ABD ve Batılı ülkelerin desteğiyle özellikle 20. yüzyıl sonrası hızlanan küreselleşme, salgın ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrası büyük darbe alırken, yeniden şekillenen ekonomik ve siyasi politikalar neticesinde tehlike çanları çalıyor. Akıllardaki soru; “Küreselleşmenin sonu mu geliyor?”
Küreselleşmenin ilk adımları her ne kadar Sanayi Devrimi sonrası para piyasaları ve ticari ilişkilerde altın standardının kabul edilmesiyle atılsa da bu süreç 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve Soğuk Savaş’ın başlamasıyla eşik atladı.
Batı öncülüğünde tek kutuplu dünyaya geçilmesi, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi liberal politikaları benimseyen kurumların ülkelerin kalkınmasını desteklemeleri ve başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin çok uluslu şirketlere avantajlar sağlaması, küreselleşme sürecini hızlandırdı. Söz konusu sürecin en önemli galibi ise kuşkusuz Çin oldu. Çin’in bu gelişiminden rahatsızlık duyulmaya başlanması ise ticaret savaşlarını gündeme taşıdı.
Eski ABD Başbakanı Donald Trump’ın “Make America Great Again (Amerikayı Yeniden Harika Yap)” sloganıyla kazandığı seçim sonrası “America First (Önce Amerika)” misyonuyla devreye aldığı politikalarla küreselleşme süreci ilk darbeyi aldı. Trump’tan başkanlık koltuğunu devralan Joe Biden yönetiminin de Çin konusundaki sert tutumunu sürdürmesi ile belirsizlikler artarken, teknoloji şirketlerinde önemli kayıplar yaşandı.
Bu süreçte Çin’de otokratik yönetim tarafından uygulanan katı kurallar ve getirilen düzenlemeler de şirketlerin Çin ile iş ilişkilerini sorgulamalarına neden oldu.
Yeni ekonomik bloklar ortaya çıkabilir
Küresel ticaret ve finansal piyasaların birbirine entegrasyonunda ikinci en büyük darbe, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla alındı.
Ülke sınırlarının kapatıldığı ve küresel ticaretin durma noktasına geldiği bu süreçte, arz problemlerinin çözülemez bir noktaya gelmesi tüm dengeleri değiştirdi. Artan üretim maliyetleri ve tedarik zincirlerinde yaşanan öngörülemeyen aksaklıklar, şirketleri alternatif arayışına mecbur bıraktı.
Salgınla mücadelede henüz tam başarı sağlanmamışken küreselleşme açısından kırılma noktası Rusya ile Ukrayna arasında çıkan savaş oldu. Savaş nedeniyle Batılı ülkeler ve ABD’nin Rusya’ya karşı devreye aldığı yaptırımlar, dünyanın önde gelen ekonomilerinden Rusya’yı küresel ticaretten neredeyse koparma noktasına getirdi.
Tarihte en fazla yaptırımın devreye alındığı Rusya’da iş yapan yaklaşık 400’e yakın şirketin faaliyetlerini durdurma kararı iş ortamını bozarken, Rusya’nın karşı yaptırımları da enerji ve gıdada arz endişelerini artırdı. Bu durum karşısında şirketlerin alternatif pazar, ülkelerin ise bağımlılıkları azaltma arayışı hızlandı.
Uzmanlar, karşılıklı bağımlılığın silah olarak kullanıldığı bu sürecin küreselleşmenin sonunu getirebileceğini, alternatif arayışların da yeni ekonomik blokların ortaya çıkmasına neden olabileceğini belirtiyor.
“Küreselleşme, politikacılardan ziyade iş dünyasının verdiği karar sonucudur”
İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan, küreselleşmenin; politikacıların yarattığı bir ortam olmaktan ziyade, iş dünyasının verdiği karar sonucu gerçekleştiğini ifade etti.
Bir üreticinin başka ülkede yatırım kararı almasında; sadece düşük maliyetin değil tedarik zincirinin düzenli çalışacağı ve üretimden satış sürecine kadar bir sorunla karşılaşmayacağı varsayımının etkili olduğunu anlatan Manukyan, şunları kaydetti:
“Örneğin bir ülke neden Amerikan tahvili alıyor? Çünkü; ne olursa olsun bunun bir piyasası, satabileceği derinlikte bir hacmi var ve ABD’nin batmasına imkansız olarak bakıyor. İsviçre’nin de batması söz konusu değil ama tahvil piyasası derin değil, yok gibi neredeyse.
Dolayısıyla derinliği yüksek, hep açık ve verimli olan piyasalarda işlem yapmak tercih ediliyor. Ya da neden Londra finans merkezi? Çünkü; çok net bir şekilde belirlenmiş, bugünden yarına değişmeyen hukuki kurallar var. Oysa biz son olaylarda ne gördük? Bir Rus şirketi ‘Ben ödeme yapmak istiyorum’ diyor ama finansal bir kurum siyasi nedenlerden dolayı ‘Ben bu ödemeyi bono sahiplerine dağıtmam’ yanıtını veriyor.
Dolayısıyla sen temerrüt noktasına geliyorsun. Başka bir örnek de Rusya diyor ki; ‘Seninle sözleşme yaptım ama bu sözleşmenin ödeme maddesini değiştiriyorum, çünkü sen de değiştin’… İş farklı boyutlara vardı.”
Manukyan, yaşanan gelişmelerin küreselleşmeyi nereye ittiği hakkında da değerlendirmelerde bulunarak, “Bu işin sonunda, herkes hukukuna inandığı yerde üretim yapmayı tercih eder. Ucuz ve verimli yerlerden, daha güvenli bulunan ama aynı zamanda daha pahalı olan bölgelere doğru kayma yaşanır. Bununla birlikte hukuki metinlerle üzerinde uzlaşılan varlıklar, eskisi kadar güvenli olmaz. Hukuki metinle alacak-verecek ilişkisini taşımayan varlıklar daha ön plana çıkar ki bunların başında da altın ve bitcoin geliyor.” diye konuştu.