Türkiye Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Emral, dernek tarafından 14 Kasım Dünya Diyabet Günü ve Haftası dolayısıyla bir otelde düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, bu günün Uluslararası Diyabet Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilk kez 1991’de ilan edildiğini anımsattı.
İnsülini keşfeden bilim insanı Sir Frederik Banting’in doğum günü de olan 14 Kasım’ın 2006’da BM Genel Kurulu kararı ile resmi olarak “Diyabet Günü” olarak tanındığına işaret eden Emral, bu yıl insülinin keşfinin 100. yılı olduğuna dikkati çekti.
Emral, bu yılki temanın “Diyabet Bakımına Erişim” olarak belirlendiğini anlatarak, “Diyabetli bireylere ihtiyaçları olan ilaç, teknolojik ekipmanların sağlanması, davranış değişikliği yaratacak ve diyabetlinin yönetimini sağlayacak eğitimlerin planlanıp yapılması ve diyabetlilerin bakım ihtiyaçlarının karşılanması önem arz etmektedir. Diyabetli bireyler yeterli oranda tedavi alamadıklarında kalp krizi, inme, böbrek yetersizliği, körlük ve alt ekstremite ampütasyonu gibi çok ciddi ve hayatı tehdit eden komplikasyonlarla karşılaşma riski altında kalmaktadırlar.” diye konuştu.
Prof. Dr. Emral, dernek olarak toplumdaki diyabetli bireylerin tanı, tedavi ve izlemleriyle ilgili bilgi düzeylerini artırabilmek amacıyla diyabet alanında çalışan tüm sağlık profesyonelinin, hekimlerin, diyabet hemşireleri ve diyetisyenlerin katılımıyla her yıl düzenlenen Diyabet Tedavisi Sempozyumu’nun altıncısını 19-21 Kasım arasında çevrim içi düzenleyeceklerini bildirdi.
“Türkiye’de her 7 kişiden biri diyabetli”
Diyabetin kronik hastalıklar içinde sıklığı en fazla artanların başında geldiğine işaret eden Emral, Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre, dünyada yaklaşık 537 milyon yetişkin diyabet hastası bulunduğunu ve sayının 2045’te 783 milyona ulaşmasının beklendiğini vurguladı.
Prof. Dr. Emral, “Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre, ülkemizde yetişkinlerde diyabet görülme sıklığı yüzde 14,5 olup yaklaşık olarak her 7 kişiden biri diyabetlidir. Bu orana göre, Türkiye’de diyabetli hasta sayısı 9 milyon 20 bin 900 olarak hesaplanmaktadır. Bu rakam Avrupa’da sıklık açısından birinci sırada olduğumuzu göstermektedir.” bilgisini paylaştı.
Türkiye’de 18 yaş altı çocuk ve erişkinlerin yaklaşık on binde 8 kadarında tip 1 diyabet bulunduğunu aktaran Emral, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla yaklaşık 19 bin tip 1 diyabetli çocuğumuz vardır. Bir başka çarpıcı veri de henüz diyabetik olmayan ama diyabete aday bireylerin toplumdaki oranıdır. Özellikle bozulmuş açlık glikozu ve glikoz tolerans bozukluğu olarak bilinen diyabet öncesi dönem yani pre-diyabet, ülkemiz erişkin popülasyonunun yüzde 9,6’sını etkilemektedir. Bu bireylerin tespiti ve erken dönemde yaşam tarzı değişikliğinin bu bireylerde sağlanarak tip 2 diyabet gelişiminin önüne geçilmesi bilhassa önem arz etmektedir.”
“Hastaların yüzde 60’ı hedef glisemik değerlerden uzak”
Emral, diyabetin yaşam boyu süren, neden olduğu organ hasarları nedeniyle gerek diyabetik bireyler gerekse ailelerini olumsuz etkileyen ciddi kronik bir hastalık olduğunun altını çizdi.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneğinin yaptığı çalışmaya göre, tip 2 diyabetik hastaların yüzde 60’ının hedef glisemik değerlerden uzak olduğunu, sadece 10 hastadan 1’inin kolesterol, kan basıncı ve glisemik hedeflerde bulunduğunu aktaran Emral, obeziteyle mücadelenin de tip 2 diyabet gelişiminin önlenmesi açısından kilit rol oynadığını ifade etti.
