The Star gazetesinin haberine göre Bakan Hasan, Malezya’ya resmi ziyaret gerçekleştiren Brezilya Dışişleri Bakanı Mauro Vieira ile yaptığı ikili görüşmeye dair açıklamalarda bulundu.
BRICS’e katılım konusunun Vieira ile görüşmesinde gündeme geldiğine işaret eden Hasan, BRICS’e öncelikle partner ülke düzeyinde dahil olmayı umduklarını belirtti.
Hasan, gelecek yıl Brezilya’nın BRICS dönem başkanlığını yürüteceğini dile getirerek, “Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’nın Başbakan Enver İbrahim’e Malezya’nın BRICS’e katılması için yaptığı davetin gerçekleşmesini umuyoruz” ifadesini kullandı.
Malezya Başbakanı Enver İbrahim, daha önce ülkesinin Rusya’ya BRICS’e katılma başvurusu içeren bir mektup gönderdiğini, ayrıca örgütün stratejik ortağı olmaya hazır olduğunu da ifade etmişti.
İbrahim haziran ayında BRICS’in genişleme politikası konusunda birlikte çalıştıkları Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’ya Malezya’nın örgüte katılma niyetini teyit etmişti.
Ekonomik gücün artık sadece ABD’nin elinde olmadığını ifade eden Enver; Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) BRICS’e katılımıyla grubun toplam nüfusunun 3.54 milyara ulaştığını ve bunun da dünya nüfusunun yüzde 45’ini oluşturduğuna dikkati çekti.
Haziran 2006’da St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in bir araya gelmesiyle kurulan BRICS, 2010’da Güney Afrika’nın, bu yıl da Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) katılımıyla çok uluslu yapı haline geldi. 40’tan fazla ülke, BRICS’e katılım için başvuru yaptı.
BRICS’in oluşumu
Haziran 2006’da St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in bir araya gelmesiyle kurulan BRICS, 2010’da Güney Afrika’nın, bu yıl da Mısır, Etiyopya, İran ve BAE’nin katılımıyla çok uluslu bir yapı haline geldi.
30 ülkenin daha katılmaya hazır olduğu BRICS, küresel ekonomide önemli konuma sahip ve dünya düzeninde alternatif birlik olma yolunda ilerliyor.
Ekonomi ağırlıklı BRICS, gelişmekte olan ve ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin hakimiyetine direnç gösteren devletlere uluslararası konularda daha fazla temsil ve söz hakkının verilmesi hedefini de güdüyor.