Macaristan, birçok konuda Avrupa Birliği’ne (AB) aykırı tutumu nedeniyle Brüksel’deki endişeli bekleyişin ardından, kısa süre önce yapılan seçimler sonrası Birliğin yönetim boşluğu yaşadığı ve aşırı sağın güçlendiği kritik bir süreçte, AB dönem başkanlığını 6 aylığına üstlenecek.
Yarın AB Konseyi’nin dönem başkanlığı Belçika’dan Macaristan’a geçecek.
Macaristan 2011’de ilk kez üstlendiği bu görevi, 1 Ocak’a kadar sürdürecek.
Yılda iki kez AB’ye üye ülkeler arasında dönüşümlü olarak üstlenilen dönem başkanlığı, bu kez, AB’nin rutin içsel dinamiği olmasının dışında bir anlam taşıyor.
Son dönemde hemen her konuda aykırı tutum takınan Macaristan’ın Birliğin karar alma organına liderlik edecek, üye ülkelerin tümünü temsil edecek ve dahası gündemi belirleyecek olması, AB’nin rotasında 6 aylık bir değişikliğe işaret edecek.
Macaristan 18 Haziran’da ülkesinin dönem başkanlığının sloganını “Avrupa’yı yeniden büyük kıl (Make Europe Great Again)” olarak belirlediğini duyurdu. Budapeşte yönetimi bunun, “proaktif bir başkanlık; üye ülkelerin birlikte daha güçlü olduklarını, Avrupa’nın bağımsız bir küresel oyuncu olabileceğini” simgelediğini ifade etti.
Ancak ABD’nin eski Başkanı Donald Trump’ın “Amerika’yı yeniden büyük kıl (Make America Great Again)” söylemini andırması, Budapeşte’nin Brüksel’deki yönetime karşıtlığının ifadesi, hatta meydan okuması şeklinde yorumlandı.
Macaristan, dönem başkanlığının önceliklerini; “çiftçi odaklı bir AB tarım politikası, tutarlı ve liyakate dayalı bir genişleme politikası, demografik zorlukların ele alınması, yasa dışı göçün önlenmesi, Avrupa savunma politikasının güçlendirilmesi, üye ülkeler arasında uyum politikasının geleceğinin şekillendirilmesi ve Yeni Avrupa Rekabet Edebilirlik Anlaşmasının kabulü” olarak duyurdu.
Avrupa İşleri Bakanı Janos Boka, bu tercihin nedenini “Avrupa, komşularımızdaki savaşın, küresel rekabetin, kırılgan güvenlik durumunun, yasa dışı göçün, doğal afetlerin, iklim değişikliğinin etkilerinin ve demografik durumun getirdiği ortak zorluklarla karşı karşıyadır.” diyerek açıkladı.
“Üye ülke ve kurumlarla samimi işbirliği, dürüst aracılık yapıp yapamayacağımızın çok yakından izleneceğinin bilincindeyiz.” değerlendirmesini yapan Boka, ülkesinin dönem başkanlığının standartlarının diğer ülkelerden dahi yüksek olacağını taahhüt etti.
Ancak Macar Bakan’ın sözlerinin de Brüksel’deki yankısı farklı oldu.
Her bir başlığın adeta, AB’nin mevcut politikalarını yetersiz ve yanlış bulan Viktor Orban hükümetinin kendi vizyonu çerçevesinde belirlendiği dikkati çekti.
Öte yandan Macaristan’ın dönem başkanlığıyla ilgili endişeler, geçen yıldan bu yana sürüyor.
1 Haziran 2023’te AP Genel Kurulu bağlayıcı olmayan bir karar tasarısını 442 leh, 144 aleyhte oyla kabul etmiş, Macaristan’ın dönem başkanlığı sorumluluklarını yerine getiremeyecek olduğu belirtilerek, AB Komisyonundan görevin iptali dahil, muhtemel önlemleri alması istenmişti.
Üye ülkelerde ve AB yönetiminde Orban’ın dönem başkanlığını kendi gündemini dayatmak için bir fırsat olarak göreceği düşüncesi hakim olduğundan, Belçika dönem başkanlığı ocak-temmuz döneminde, Ukrayna’ya 50 milyar avroluk yardım paketi ile Rusya’ya yaptırımlar başta olmak üzere önemli dosyalar üzerindeki çalışmaları ivedilikle tamamladı.
