AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Osmanlı Sadrazamı Said Halim Paşa’nın iyi yetişmiş bir devlet adamı olduğunu, Osmanlı’nın sancılı çöküş dönemlerine şahitlik ettiğini, bu süreçte en kayda değer tespitleri ve teşhisleri ortaya koyduğunu söyledi.
Kurtulmuş, Zeytinburnu Belediyesi tarafından Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde, Said Halim Paşa’nın vefatının 100. yılı anısına düzenlenen “Osmanlı Sadrazamı ve Düşünür Said Halim Paşa Sempozyumu”nda konuştu.
Said Halim Paşa’nın, Osmanlı’nın çöküş döneminin çareler arayan, bu çöküşü durdurmaya çalışan, çok iyi yetişmiş bir entelektüel ve dirayetli bir devlet adamı olduğunu ifade Kurtulmuş, söylediklerinin bugün de güncel hayatta Türkiye’nin ve bölgenin karşılaştığı sorunlar bakımından ele alındığında hala geçerliliğini koruyan birçok tarafı olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, Said Halim Paşa’nın Osmanlı’nın sancılı çöküş dönemlerine şahitlik ettiğini, bu süreçte en kayda değer tespitleri ve teşhisleri ortaya koyan kişilerden biri olduğunu dile getirdi.
Bu dönemin en önemli tartışma konularından birisinin “Niçin kaybettik?” sorusu olduğunu aktaran Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Said Halim Paşa, sadece ‘Niçin mağlup olduk?’ sorusu değil, aynı zamanda ‘Ne yapmalıyız? sorusunu da gündeme getirmiş olan bir mütefekkirdir. Bu özelliğiyle o dönemin en çarpıcı tartışmalarından birisi ‘İslam mani terakki midir, değil midir?’ tartışmasıydı. Mağlup oluşumuzun cevabını kendi köklerimizden uzaklaşmakta olduğunu bulan, maalesef Türk modernleşmesini en çarpık şekilde ortaya koyan hem siyasetçi sınıfta hem entelektüel sınıfta kalpleri ve zihinleri kaymış olan mutlak manada Batı’yı takip eden bir mukallit zümerin olduğunu, Said Halim Paşa hayatı boyunca bunları eleştirerek ortaya koymuş birisiydi. Bu anlamda aslında dünkü tezler bugün de belli şekilde geçerliliğini korumaktadır. Bugün de Türkiye’nin yeniden kendi kökleri üzerinde, ayakları üstünde yükselerek, ileriye doğru gidebileceğine inanıyor ve bu mücadeleyi vermeye gayret ediyoruz.”
“İslamileşme düşüncesinin kurucu teorisyenlerinden biridir”
Said Halim Paşa’nın, Osmanlı İmparatorluğunun çözülüş dönemlerinde Batılılaşma, Türkleşme, İslamlaşma gibi ortaya çıkan 3 farklı akımı sentezleyerek, İslamlaşma tezlerini açık bir şekilde ortaya koyduğunu anlatan Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Bu anlamda Said Halim Paşa 3 tarzı siyaseti iyi okumuş ve bundan sonraki çıkışımızın doğru bir siyaset geliştirmekte, yönetimde adaleti sağlamakta ve ahlaki kodları çok güçlü olan bir toplum oluşturmaktan geçtiğine inanmıştır. Ayrıca, Said Halim Paşa’nın Türkiye’deki İslamcılık düşüncesinin ya da onun tabiriyle ‘İslamileşme’ düşüncesinin de en önemli unsurlarından ve kurucu teorisyenlerinden birisi olduğunun da altını çizmemiz lazım. Bir taraftan artan ırkçı, kavmiyetçi fikirlere karşı bizi bir arada tutacak en önemli tutkalın Vahdet-i İslamiye olduğu fikrinin içerisinde de önemli bir fikri ve siyasi gelişmeyi sağlamıştır. Vahdet-i İslamiye görüşü sadece toplumsal bir ruh değil, aynı zamanda da bütün farklı fikirleri bir arada tutan bir tutkal yani bizim milletimizin tevhidinin kaynağıydı. Bu anlamda Vahdet-i İslam düşüncesi Batı tesirinde yayılmakta olan kavmiyetçi görüşlerin de panzehiriydi.”
Said Halim Paşa’nın doğuyu ve batıyı en iyi tanımış son dönem entelektüellerinden birisi olduğunu fakat fikri ve duruşu itibarıyla yalnız bırakıldığını dile getiren Kurtulmuş, o dönemde büyük kırılmaların yaşandığı organizasyonlardan biri olan İttihat Terakki Partisi’nin kültürel kodları içerisindeki yanlışlara bütün gücüyle karşı çıktığını belirtti.
