Dubs, ülkesinin göçmen ve sığınmacıları Ruanda’ya gönderme planını “utanç verici bir politika” olarak niteledi ve planın ahlaki olmadığını belirtti.
Aralık 1932’de Prag’da doğan ve Avrupalı Yahudi çocukların İngiltere’de güvenli yere kaçmalarını sağlayan “Kindertransport” planıyla Nazilerden kurtarılan Çek çocuklardan biri olan Dubs, 1979-1987 arasında İşçi Partisi’nde milletvekili olarak görev yaptı.
Dubs, 1994’te Lordlar Kamarasına atandı ve uzun yıllardan bu yana özellikle insan hakları, çocuklar, mülteciler ve sığınmacılarla ilgili çalışmalar yapıyor.
Halihazırda Lordlar Kamarası üyesi olan 89 yaşındaki Dubs, ülkesinin göçmenleri Ruanda’ya gönderme planına ilişkin AA muhabirine konuştu.
“Güvenlik için kaçan insanları koruma yükümlülüğümüz var”
Dubs, İngiltere’nin, yaşa dışı göçmen ve sığınmacıları Ruanda’ya göndermek için 14 Nisan’da bu ülkeyle imzaladığı “Göç ve Ekonomik Kalkınma Ortaklığı Anlaşması”na ilişkin eleştirilerde bulunarak, Ruanda’da insan hakları konusunda sorunlar olduğunu ifade etti.
Bu sorunlarının üstesinden gelinse bile insanları Ruanda’ya göndermeyi düşünmenin bile meşru olup olmadığı konusunda zaten endişelerin dile getirildiğini kaydeden Dubs, “Güvenlik için kaçan insanları koruma yükümlülüğümüz olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Dubs, göçmenlerin potansiyel olarak güvensiz olacakları bir ülkeye gönderilmemeleri gerektiğinin altını çizerek, İngiliz sığınma sisteminin de işlevsiz olduğuna dikkati çekti.
Lordlar Kamarası Üyesi Dubs, “Ancak insanları Ruanda’ya göndererek, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ni ihlal etmenin ahlaki olduğuna inanmıyorum. Bunun utanç verici bir politika ve mahkemelerimizde itiraz edilecek bir politika olduğuna inanıyorum. İşe yarayacağını bile sanmıyorum.” ifadelerini kullandı.
Dubs, öte yandan göçmenleri Ruanda’ya göndermenin “oldukça maliyetli” bir plan olduğuna da işaret etti.
İngiliz medyasındaki haberlere göre, Ruanda planı uçuşlar, konaklama ve yaşam masrafları dahil yaklaşık 120 milyon sterline mal olabilecek.
“Avrupa çapında bir mülteci politikası olması gerekiyor”
Dubs, göçmen sorunuyla başa çıkmanın daha iyi yolları olduğunu ve Fransızlarla daha iyi ilişkileri içerdiğini söyleyerek, Fransızlara bağırıp onları suçlamanın fayda etmeyeceğini bildirdi.
“Bence her ülkenin bu konuda farklı bir şey yapması işe yaramaz.” diyen Dubs, Avrupa çapında bir mülteci politikası olması gerektiği görüşünü paylaştı.
Dubs, mültecilerin iç göçün küçük bir parçası olduğunu ve her halükarda İngiltere’nin şu anda iş gücü sıkıntısı yaşadığını belirterek, “İnsanlara ihtiyacımız var. Mantıklı bir göç politikasına, mantıklı ve insani bir mülteci politikasına bakmamız gerekiyor.” dedi.
“Ukraynalılar beyaz, Afganlar ve Suriyeliler beyaz değil gibi algılanıyor”
Lord Dubs, Ukraynalı mülteciler konusuna da değinerek, bu mültecilere diğerlerinden daha fazla sempati duyulmasının bir nedeninin, Ukrayna’da gelişen olayların her gün medyada yayınlanması olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Buna karşılık, “Medyada Suriye ve Afganistan’daki gelişmelere her gün yer verilmedi.” eleştirisinde bulunan Dubs, İngiltere’deki mülteci tartışmalarında kişilerin ırkının da rol oynadığını dile getirdi.
Lord Dubs, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ukraynalılar beyaz, Afganlar ve Suriyeliler beyaz değil gibi algılanıyor. İnsan haklarının ten rengine dayanmadığından, zulümden kaçan insanların ihtiyacına dayandığından emin olmalıyız. Bunu söylemeye devam etmeliyiz. Dolayısıyla, bir Ukraynalıyı memnuniyetle karşılamaya ne kadar ihtiyaç varsa, bir Suriyeliyi veya bir Afgan’ı aynı şekilde memnuniyetle karşılamaya da o kadar ihtiyaç var. Hepsine hoş geldiniz demek istiyorum. Herkesi bu ülkeye kabul edemeyiz, ancak arka planı ne olursa olsun prensipte hoş geldiniz demek ve daha geniş bir Avrupa yaklaşımının parçası olarak kaçının buraya gelebileceğini görmek istiyorum. Daha iyisini yapabileceğimizi düşünüyorum. Herkesi bu ülkede alabileceğimizi düşünmüyorum, ancak yaptığımızdan daha iyisini yapabileceğimizi düşünüyorum.”
Tepki çeken plan
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, 14 Nisan’da yaptığı açıklamada, 1 Ocak’tan itibaren ülkesine yasa dışı giriş yapan herkesin Ruanda’ya gönderileceği ve oraya yerleştirileceğini açıklamıştı.
Plana muhalefetin yanı sıra sivil toplum kuruluşları da tepki göstermişti. Londra merkezli Uluslararası Af Örgütünün İngiltere Mülteci ve Göçmen Hakları Direktörü Steve Valdez-Symonds, sığınma işlemleri için insanları başka bir ülkeye göndermenin, “sorumsuzluğun zirvesi” olduğunu, hükümetin ise şu anda iltica konularında “insanlıktan ve gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu” gösterdiğini belirtmişti.
Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin lideri Keir Starmer da Johnson’ın, yeni göçmen planıyla, Kovid-19 kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle aldığı para cezasının ardından dikkatleri üzerinden başka yöne dağıtmaya çalıştığını öne sürerek, söz konusu planı “işe yaramaz” ve “insafsız” olarak nitelendirmişti.