Çeşitli ziyaretler kapsamında Kayseri’ye gelen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a, Kayseri Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende, Rektör Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa tarafından, uluslararası ticaret ve lojistik alanında fahri doktora unvanı verildi.
Burada “Mavi Vatan’da KKTC’nin rolü” konulu konferansa da katılan Tatar, Kıbrıs Türklerinin tarihi ve verilen mücadele ile Türkiye’nin destek ve yardımlarını anlattı.
Tatar, Türkiye’nin kendilerinin çağrısı üzerine 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile Ada’ya asker gönderdiğini hatırlatarak, o tarihten itibaren artık iki bölge olduklarını söyledi.
1983’ten sonra kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Kıbrıs’taki hak, hukuk, barış ve huzurun temellerinin atıldığını belirten Tatar, şöyle konuştu:
“Bu coğrafyada, Doğu Akdeniz’de 1571’den beri süren bu mücadelede, Türkiye ve bizim milletimizin ulusal çıkarları ve beklentileri de bir bakıma yerine getirilmiş oldu. Şimdi o günden bugüne Türkiye, güvenliği için fevkalade önemli olan Kıbrıs’ta söz sahibidir. Orada askeri vardır, orada varlığı vardır. Kıbrıs Türk halkı da barış ve huzur içerisinde korkusuz, güvenlikle hayatına devam etmektedir. Aynı zamanda da Türkiye, İskenderun’dan Ege adalarına kadar 2 bin kilometreden daha uzun bir sahil şeridine ve Kıbrıs adasından sadece 40 mil uzaklıkta bütün bu jeopolitik, jeostratejik ve Mavi Vatan’da, şu anda hem kıta sahanlığı hem deniz yetki alanları, hem ekonomik münhasır bölge hem göklerde ve hava sahasında hakimliği ve etkinliği, elbette büyük Türkiye için çok değerli, kıymetli kavramlardır. Bunlara sahip çıkmak, Doğu Akdeniz’deki hakkımızı, hukukumuzu hem stratejik bakımdan hem askeri bakımdan hem söylenildiği gibi hidrokarbon zenginliklerinden payımızı alabilmek, hakkımızı koruyabilmek, ileride belki yıllarca gaz ve enerji ihtiyaçlarımızı karşılayacak o zenginliklere sahip çıkma adına, şu andaki politika, Doğu Akdeniz’deki duruşumuz, pozisyonumuz ve egemenlik haklarımız çok önemlidir.”
“Pandemi koşullarında 400 bin insan Maraş’ı ziyaret etmiştir”
Türkiye’nin desteği ile varlıklarını sürdürdüklerini belirten Tatar, kendi başlarına bu haksızlık düzeninde aktör olamadıklarını söyledi.
Tatar, “Çünkü insan yerine koymadılar, koymamaya da devam ediyorlar. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte beraber hareket ettiğimizde işte o zaman aktör oluyoruz. Hakkımızı, hukukumuz var, anlatabiliyoruz.” dedi.
Bugünlerde Kıbrıs’ta, güven artırıcı önlemler noktasında, Rum tarafından kendilerine birtakım öneriler geleceğini belirten Tatar, şunları kaydetti:
“Öneriye baktığımızda Maraş’ı iademiz, Birleşmiş Milletler nezaretinde de Ercan Havalimanı’nın belki direkt uçuşlara açılabileceği söylenmektedir. Bizim böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Maraş açılımı, bu yeni siyasetimizin, iki devletli siyasetin çok önemli bir bacağıdır. 47 yıldır kapalı olan Maraş’ın, bizlerin egemenliğinde açmamızla artık burada hayat başlamıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gerek ekonomisine, gerek turizmine Maraş büyük hizmet verdi. Şimdiye kadar, pandemi koşullarında 400 bin insan Maraş’ı ziyaret etmiştir. İnşallah pandemiden sonra çok daha yoğun bir hareket olacaktır. Orası milli değeri olan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne çok şey katacak olan ve Doğu Akdeniz’deki bu mücadelemizde bizler için çok önemli bir adım olan, fevkalade değerli bir siyaset ürünüdür. Ben meseleye böyle bakıyorum. Ne münasebet, Maraş kaybedilecek ve biz kendi havalimanımızı Birleşmiş Milletler nezaretinde direkt uçuşlara açacakmışız. Bu Rum Cumhuriyeti’ne egemenliğimizden ödün vermektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin statüsünü zayıflatan bir gelişme olur. Türkiye’nin de böyle bir şeye sıcak bakacağını hiç düşünmem.”
Tatar, Kıbrıs meselesinin özünün bir egemenlik mücadelesi olduğuna işaret ederek, “Mücadeleyi sürdürmememiz durumunda, orası çoktan elimizden alınarak, bir Yunan adası olacaktı.” dedi.
Kendilerine yakışanın, Kıbrıs’ın kuzeyini daha da güçlü kılmak, kalkındırmak, geliştirmek, halkın refahını artırmak suretiyle barış ve huzurunu korumak, anavatan Türkiye ile münasebetlerini en iyi şekilde geliştirmek ve Doğu Akdeniz’deki statülerini, ulusal çıkarlarını korumak olduğunu kaydeden Tatar, bu şekilde bir siyaseti savunmanın gururu içerisinde olduğunu sözlerine ekledi.