Küresel piyasalar, bu hafta merkez bankaları yetkililerinin şahin tonda yönlendirmeleri ve artan resesyon kaygılarıyla dalgalı bir seyir izlerken, gelecek hafta için gözler dünya genelinde açıklanacak Satınalma Yöneticileri Endeksleri (PMI) ve ABD’nin istihdam verileri başta olmak üzere yoğun veri gündemine çevrildi.
Haftanın ilk yarısında, doların gelişmiş ülke para birimlerine karşı değer kazanmaya devam etmesinin ardından, İngiltere Merkez Bankası (BoE) tahvil alım paketi açıklarken, Avrupa Merkez Bankası (ECB) sözle yönlendirme ve Japonya Merkez Bankası da (BoJ) döviz piyasasına müdahale ederek ülke para birimlerinin değer kaybını önlemeye çalıştı.
Ekonomilere duyulan güvenin azalması ile resesyon beklentileri de artarken, OECD küresel ekonomiye ilişkin büyüme tahminini gelecek yıl için yüzde 2,8’den 2,2’ye düşürdü.
Gelecek dönemde faiz artırımlarının devam edeceği sinyalini veren merkez bankalarının ardından pay piyasaları baskı altında kalırken, tahvil piyasalarında satışlar güçlendi.
Bu hafta ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi Nisan 2010’dan bu yana ilk kez yüzde 4’ün üzerini, dolar endeksi de 114,8 ile Mayıs 2002’den bu yana en yüksek seviyeyi test etti.
Emtia piyasalarında doların dalgalı bir seyir izlemesi neticesinde 1.615 dolar ile Nisan 2020’den bu yana en düşük seviyesini gören altının ons fiyatı, bu seviyede etkisini artıran alışlarla haftalık bazda yüzde 1,1 değer kazanarak 1.662 dolardan kapanışını gerçekleştirdi.
Brent petrolün varil fiyatı da 82,5 dolar ile 11 Ocak’tan bu yana en düşük seviyesini test etmesinin ardından haftayı yüzde 0,6 azalışla 85,2 dolardan tamamladı.
ABD’de Fed yetkilileri şahin açıklamalarını sürdürdü
Hafta genelinde ABD Merkez Bankası (Fed) yetkililerinin açıklamaları yakından takip edilirken, Chicago Fed Başkanı Charles Evans, faiz oranlarının yıl sonuna kadar yüzde 4,50-4,75 aralığına yükseltilmesi gerektiğini söyledi.
St. Louis Fed Başkanı James Bullard da Fed’in enflasyonla mücadele için faiz oranlarını hızlı bir şekilde yükseltmek zorunda olduğunu belirterek, “Enflasyon 2023’te düşmeye başlayacak, ancak bunun hangi hızda olacağı bilinmiyor. Fed’in enflasyonla mücadelesi nedeniyle ABD’nin bir resesyon yaşama olasılığı da var.” ifadelerini kullandı.
Fed yetkililerinin açıklamalarının ardından para piyasalarında bankanın kasım ve aralık aylarında, faizlerde 75 baz puanlık artırımına gitme ihtimali fiyatlandı.
Hafta genelinde açıklanan verilerin de karışık sinyaller vermesi dikkati çekerken, ABD pay piyasaları düşüş eğilimini üst üste üçüncü haftaya taşıyarak, Kasım 2020’den bu yana en düşük seviyelerinden haftayı tamamladı. Haftalık bazda New York borsası yüzde 1,4’lük, Dow Jones endeksi yüzde 3,9’luk, Nasdaq endeksi yüzde 0,4’lük ve S&P 500 endeksi yüzde 2,9’luk kayıpla haftayı kapattı.
Yatırımcılar gelecek hafta ABD’de dış ticaret dengesi, ve PMI verilerinin yanı sıra cuma günü yayımlanacak istihdam raporundaki tarım dışı istihdam, işsizlik oranı ve ortalama saatlik kazançlar verilerini takip edecek.
Avrupa’da enerji krizi ve rekor seviyedeki enflasyon gündemin odağında
Avrupa tarafında, hafta genelinde merkez bankalarının sözle yönlendirmeleri yakından takip edilirken, süregelen enerji krizine dair haber akışı, yükseliş eğilimini sürdüren enflasyon ve Rusya-Ukrayna savaşı kapsamında artan jeopolitik riskler gündemin odağındaki yerini korudu.
