullanılması en büyük dileğimdir.” dedi.
Dünyada ve AB içerisinde Kovid-19 aşısı konusu sıkıntıların yaşandığını vurgulayan Tatar, AB’den şu ana kadar 2 bin 250 doz aşının KKTC’ye geldiğini ve ne kadar daha geleceğiyle ilgili net bir rakam verilmediğini kaydetti.