Budapeşte-Brüksel gerginliği
Macaristan’ın AB ile ayrışmasının temelleri, Birliğin en uzun süre başbakanlık yapan lideri olma sıfatını taşıyan Orban’ın 2010’da göreve gelmesiyle atıldı.
Muhafazakar görüşleri, milli egemenliği, Macar kültürünü ön planda tutan yönetim anlayışı, giderek özellikle AB hukukunun üye ülkelerin hukukuna üstünlüğü konularında ayrılığa yol açtı.
2018’de AB, Macaristan’a karşı AB Konseyindeki oy hakkının elinden alınmasını öngören ve “nükleer seçenek” olarak adlandırılan 7. maddenin uygulanmasıyla ilgili süreç başlattı.
AB’nin Macaristan’a yönelik yolsuzluk, basın özgürlüğü ve çoğulculuğu, cinsiyet eşitliği, mülteci hakları gibi konulardaki eleştirileri giderek sertleşti.
Aynı dönemde Budapeşte, AB fonlarından yararlanmasının hukukun üstünlüğü ilkesine bağlanması anlamına gelen “koşulluluk mekanizması”nın devreye sokulması ihtimaline karşı, önemli konularda sıklıkla veto yetkisine başvurmaya başladı. AB’nin bütçesini ve Kovid-19 salgınının ekonomik sonuçlarına karşı hazırlanan kurtarma programını engelledi.
AB Komisyonu Macaristan’a basın özgürlüğünün ihlali, cinsiyet ayrımcılığı, AB’nin iltica hukukunun ihlali gerekçesiyle AB Adalet Divanı’nda davalar açtı.
2022’de AP, Macaristan’ın yönetim şeklini “seçimli otokrasi” olarak tanımlayarak, ülkenin, AB’nin değerlerini sistemik olarak tehdit ettiğine ve “artık demokratik olarak yönetilmediğine” karar verdi.
Aynı yıl AB fonlarının kötüye kullanılmasına ilişkin uzun süredir devam eden endişeler nedeniyle Budapeşte yönetimine karşı bütçeden pay verilmesi “koşulluluk mekanizması”yla şarta bağlandı. 7. Madde adı verilen söz konusu prosedür, halen devam ediyor.
2022’nin sonunda AB, Macaristan’a verilecek fonların 22 milyar avrosunu dondurdu. Daha sonra yargı alanında bazı ilerlemeler kaydedildiği gerekçesiyle bunun 10 milyar avrosu serbest bırakıldı.
AB tarafında bunlar olurken, Macaristan ise özellikle son 2 senede Ukrayna’ya finansal destek, bu ülkenin AB üyeliği ve Rusya’ya yeni yaptırımlar gibi kararları sık sık veto etti.
Dönem başkanlığını üstlenmesine bir ay kala oy kullanma yetkisinin alınması gündemde önemli yer tuttu.
Aşırı sağın yükseldiği, AB’nin yönetim boşluğu yaşadığı döneme denk geldi
Macaristan’ın endişeyle beklenen dönem başkanlığı, hem seçimlerin yeni yapılmış olması nedeniyle AB yönetiminin henüz oluşmadığı hem de seçimler sonucunda aşırı sağın güçlendiği olağandışı bir döneme denk geldi.
6-9 Haziran’da yapılan AP seçimlerinde Orban’ın Fidesz Partisi ile aynı siyasi çizgideki birçok parti, önemli üye ülkelerde kazanımlar elde etti.
Sağ partilerin ittifakıyla sonuçlanabilecek bu durumun, Orban’ın elini ve manevra hakimiyetini güçlendireceği yorumları yapılıyor.
Diğer yandan AB’nin yeni yönetiminin henüz inşa edildiği aylara denk gelmesi, etkili bir dönem başkanlığı olmasının önüne geçmiş oldu.
AB’nin kurumsal yönetiminin tamamlanmasının Macaristan’ın görevi devredeceği Aralık 2024’ü bulacak olması, Orban’ın iddialı dönem başkanlığı hedeflerinin pratikte yasama sürecinde karşılık bulmasına engel olacak.
Bu durum neticesinde Macaristan dönem başkanlığının “siyasi” nitelikte olacağı, AB’nin rotasını değiştirecek bir etkiye sahip olamayacağı değerlendiriyor.