İsrail ve Suriye ile deniz sınırlarını tek taraflı olarak 2011 yılında çizme girişiminde bulunan Lübnan, Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde ve ABD ara buluculuğunda İsrail’le dolaylı müzakere sürecine girdiği bir dönemde tartışmalı deniz sınırını genişletmeye yönelik adım attı.
Lübnan Kamu İşleri ve Ulaştırma Bakanı Mişel Neccar 12 Nisan’da, 2011’de deniz sınırıyla ilgili yayımlanan 6433 sayılı kararnamede birtakım değişiklikleri içeren taslağı Başbakan Hassan Diyab’ın imzasına sunduğunu duyurdu.
Başbakan Diyab’ın imzasından sonra taslağın sunulduğu Cumhurbaşkanı Avn ise Mevzuat ve İstişare Komisyonunun görüşüne göre 6433 sayılı kararnameyi değiştirmeye ilişkin taslağın, önemi ve sonuçları nedeniyle Bakanlar Kurulunun onayını gerektirdiğini savundu.
Taslağı imzalamayan Avn, konuyla ilgili bir yazıyı Bakanlar Kuruluna gönderdiğini belirtti.
Cumhrubaşkanı Avn’ın söz konusu tutumu, ekonomik krize rağmen aylardan beri yeni hükümetin kurulamadığı ülkede ciddi tepkilere yol açtığı gibi yeni bir tartışmayı da gündeme taşıdı.
“Vatana ihanet”
Emekli Tuğgeneral Sami Remmah, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avn’ın sergilediği tutumu “vatana ihanet” olarak nitelendirerek, Cumhurbaşkanı’nın onlarca kararnameyi Bakanlar Kurulunun onayı olmadan istisnai olarak onaylarken Lübnan’ın petrol zenginliğini korumadaki büyük önemine rağmen 6433 sayılı kararnamenin değişikliğini imzalamamasına şaşırdığını söyledi.
El altından yürütülen bir siyasi anlaşma olduğu uyarısında bulunan Remmah, Avn’ın kararname değişikliğini onaylamamasının ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarı David Hale’nin ülkeyi ziyaretiyle aynı zamana denk gelmesinin sebebinin ABD’nin Lübnan eski Dışişleri Bakanı Cibran Basil’i yaptırım listesinden çıkarmasına karşılık kararname değişikliğinin onaylanmaması olduğunu ifade etti.
Hale, 15 Nisan’da Lübnan’ı ziyareti sırasında Avn ile görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında Washington’un Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınırı konusunda müzakere sürecini kolaylaştırmaya hazır olduğunu açıklamıştı.
Remmahh, “Kararnamede yapılan değişikliğin imzalanması, bu sınır bölgesi üzerinde anlaşmazlık olduğu gerekçesiyle İsrail’in gaz arama şirketlerini buraya getirmesini engeller. Aksi takdirde, Lübnan’ın petrol servetinin çalınması ve gelecek nesillerin bundan mahrum bırakılması tehlikesiyle karşı karşıya kalırız.” dedi.
Anayasal adım
Eski İçişleri Bakanı Ziyad Barud da Lübnanlıların petrol haklarının konusunda hemfikir olduğunu ve hiç kimsenin sınır bölgesinde hakların güvence altına alınmasına ve desteklenmesine karşı çıkma imkanı bulunmadığını, ancak anayasaya göre kararname değişikliğinin muhakkak bakanlar kurulu tarafından onaylanması gerektiğini söyledi.
Barud, biri sadece ilgili bakan, başbakan ve cumhurbaşkanının imzaladığı normal kararname ve diğeri ise bakanlar kurulunun tamamının imzalaması gereken önemli kararname olmak üzere iki çeşit kararname bulunduğunu aktardı.
Barud ayrıca, 6433 sayılı kararnamenin sıradan bir kararname olmadığını, 2011’de bakanlar kurulunun tamamının onayıyla çıkarıldığını ve dolayısıyla ancak aynı şartlarda değiştirilebileceğini belirtti.
