Merkez bankalarının tarihin en sert faiz artırım adımlarını attığı, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle bazı emtia fiyatlarının rekor kırdığı ve dünya genelinde enflasyon baskısının tarihi seviyelere çıktığı 2022 sona erdi.
Geçen yıl merkez bankalarınca atılan adımlara karşın, gelişmiş ülke ekonomilerindeki belirsizlikler güçlü kalmaya devam ederken, küresel piyasalarda dalgalı bir seyrin öne çıkabileceği belirtiliyor.
ABD Merkez Bankası (Fed) 2022’de politika faizini yüzde 4,25-4,50 ile son 15 yılın, Avrupa Merkez Bankası (ECB) da refinansman faizini yüzde 2,50 ile son 14 yılın en yüksek seviyesine çıkardı.
Geçen yıl şubatta başlayan Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte Brent petrolün varili fiyatı 131 doları görmesinin ardından geri çekilse de, yılı yüzde 8,4 artışla 84,3 dolardan tamamladı.
Altının ons fiyatı 1.615-2.070 dolar aralığında dalgalı bir seyir izlemesinin ardından yılı yüzde 0,3 azalışla 1.824,6 dolardan tamamladı.
“Artık resesyon ana konu olacak”
İş Yatırım Uluslararası Sermaye Piyasaları Müdürü Şant Manukyan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fed’in faiz artırımlarının yılın ikinci yarısında etkisini net bir şekilde göstereceğini ve ABD’de resesyonun ana konu olacağını söyledi.
Geçen yılın başında yaygın görüş olan stagflasyonun, petrol fiyatlarının 130 dolara çıkmasına karşın gerçekleşmediğini hatırlatan Manukyan, yine de enflasyon baskısıyla ABD ve Avrupa’da merkez bankalarının faiz artırımına giriştiğini, Japonya ve Çin tarafında ise bu baskının daha az olması nedeniyle merkez bankalarının gevşek para politikalarını sürdürdüğünü söyledi.
Manukyan, bu açıdan bakıldığında kötü senaryonun gerçekleşmediğini belirterek, “Pay piyasalarındaki kayıpların da görece sınırlı kaldığını söyleyebiliriz. Aynı şey bono piyasası için de geçerli.” dedi.
Fed’in faizleri, ülkeyi resesyona sokacak kadar yükselteceği beklentisinin devam ettiğini ve bankanın zaten bunu üstü kapalı olarak ifade ettiğini kaydeden Manukyan, 2023’e geniş anlamda bakıldığında yılın ilk yarısında bir resesyon olacağını zannetmediğini ifade etti.
Manukyan, faiz artışlarının yılın ikinci yarısında çok net bir şekilde etkisini göstereceğini vurgulayarak, “Hem işsizlik oranında yılın ikinci çeyreğinde bozulma hızlı bir şekilde gelecek, hem de enflasyonda bir geri çekilme göreceğiz. Dolayısıyla artık resesyon ana konu olacak.” değerlendirmesinde bulundu.
“Reel faiz yükselişi büyük ölçüde sonlandı”
Enflasyonun ne ABD’de ne Avrupa’da yüzde 2’lere inmeyeceğini aktaran Manukyan, enflasyonun yüzde 4-5 seviyelerine düşse bile merkez bankalarının tedbirli davranmayı sürdürebileceğini dile getirdi.
Manukyan, Avrupa’nın Rus doğal gazı yerine ne kullanacağının önemli bir belirsizlik olduğuna dikkati çekerek, Rus doğal gazı haricindeki her seçeneğin Avrupa endüstrisine daha fazla maliyet getirdiği için zorlayıcı olacağını söyledi.
Çin’in bu yıl büyümesinin hızlanacağını belirten Manukyan, ancak bunun emtia fiyatları üzerinde yeni bir trend oluşturmasını beklemediğini ifade etti.
Manukyan, iç ve dış talebin zayıf olacağı bir yılda büyümenin yolunun alt yapı yatırımları olduğunu ancak, 2009’da olduğu gibi büyümeyi etkileyecek bir paketin açıklanmayacağını bildirdi.
Dünya genelinde, resesyonun derinliğinin önemli olduğunu aktaran Manukyan, “Şu anki hisse senedi piyasası fiyatlamasına baktığımızda ben çok derin bir resesyonun fiyatlandığını düşünmüyorum.” sözlerini kullandı.
Manukyan, reel faiz yükselişinin büyük ölçüde sonlanmış gibi göründüğünü kaydederek, “Faizlerin yükselişinde sona gelindiyse ki resesyon geliyorsa öyle olması lazım, değerli metaller daha iyi bir performans sergileyecektir.” dedi.
