KKTC Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklama göre, Bakan Ertuğruloğlu, Pakistan medyasının önde gelen basın yayın organları Daily Islamabad Post, Centreline dergisi ve DNA Haber Ajansına ortak mülakat verdi.
Kıbrıs’ın federal bir devlet kurulması yoluyla yeniden birleştirilmesi fikrine dayanan ve on yıllarca süren müzakerelerin ardından bu yaklaşımın bir kenara bırakılması gerektiğini belirten Ertuğruloğlu, “KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Kıbrıs konusundaki tutumuyla da uyumlu olan iki devletli çözüm yaklaşımına bakmalıyız.” ifadelerini kullandı.
Ertuğruloğlu, Cenevre’de 27-29 Nisan’da Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde garantör ülkelerin de katılımıyla 5+1 formatında düzenlenecek Kıbrıs konulu gayriresmi konferansa değinerek, bunun ucu açık bir müzakere süreci olmadığını kaydetti.
“AB’nin bu toplantıda yeri yoktur”
Bakan Ertuğruloğlu, “Türkiye, Yunanistan ve eski sömürgeci Birleşik Krallık’ın daha önceden dahil olduğu gibi, Avrupa Birliği’nin (AB) de müzakerelerde rol oynaması için çağrı yapan Kıbrıs Rum lideri Nikos Anastasiadis’in görüşünü de kabul etmiyoruz. AB temsilcisinin toplantıda bulunmasını kabul etmiyoruz. Rum tarafı bir AB üyesidir ve birlik içerisinde çeşitli mekanizmalarla kendi çıkarlarını gözetiyor, bu yüzden AB tarafsız davranamaz. Toplantı ‘5+1’ olarak adlandırıldı ve ‘1’ BM demektir yani AB’nin bu toplantıda yeri yoktur.” değerlendirmesinde bulundu.
Kıbrıs’ta yıllardır gündemde olan BM parametrelerinin şimdiye kadar bir getirisi olmadığını vurgulayan Ertuğruloğlu, federasyon modelinde ısrarcı olunduğu takdirde çözümsüzlüğün kaçınılmaz olduğunu belirtti.
“Kıbrıs Türkü’nün çözüm için görüşü, iş birliğine dayalı, iki egemen devletin eşit haklarla yan yana yaşadığı bir modeldir.” ifadelerini kullanan Ertuğruloğlu, Crans Montana görüşmelerinin Rum kesiminin ısrarcı ve uzlaşmaz tavrı yüzünden çökmesi neticesinde, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in artık Kıbrıs konusunda yeni görüş ve seçeneklerle masaya gelinebileceğini söylediğini hatırlattı.
Ertuğruloğlu, iki taraf ve diğer paydaşlara ortak zemin bulmak için biraz daha zaman tanımak gerekiyorsa bu girişime bir şans daha verilebileceğini ancak kesin olanın bu sürecin ucu açık olmaması gerektiği olduğunu vurguladı.
“Eşitsizliğe devam edildiği sürece ortak zemin bulunamayacak”
Bu sürecin birkaç ay içerisinde netleşmesi gerektiğinin altını çizen Ertuğruloğlu, “Eğer bir anlaşma olmazsa, KKTC uluslararası tanınmaya yönelecektir. Biz, Kıbrıs Rumlarının bu konudaki katı tutumunu kabul etmeyen birçok ülke olduğuna inanıyoruz. Açıkça söylemeliyim ki bu müzakereler çökerse, ana vatanımızla yeni yol haritamızı belirlemek için oturup konuşacağız. Biz Türkiye ile her zaman dirsek temasındayız. Buna binaen Türkiye böyle bir senaryoda hep yer alacaktır. Bize yapılan eşitsizliğe devam edildiği sürece ortak zemin bulunamayacak.” ifadelerini kullandı.
Ertuğruloğlu, Pakistan-KKTC ilişkilerine de değinerek, Pakistan’a çok saygı duyduklarını, İslamabad’daki KKTC Temsilciliğinin, Ankara’daki KKTC Büyükelçiliğinin Türkiye’de gördüğü muameleye denk muamele gördüğünü vurguladı.
KKTC’nin Keşmir konusunda Pakistan’a tam destek verdiğini kaydeden Ertuğruloğlu, “Pakistan’a her şeyin en iyisini diliyoruz ve kesinlikle önümüzdeki günlerde de birlikte çalışacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Ertuğruloğlu, Kapalı Maraş konusunda adım atmaya karar veren KKTC hükümetinin ilk olarak o bölgede bilimsel bir çalışma yaptırdığını belirterek, atılan adımların uluslararası hukuka, BM Güvenlik Konseyinin konuya ilişkin çağrısına uygun olduğunu ve önceki sakinlerinin haklarının gözetildiğinin altını çizdi.
Kıbrıslı Rumların Doğu Akdeniz’de uluslararası petrol şirketlerine hidrokarbon araştırmaları için tek yanlı olarak lisans verdiğine dikkati çeken Ertuğruloğlu, Rumların yasa geçirerek ileride hidrokarbon rezervlerinden elde edilecek geliri tek taraflı yönetebilmek için sözde milli yatırım fonu oluşturduğunu kaydetti.
Ertuğruloğlu, Rum kesiminin tek taraflı tahditle sözde münhasır ekonomik bölge ilan ederek birçok ülkeyle ikili anlaşmalar imzaladığını anımsatarak, Rum tarafının artan tek taraflı faaliyetleri sonucunda Kıbrıs Türk tarafının Ada etrafındaki hidrokarbon kaynakları üzerindeki hak ve çıkarlarını korumak adına adımlar atmak zorunda kalındığını vurguladı.