Emral, obez ve olmayan diyabetik bireylerin öncelikli tedavilerinin diyet ve egzersizi hayat tarzı olarak benimsemelerinden geçtiğini dile getirdi.
Türkiye’de toplam sağlık harcamasının yaklaşık yüzde 23’ünün diyabet nedeniyle olduğunu bildiren Emral, yeni geliştirilen bazı diyabetik ilaçların kalp-böbrek koruyucu özelliklerinin bulunmasının umut verici gelişmeler arasında yer aldığını söyledi.
Ayrıca genç, tip 1 diyabetli bireylerin her gün birkaç kez insülin enjeksiyonu yapmalarını gerektirmeyen, basit bir kanül sistemiyle hastaya devamlı insülin veren, üç günde bir iğne değişimi gerektirdiği için hastanın daha konforlu ve fizyolojik bir insülin tedavisi görmesini sağlayan “insülin pompalarının” da tedavideki önemli gelişmelerden olduğunu belirten Emral, vücuda basit bir yöntemle takılan ve 14 gün boyunca devamlı glikoz ölçümü yapan, saptanan ölçüm sonuçlarını hastanın kendisine ve akıllı telefon uygulamalarıyla hekimine bildiren devamlı glikoz ölçüm sistemlerinin de Türkiye’de bulunduğunu anlattı.
“Kovid-19 nedeniyle hastaneye yatırılan diyabetlilerde ölüm oranı yüzde 13,6”
Prof. Dr. Emral, Kovid-19’un diyabetik bireylerdeki etkilerine ilişkin de şu bilgileri paylaştı:
“Dünyada Kovid-19 hastaları içerisinde ikinci en sık görülen hastalık diyabettir. Maalesef diyabetik bireylerde Kovid-19 daha ciddi ve ölümcül seyretmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalar da PCR testi pozitif çıkan ve hastaneye yatırılan diyabetli bireylerde ölüm oranının yüzde 13,6 olduğunu göstermiştir. Bu tüm dünyadaki verilere göre oldukça düşük bir ölüm olasılığını gösteriyor ama bu bile diyabetik olmayanların üstünde bir rakam. Bu oran, diyabeti olmayanlara göre, Kovid-19 nedenli ölüm riskinin ülkemizdeki diyabetlilerde de yüzde 70 daha yüksek olduğunu göstermiştir.”
Diyabetlilerde yoğun bakım ve mekanik ventilasyon ihtiyacının diyabetli olmayanlara kıyasla daha yüksek olduğunu vurgulayan Emral, diyabetli bireyler iyi tedavi edildikleri takdirde Kovid-19 kaynaklı ciddi seyir ve ölüm olasılığının belirgin olarak azaldığının da birçok çalışmada ortaya konulduğunu anımsattı.
Emral, diyabeti olanların bu süreçte tedavilerini sürdürmeleri, şeker ölçümlerini sıklaştırmaları, yeterli su tüketimine dikkat etmeleri, diyet ve egzersiz önerilerine sıkı sıkıya uymaları ve hekimleriyle irtibatlarını kesmemelerinin önem taşıdığını belirterek, diyabetli bireylerin mutlaka Kovid-19’a karşı aşılanması ve varsa eksik aşılarını tamamlaması gerektiğini ifade etti.
Tip 2 diyabet sıklığı ergenlik dönemindeki çocuklarda arttı
Türkiye Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Emral, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Bir soru üzerine, 18 yaşın altında ergenlik dönemindeki çocuklarda tip 2 diyabet sıklığında artış görüldüğünü, çocuklarda obezitenin de arttığını bildiren Emral, özellikle 12 yaştan sonraki dönemde obez çocukların tip 2 diyabet ya da obeziteye bağlı diyabet geliştirme konusunda risk altında olduklarını kaydetti.
En çok hangi bölgelerde diyabetin görüldüğüne ilişkin soru üzerine de Emral, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bu hastalığın daha fazla görüldüğüne ilişkin gözlemlerin bulunduğunu dile getirdi.