– “Para politikasında gevşeme kaçınılmaz olacak”
Stratejist Özgür Hatipoğlu da, yılın ikinci yarısında resesyonun net olarak ortaya çıkabileceğini kaydederek, “Bu noktada önemli bir soru işareti olan nihai faiz konusuna da değinmek gerekir. Swap piyasası yüzde 5’in altına göre fiyatlama yaparken Fed komite üyeleri yüzde 5,25 bekliyorlar. Benim beklentim ise yüzde 5,25-5,50 bandında gerçekleşeceği yönünde.” değerlendirmesinde bulundu.
Geçen yıl merkez bankalarının attıkları adımların etkilerinin görülmesi açısından beklentilerin öneminin arttığına dikkati çeken Hatipoğlu, piyasadaki beklentilerin yönetilmesi açısından 2008 krizinden itibaren küresel merkez bankalarının Fed’i bir adım geriden takip ettiğini hatırlattı.
Hatipoğlu, bu açıdan bakıldığında Fed’in faiz artışlarını sonlandırmasının ardından diğer bankalarının onu takip etmesini beklediğini belirterek, “Bunun zamanlaması ise ABD’de enflasyon, istihdam ve büyümenin seyrine bağlı olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Henüz enflasyondaki gerilemenin merkez bankalarının hedeflerine çok uzak olduğunu ve faizin kayda değer bir süre daha yüksek kalması ile enflasyonun talep tarafını baskılamasıyla anlamlı bir düşüş olabileceğini aktaran Hatipoğlu, yılın ikinci yarısının ise büyük ihtimalle para politikalarında gözle görülür değişimlere sahne olacağını bildirdi.
Hatipoğlu, yılın ikinci yarısında veri akışına bağlı kalmak kaydıyla enflasyonun düştüğü ve şimdilerde kapıda olan resesyonun artık evlerin içine girdiğinin görülebileceğini belirterek, “Bu tür zamanlarda istihdam piyasasının soğuduğunu ve işsizliğin arttığını görmeyi beklemek lazım. Para politikasında ise enflasyonun düşmüş olacağı varsayımıyla gevşeme kaçınılmaz olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Altında her geri çekilme alım fırsatı olacaktır”
Kasım 2022’den bu yana portföylere kıymetli maden eklenmiş olması gerektiğini vurgulayan Hatipoğlu, “Politika faizlerinin düşmesi altın ve diğer kıymetli metallerin yükselmesine yol açacak en temel faktör. Bundan sonrası için altında her geri çekilme alım fırsatı olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Hatipoğlu, petrolün ise oldukça tartışmalı bir konu olduğunu kaydederek, petrol piyassının, fiyatı yükseltmek isteyen OPEC ve Arap ülkeleri ile düşürmek isteyen ABD ve mümkün olan en yüksekten petrolünü satmak isteyen Rusya’nın çarpıştığı bir muharebe alanı olduğunu vurguladı.
Bunlara ek olarak, Çin’in açılması ve olası talep artışına karşılık, küresel resesyon nedeniyle talep daralması konularının da eklenebileceğini ifade eden Hatipoğlu, “Bu nedenle petrol piyasasında kısa süreli haber akışına dayalı olarak maksimum 2 haftalık ralliler ve satış dalgaları ile bant hareketinin devam edebileceğini tahmin ediyorum. Bu bant aşağıda 70 dolar, yukarıda ise 95 dolar ile sınırlı olacak gibi gözüküyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Hatipoğlu, Rusya-Ukrayna savaşının devam edeceğini düşündüğü ancak nükleer silah kullanılmayacağını tahmin ederek, bu kıştan sonra savaşın etkisinin minimize olmasını beklediğini bildirdi.
Çin’deki salgında artan vaka sayılarının piyasa fiyatlamalarına etkisinin sınırlı olacağını ifade eden Hatipoğlu, şunları kaydetti:
“Sonuç olarak 2023’te hisse senedi piyasasında hala aşağı yönlü risklerin özellikle büyüme hisseleri için daha yüksek olduğunu düşünmek yerinde olacaktır. Sanayi, sağlık ve petrol hisseleri portföylerde daha ağır basacak gibi görünüyor. Emtia tarafında ise tarım emtiasında dikkate değer fırsatlar olduğunu düşünüyorum. Enerji ise yukarıda bahsettiğim gibi ortada. Kıymetli metaller fırsat sunarken baz metaller resesyon ile ilgili olarak favorim olmaktan uzak.”