Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs için görevlendirdiği özel danışmanı Jane Holl Lute’yi Cumhurbaşkanlığı’nda kabul etti.
Görüşme sonrasında basın mensuplarına değerlendirmelerde bulunan Tatar, 27-29 Nisan’da BM öncülüğünde, garantör ülkelerin de katılımıyla 5+1 formatında Kıbrıs konulu gayriresmi konferans düzenleneceğini hatırlattı.
Tatar, “Nisandaki 5+1 toplantısıyla ilgili çeşitli ayrıntılar, toplantının şekli, birinci, ikinci ve üçüncü gün nasıl formatta toplantıların yapılabileceğini görüştük. BM Genel Sekreteri’nin düzenlemeleri, toplu ve ikili görüşmeler ile bunlara bağlı ayrıntıları ele aldık.” dedi.
Kıbrıs Türk tarafı olarak her zaman olduğu gibi Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir anlaşmanın olabilmesi için iyi niyetle toplantıya katılacaklarını söyleyen Tatar, daha federal temelde bir anlaşma için yapılan ve sonuç alınmayan toplantılardan farklı olabilmesi için, farklı bir zemin arayışı içerisinde olduklarının altını çizdi.
Tatar, “Bu 5+1 gayriresmi toplantıda, herkes yeni fikirlerini, yeni bir anlayış çerçevesinde ifade edebilecek. Bütün tartışmaların sonucunda gerçekten ileriye taşınabilecek ortak bir zemin var mı yok mu, onun arayışı içerisinde olunacağını kendisi (Lute) de teyit etmiştir.” dedi.
Bazı kesimlerinden BM parametreleri, kararları ve Avrupa Birliği’nin (AB) birtakım beklentileri gibi Kıbrıs Türk tarafını kısıtlayıcı değerlendirmeler yapıldığını ve bunların yersiz olduğunu vurgulayan Tatar, “Kıbrıs’ta eğer bir anlaşmaya varılacaksa, artık bunun temelinde egemen eşitliğe dayalı, yan yana yaşayan iki eşit devletin iş birliği olacak. Bu iki devletin uluslararası eşit statüsünün sağlanmasıyla bir anlaşmanın olabileceğini Lute ile tartıştık.” diye konuştu.
Tatar, Kıbrıs Türk halkının egemenliğine, bağımsızlığına ve kendi kendini yönetme hakkına sahip çıkacağını belirtti.
Görüşmede, Annan Planı referandumuna da değindiklerini söyleyen Tatar, Türk tarafının “evet”, Rum tarafının ise “hayır” demesine rağmen Rumların AB’ye alındığını hatırlattı.
Tatar, Annan Planı ile birlikte Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve kendi geleceğini tayin etme hakkının bir kez daha pekiştiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“2017’de Crans Montana’da yaşananlardan sonra, ki kendileri de özel sohbetlerde ifade ediyorlar, orada da masa Rum tarafının üzerine devrilmiştir. Kıbrıs Türk tarafı tüm iyi niyetine rağmen karşılığını bulamamış ve bir anlaşmaya varılamamıştır. Ondan sonra Kıbrıs Türk tarafı artık yeni bir zemin arayışı içerisinde olmuştur. Garantör ülke Türkiye bütün bunları tartıştıktan sonra, egemen eşitliğe dayalı, yan yana yaşayan iki devletin iş birliğiyle Kıbrıs’ta bir anlaşmaya gidilebileceğini anlamıştır. Bizim halkımızın da bunun beklentisi içerisinde olduğunu, artık Kıbrıs’ta kalıcı, adil ve sürdürülebilir bir anlaşmanın böyle bir zeminde olunması gerekir. Kıbrıs’ın gerçekleri, Kıbrıs’ta yaşananlar ve 50 senedir yapılan bu görüşmelerde ortaya çıkan neticeler bunu emretmektedir.”
BM’nin toplantı ortamını oluşturacağını, tarafları davet edeceğini ve tarafların fikirlerini rahat ve özgür bir biçimde sunmalarına imkan sağlayacaklarını kendilerine ilettiğini belirten Tatar, BM’nin gayriresmi toplantı sonrasında bu zemini bir anlaşma için geliştirebilmek adına çalışmalar yürüteceğini söyledi.
Tatar, “Önemli olan halkımızın beklentilerini ve çıkarlarını korumak ve gelecekte yapılacak olan bir anlaşmanın, Kıbrıs Türk halkının bunca yıldır verdiği mücadelenin bir tehlikeye ve maceraya terk edilmemesidir. Anlaşmanın temelinde devletimiz, egemenliğimiz ve ana vatan Türkiye’nin de müdahale hakkının olması gerekir.” diye konuştu.
Lute ve heyetine ziyaret için teşekkür eden Tatar, bugün gerçekleştirilen görüşmede, 27-29 Nisan’da Cenevre’de yapılacak 5+1 gayriresmi toplantının ayrıntıları ve nasıl bir format izleneceğiyle ilgili konuların tartışıldığını kaydetti.
Tatar, BM’nin kendilerine dayatmalarda bulunup bulunmadığıyla ilgili soruyu şöyle yanıtladı:
“Lute’nin bize empoze ettiği bir şey yoktur. Kıbrıs Türk tarafına ekonomik vaatlerle veya başka safsatalarla kimse bir dayatma yapamaz. Bu ulusal bir davadır, milli bir meseledir, burada egemenlik, beka, özgürlük ve bağımsızlık meseleleri vardır, milli menfaatler söz konusudur. Bizim için önemli olan ulusal çıkarlarımızın iyi bir anlaşma ile korunabilmesi ve bu ülkede barış, istikrar ve huzur içerisinde yaşayabilmektir. Biz kendi devletimize ve egemenliğimize sahip çıkacağız, hiçbir zaman Rum tarafının hakimiyetini ve otoritesini, kuzeyde bizi etkisi altına almasına müsaade etmeyeceğiz.”