İngiltere’de hükümetin ekonomiyi canlandırma amacıyla, toplam 45 milyar sterlini bulacak olan, 1972’den bu yana en kapsamlı vergi indirimlerini açıklamasının ardından haftaya sert düşüşle başlayan ve 1,0350 ile tarihinin en düşük seviyelerini gören sterlin/dolar paritesi, BoE’nin, sürpriz bir şekilde tahvil alım programı açıklamasının ardından yükselişe geçti. Sterlin/dolar paritesi haftayı yüzde 2,9 artışla 1,1170 seviyesinden kapattı.
BoE’nin açıklaması sonrası İngiltere’nin 10 yıllık tahvil faizi, yaklaşık son 4 yılın zirvesi olan yüzde 4,54 seviyesinden 4’e kadar geri çekildi.
Öte yandan hafta içerisinde açıklamalarda bulunan Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, enflasyon görünümüne ilişkin risklerin enerji tedarikinde kesintiler olma ihtimali nedeniyle yukarı yönlü olduğunu belirterek, gelecekteki politika kararlarının verilere bağlı olacağını bildirdi.
Enerji krizi de Avrupa’da ana gündem maddesi olmaya devam ediyor.
Avrupa Birliği (AB), Rusya’ya karşı ticaret yasakları ve Rus petrolüne tavan fiyat uygulamasını içeren sekizinci yaptırım paketini teklife sunarken, Rusya’ya ait Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hattındaki gaz sızıntılarına ilişkin başlatılan soruşturmalar da gündemi meşgul etti.
Bu hafta açıklanan verilere göre, Almanya’da ağustosta yüzde 7,9 olan yıllık enflasyon, eylülde yüzde 10’a çıkarak Aralık 1951’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Bu durum karşısında Almanya Başbakanı Olaf Scholz, tüketicileri ve şirketleri yüksek enerji maliyetlerinden korumak için 200 milyar avro değerinde fon oluşturulacağını duyurdu.
Enflasyon, Avro Bölgesi’nde eylülde yıllık yüzde 10’a ulaşarak kayıtlardaki en yüksek seviyeye çıktı. Bu gelişmeler sonrasında para piyasalarında, ECB’nin ekim ayı toplantısında politika faizini 75 baz puan artıracağı ve yıl sonunda yüzde 3’ün üzerine çıkaracağı beklentileri fiyatlanmaya başladı. BoE’nin faiz artırımına ilişkin beklentiler ise 100 baz puana yükseldi.
Pay piyasalarında azalan risk iştahı ile Stoxx 600 endeksi Kasım 2020’den bu yana en düşük seviyeyi gördü.
Haftalık bazda Almanya’da DAX 40 endeksi yüzde 1,38 düşüşle Kasım 2020’den, Fransa’da CAC 40 endeksi yüzde 0,36 azalışla Şubat 2021’den ve İngiltere’de FTSE 100 endeksi de yüzde 1,77 değer kaybıyla Nisan 2021’den bu yana en düşük seviyelerinden kapanış gerçekleştirdi.
Avro/dolar paritesi de bu hafta 0,9536 ile Haziran 2002’den bu yana en düşük seviyeye gerilemesinin ardından gelen tepki alışları ile haftayı yüzde 1,1 artışla 0,9790’dan tamamladı.
Avrupa tarafında gelecek haftanın veri gündeminde imalat sanayi ve hizmet sektörü PMI, Üretici Fiyat Endeksi ve perakende satışlar öne çıkarken merkez bankası yetkililerinin açıklamaları da takip edilecek.
BoJ’un müdahalesi yendeki değer kaybını durduramadı
Dünya genelinde negatif faiz uygulayan tek merkez bankası konumunda olan BoJ, yendeki değer kayıplarını engellemek için faiz artırımı dışındaki adımları atıyor.
BoJ’un geçen hafta para politikasında değişikliğe gitmemesi sonrası 145,9’u gören dolar/Japon yeni paritesi, dolar satış ve yen alış müdahalesi ile 140 sınırına kadar gerilese de bu seviyede tutunamadı. Dolar/Japon yeni paritesi, bu hafta da yükseliş eğiliminde hareket ederek haftayı yüzde 0,8 artışla 144,7 seviyesinde kapattı.