AK Parti Genel Başkanvekili Kurtulmuş, görüşleriyle bir dönemi aydınlatmaya çalışan Said Halim Paşa’nın büyük bir çöküşe mani olmaya çalıştığına işaret ederek, “O dönemde çok kolay bir şekilde çöküşümüzün neredeyse bütün faturasını İslami geleneğe, medeniyetimize, mefkuremize, milletin kültürel kodlarına çıkartan Batıcı mukallit aydınlara karşı kendi köklerimizin üzerinde yeniden yükselebileceğimizi bütün coğrafyamıza haykırdı. Bu anlamda her milletin sadece kendi kökleri üzerinde yükselebileceğinin de en önemli sözcülerinden birisidir.” dedi.
“Güçlü büyük Türkiye için mücadele edilmesi gerekir”
Güçlü büyük Türkiye için mücadele edilmesi gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, milletin kültürel değerlerinin eskiden de olduğu gibi bugün de kalkınmanın, toparlanmanın ana eksenini oluşturduğunu kaydetti.
Milletin tarihsel iddiaları ve günün pratiğinin verdiği imkanların ülkenin ana omurgasını oluşturduğunu dile getiren Kurtulmuş, “Türkiye, Osmanlı’nın o çöküş döneminde kendisi olmayı unuttukça, kendi köklerinden uzaklaştıkça nasıl mağlup olduysa biz bugün Allah’a çok şükür bir asır sonra şunu görüyoruz, kendimize benzedikçe daha güçlü oluyor, daha güçlü bir şekilde ayağa kalkıyor ve dünyaya meydan okuma gücüne ve kudretine ulaşıyoruz.” dedi.
Kurtulmuş, milletçe kökler üzerinde durarak nasıl daha ileriye gidileceği çabaları ortaya konulursa çok daha güçlü olunacağını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Türkiye’deki yönetimler ya da siyasetin genel çerçevesi ne kadar çok millete yakınlaşırsa, yani Türkiye’de demokrasi, milletin sözünün hakim olması ne kadar güçlü bir şekilde tecelli ederse Türkiye’nin ekonomik ve diğer alanlardaki kalkınması o kadar güçlü olmuştur. Örnek rahmetli Menderes’in, rahmetli Özal’ın dönemidir. Örnek, şu gün içinde yaşadığımız olan Cumhurbaşkanımızın öncülüğündeki bu dönemdir. Türkiye eğer bir taraftan milli savunma sanayisinde güçlü bir şekilde adımlarını atıyorsa, bir taraftan uzay sanayisiyle ilgili adımlarını, çalışmalarını yapıyorsa, Türkiye her alanda kendi yerli, milli üretimini artırabilme mefkuresi etrafında yeni bir kalkınma hikayesi yazmaya gayret ediyorsa, hiç şüphemiz yoktur ki bundaki en temel aktör kendi kökleriz, kendi medeniyetimiz üzerinde yükselebilme bilincidir.”
Kurtulmuş, Türkiye’nin milli savunma sanayisinde güçlenmesiyle Ayasofya’nın ibadete açılması arasında birebir ilişki olduğunu belirterek, “bize ne derler” diye endişe eden bir zihniyete sahip olunsaydı ülkenin milli savunma sanayisinde de bu noktalara gelebilmesinin mümkün olamayacağını kaydetti.
Siyasetin aynı zamanda fikir, mefkure ve paradigma işi olduğunu belirten Kurtulmuş, en güçlü siyasal fikir bile eğer siyasi pratikten uzaksa onun topluma millete bir faydası olmadığını dile getirdi.
Kurtulmuş, çarpık modernleşmeye dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Bu modernleşmeyi tam manasıyla mukallit, batıcı, batıda ne varsa onu alır taklit eder yükseliriz, yüceliriz zanneden anlayışın bugün de bazı versiyonlarının hem Türkiye’de hem bizim coğrafyamızda var olduğunu biliyoruz. Buna karşı bizim vereceğimiz en pratik cevaplardan birisi de Said Halim Paşa’nın İslamlaşmak dediği, İslamcılık dediği, adına ne derseniz deyin kendi kökleri üzerinden bu milletin, bu medeniyet coğrafyasının yeniden yükselmesi bilinci önümüzdeki on yıllara damgasını vuracak eskimeyen bir siyasi istikamet eskimeyen bir siyasi manifestodur.”