Bakanlar Kurulunun bunun gibi önemli bir konuyu görüşmek için toplanmasına engel teşkil eden hiçbir şeyin bulunmadığını kaydeden Barud, anayasada istisnai imzaya yer olmadığını ancak ülkede işleri kolaylaştırmak için icat edildiğini sözlerine ekledi.
Kararnamenin değiştirilmemesi İsrail’in çıkarına hizmet ediyor
Tarihçi ve sınır çizme konularında araştırmacı Dr. İsam Halife, anlaşmazlığın deniz sınır çizgisinin karadan başlayacağı yer konusunda olduğunu ve deniz sınır hattının Lübnan ile İsrail arasında 1949’da imzalanan ateşkes anlaşmasına uygun olarak Ras en-Nakura’dan yani uluslararası sınırlardan başlaması gerektiğini belirtti.
Kararnamede değişiklik yapılmamasının, İsrail’in Lübnan karasularında bulunan olası “Kana” sahasının bir kısmına ek olarak büyük miktarlarda gaz içeren “Kariş” sahasının tamamını ele geçirmesine izin vereceğini dile getiren Halife, “Kararnamenin bir an önce değiştirilmesi gerekiyor. İmzanın Cumhurbaşkanı veya Bakanlar Kurulu tarafından atılmış olması önemli değil. Önemli olan gelecek nesillerin haklarını korumamız.” diye konuştu.
Hizbullah, olup bitenlerin neresinde?
Gözlemciler, özellikle İsrail’e ve Lübnan’ın güneyindeki emellerine karşı uzun zamandan beri caydırıcı bir güç oluşturan, silah ve füze cephaneliğine sahip olan Hizbullah’ın ülkede yaşanan bu gelişmelerle ilgili olarak herhangi bir açıklama yapmaması veya tutum sergilememesinin dikkat çekici olduğunu belirtiyor.
Lübnanlı bir kaynak, özellikle İsrail ile sınır anlaşmazlığı konusunda eline önemli koz geçen Hizbullah’ın, müttefiki olduğu Cumhurbaşkanı Avn’ın yanında durmak ile sınırda haklarından vazgeçmediği şeklindeki tekrarladığı tavırları arasında zor durumda kalmış olabileceğini söyledi.
Hizbullah’ın bu konuda veya başka konularda açıkladığı siyasi pozisyonunun her zaman devletin kararıyla uyumlu olduğuna dikkat çeken kaynak, Hizbullah’ın şu anda konunun Cumhurbaşkanı Avn ile Başbakan Hassan Diyab arasında çözülmesini beklediğini aktardı.
6433 sayılı kararname ve iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlığı
Lübnan, 2011 yılında güney ve kuzeybatısındaki karasularında münhasır ekonomik bölgelerini konu alan 6433 sayılı kararnameyi çıkarmıştı.
Lübnan ordusu da 2019 yılında, ülkenin güneyindeki karasularına 1430 kilometrekarelik alan artıracak şekilde İsrail’le deniz sınırlarında değişikliğe gidilmesi önerisinde bulunmuştu.
Bu hamleyle iki ülke arasında yaklaşık 860 kilometrekarelik tartışmalı deniz sahası, 2 bin 290 kilometrekareye çıkmış olacak.
İki ülke de bu bölgenin kıta sahanlığında hak iddia ediyor. İsrail, Lübnan hükümetinin lisanslama sürecine başladığı beş bloktan üçünün, İsrail kıta sahanlığı sınır bölgesinde yer aldığını iddia ediyor.
İsrail ayrıca, Lübnan’ın 87 kilometre uzunluğundaki kara sınırında da Şeba Çiftlikleri ile diğer bazı bölgelerdeki işgalini sürdürüyor.
İki ülke arasındaki sınır ihtilafının çözümü için 2010’dan beri ABD’li yetkililerle süreci yöneten Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, BM himayesinde İsrail’le hem kara hem deniz sınırlarını belirleme müzakereleri için “çerçeve anlaşmasına” varıldığını duyurmuştu.
Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınırının belirlenmesine yönelik müzakerelerin beşinci turu 4 Mayıs’ta gerçekleştirilmişti.