Öte yandan, Çin’de artan riskler karşısında ağustostan bu yana yükseliş trendinden bulunan dolar/yuan paritesi, bu hafta 7,2507 ile Ocak 2008’den bu yana en yüksek seviyeyi görürken, bu gelişme karşısında Çin Merkez Bankası (PBoC), vadeli döviz alımlarında finansal kurumlar için döviz riski rezervlerini yüzde 20’ye çıkaracağını duyurdu. Söz konusu kurumlar için vadeli döviz alımlarında sıfır rezerv koşulu uygulanıyordu.
PBoC’nin yılın üçüncü çeyreğine ilişkin olağan toplantısına dair yapılan açıklamada, hükümet ile politika koordinasyonunun güçlendirileceği belirtilerek, “Beklenti yönetimini güçlendirerek döviz kurunun makul ve dengeli bir seviyede istikrarını sağlayacağız.” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın ardından düşüşe geçen dolar/yuan paritesi, haftayı yüzde 0,1 azalışla 7,12’den tamamladı. Öte yandan bu hafta, Hindistan Merkez Bankası politika faizini beklentiler doğrultusunda 50 baz puan artırarak yüzde 5,9’a yükseltti.
Bu gelişmelerle haftalık bazda Japonya’da Nikkei 225 endeksi yüzde 4,5, Çin’de Şanghay bileşik endeksi yüzde 2,1, Güney Kore’de Kospi endeksi yüzde 5,9 ve Hong Kong’da Hang Seng endeksi yüzde 4 değer kaybetti.
Gelecek hafta boyunca Çin’de piyasalar resmi tatil nedeniyle kapalı olacak. Japonya ve Güney Kore’de açıklanacak enflasyon verileri ise gündemin odağında yer alacak.
Yurt içinde gözler enflasyon verilerinde
Yurt içinde bu hafta Borsa İstanbul’da, küresel çapta azalan risk iştahının etkisiyle satıcılı bir seyir izlenirken, gelecek hafta için gözler pazartesi günü açıklanacak Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) başta olmak üzere, ÜFE ve imalat PMI verilerine çevrildi.
Düşüş eğilimini üst üste üçüncü haftaya taşıyan BIST 100 endeksi haftalık bazda yüzde 3,1 gerileyerek haftayı 3.179,99 puandan tamamladı.
Bankacılık hisseleri üzerindeki satış baskısının sürdüğü hafta boyunca, BIST 50 endeksinde yer alan paylar için açığa satış işlemlerinde yukarı adım kuralı uygulamasına devam edildi.
Bu hafta açıklanan verilere göre, Hizmet ÜFE ağustosta aylık yüzde 4,89, yıllık yüzde 97,20 artarken, Reel Kesim Güven Endeksi eylülde 99,9, aynı dönemde İmalat sanayi kapasite kullanım oranı yüzde 77,4, Dış ticaret açığı ağustosta 11,2 milyar dolar ve ekonomik güven endeksi eylülde 94,3 oldu.
Dün yurt içinde piyasalar kapandıktan sonra uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), Türkiye’nin kredi notunu “B+”dan “B”ye indirerek görünümün durağan olduğunu bildirdi.
S&P, en son 1 Nisan’daki değerlendirmesinde, Türkiye’nin uzun vadeli döviz cinsinden kredi notunu “B+” olarak teyit ederken, yerel para cinsinden kredi notunu ise “BB-“den “B+”ya indirmiş not görünümü ise “negatif” olarak korumuştu.
Kuruluş hafta içerisinde ise Türkiye’nin bu yıla ilişkin büyüme beklentisini 1,7 puan artırarak yüzde 5,2’ye, 2023 için de 1,1 puan yükselterek yüzde 2,8’e revize etti.
Dolar/TL ise 18,7373 ile zirvesini gördüğü haftayı yüzde 0,4 artışla 18,4951’den tamamladı.
AA Finans Enflasyon Beklenti Anketi’ne katılan ekonomistler, eylül ayında TÜFE’nin yüzde 3,53 artmasını bekliyor.
Analistler, BIST 100 endeksinde teknik açıdan 3.150 ve 3.100 puanın destek, 3.220 ve 3.250 seviyelerinin direnç konumunda olduğunu kaydetti.
Yurt içinde gelecek haftanın veri gündeminde, pazartesi günü TÜFE, ÜFE ve imalat PMI verileri öne çıkarken, cuma günü ise hazine nakit dengesi verileri takip edilecek.