Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığı, Kıbrıs konuşlu Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün (BMBG) süresinin uzatılmasına tepki göstererek, “Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasında KKTC’nin rızasının alınmaması BM’nin kendi ilke ve kurallarının ihlali anlamına gelmektedir.” ifadesini kullandı.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Kıbrıs’ta konuşlu (BMBG) görev süresinin altı ay süre ile 31 Temmuz 2022’ye kadar uzatılmasına ilişkin 2618 (2022) sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararının 27 Ocak 2022’de kabul edildiği belirtildi.
Açıklamada, “Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasında KKTC’nin rızasının alınmaması BM’nin kendi ilke ve kurallarının ihlali anlamına gelmektedir. Barış operasyonlarının temel dayanağı olan tüm tarafların rızalarına başvurulmasına ilişkin rehber ilkenin bizzat BM tarafından göz ardı edilmesi, BM’nin itibarını derinden sarsmakta ve ülkemizdeki varlığını sorgulatmaktadır. BMBG, KKTC topraklarındaki faaliyetlerini, halen hüsnüniyetimiz ile sürdürebilmektedir.” ifadeleri yer aldı.
BMBG’nin KKTC’deki varlığı ve operasyonlarının devamı için KKTC ve BM arasında üzerinde mutabık kalınacak yasal bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu vurgulanan açıklamada, bu hususta tüm çağrıların cevapsız bırakılması nedeniyle KKTC’nin gerekli adımları atmaktan başka seçeneğinin kalmadığı kaydedildi.
BM’nin “çözüm model dayatmasına” tepki
Açıklamaya, şöyle devam edildi:
“BMGK, söz konusu kararında, geçerliliğini yitirmiş, denenmiş ve tüketilmiş ‘iki kesimli, iki toplumlu federasyon’ modelini dayatmaya çalışması kabul edilemezdir. Bu yaklaşım, Kıbrıs Türk halkını ucu açık bir sürece hapsetmek ve izolasyon altında yaşamak zorunda bırakmayı amaçlayan Rum tarafının politikalarını destekleme anlamı taşımaktadır. Güvenlik Konseyi çözüm modeli hakkında peşin hüküm vererek BM Genel Sekreterinin de belirttiği kalıp dışı fikirlerin ele alınması ile özgürce müzakere edilecek kabul edilebilir bir anlaşmaya varılmasını engellemektedir. Bu tavır ayrıca, iki tarafı yakınlaştırmaktan ziyade, aralarındaki uçurumun açılmasından başka bir amaca hizmet etmemektedir.”
KKTC’nin kendi toprağı olan kapalı Maraş’a ilişkin kararların uluslararası hukuk çerçevesinde alındığını ve gelecekte de mülkiyet hakkına saygının mutlaka gözetileceğine değinilen açıklamada, KKTC’nin amacının, Rumların mülkiyet iddialarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları çerçevesinde kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) tarafından iade dahil çare bulunmasını sağlamak olduğu yinelendi.
Açıklamada, “Buna rağmen, BMGK kararında kapalı Maraş’a ilişkin gereksiz ifadeler kullanılmıştır. Bu ifadeler, BMGK’nin mülkiyet hakkına saygıyı önemsemediğini ve sadece taraflı, siyasi bir karar alma peşinde koştuğunu açıkça göstermektedir.” ifadelerine yer verildi.
Ada’daki “iki ayrı devlet ve halkın” bulunduğu vurgusu
Ada ve Doğu Akdeniz’deki gerginliğin, Rum tarafının kesintisiz devam eden tek yanlı ve gayrimeşru faaliyetlerinin sonucu olduğu belirtilen açıklamada, Rum tarafının sınır boyuna ve ara bölgeye yerleştirdiği ağır silah mevzileri ile askeri malzeme alımlarını artırmasının yanı sıra, Doğu Akdeniz’de gerçekleştirdiği askeri tatbikatların Rum tarafının bilinen gerginliği tırmandırma politikasının sadece bazı örnekleri olduğu vurgulandı.
Rum kesiminin, Kıbrıs Türk halkının ortağı olduğu doğal kaynaklara ilişkin yürüttüğü tek yanlı faaliyetlerinin de güvenlik ve istikrarı tehdit ettiğinin açık olduğu belirtilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“BMGK’nin Rum tarafının bu kışkırtıcı faaliyetlerini kınamaması kabul edilemezdir. Güvenlik Konseyi’nin yanlı tutumu, Rum tarafını Kıbrıs Türk halkının haklarını gasbetme ve tek yanlı faaliyetlerini sürdürme konusunda cesaretlendirmektedir. BMGK’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimine sözde ‘tüm Ada’nın temsilcisi’ gibi davranmaktan vazgeçmesi gerekmektedir. Ada’da iki egemen eşit devlet ve iki halkın bulunduğu gerçeğinin BMGK dahil tüm uluslararası toplum tarafından kabul edilmesi, en gerçekçi yaklaşım olacaktır.”