Manisa’nın Kula ilçesinde geleneksel olarak meşe odunundan mangal kömürü üretimiyle geçinen mahalle halkı, zor ve uzun uğraş gerektiren işlerini el birliğiyle yapıyor.
Büyükşehir yasasıyla mahalle statüsüne geçen Battalmustafa köyünden sabah saatlerinde yola koyulan traktörler, çoğu evli çiftlerin bulunduğu mangal kömürü emekçilerini Orman Genel Müdürlüğünce gençleştirme çalışmalarının yürütüldüğü ormanlık alana taşıyor.
Orman aralama çalışmaları kapsamında elektrikli testerelerle parçalara ayrılan dal ve odunlar, römorklara yükleniyor.
Mangal kömürü üretilen sahaya boşaltılan dallar, büyüklüklerine göre ayrılarak koni şeklinde diziliyor. “Torluk” adı verilen yığının üstü daha sonra toprakla örtülüyor.
Tepesinde açılan delikten koninin içine atılan közlerle kontrollü yakılmaya başlanan dallar, 10 ila 12 gün süresince içten içe yanarak mangal kömürüne dönüşüyor. Bu süreçte ocağın başında olası bir aksaklığa karşı nöbet tutan köylüler, yorgunluklarını çay içerek ve türkü söyleyerek gideriyor.
Mangal kömürlerini çuvallara doldurup kamyonete yükleyen köylüler, tüm bu mücadele sonunda elde ettikleri ürünleri kilogramı 3,5 liradan tüccarlara satıyor.
Bölgede yıllık ortalama 300 ton üretilen mangal kömürü, meşe kalitesi ve geleneksel üretim yöntemiyle alıcılardan talep görüyor.
“Paramızı toprağın altından çıkarıyoruz”
Mahalle halkından 60 yaşındaki Mehmet Uygun, AA muhabirine, mangal kömürü üretimini atalarından öğrendiklerini, zorluğun yanında ince detayları bulunan mesleklerini severek yaptıklarını söyledi.
Odunun kömüre dönüşmesinin dışarıdan göründüğü gibi kolay olmadığını anlatan Uygun, şöyle konuştu:
“Ormandan kesmesi, taşıması zor. Getirip odunu döktün mü işin inceliğini bilmen lazım. Biz atamızdan öğrendik. Herkes bunu yapamaz. Nasıl bir çırak ustanın yanında yetişiyorsa aynen öyle eğitilmesi gerek. Ekmek paramızı toprağın içinden çıkarıyoruz. Ne zaman ne olacağı belli değil, gecenin ikisinde kömür delinebilir, yanarken boşluk yapabilir, emeklerimiz heba olabilir. Havasını bulamazsan bu kömürü çıkaramazsın.”
Toruğun başında nöbet tutmanın önemine dikkati çeken Uygun, yağışın ve şiddetli rüzgarın ateşi bozabildiğini belirterek, “Ateşin sönmeye yakın en zor zamandır. Toruk açılma yapar, yanma yapar. Bir saat bu şekilde yanarsa zarar edersin. Bunu yakmadan çıkarmanın yoluna bakacaksın.” dedi.
“Satıp paramı aldıktan sonra en mutlu insan benim”
Üretim sürecinde mahallelinin imece usulüyle birbirinin işine koşturduğunu anlatan Uygun, birlik olunca en zor işlerin dahi üstesinden gelinebileceğini ifade etti.
Mangal kömürü üretiminde kadınların desteğinin önemine değinen Uygun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir işi severek yapmıyorsan yapmayacaksın, eşin destek olmuyorsa da yapmayacaksın çünkü batırırsın. Bu işin hazzını en çok yaşadığım an sattıktan sonra hissettiklerim. Mesela buradan kamyona yükleyip Afyonkarahisar’a götürüp satıyorum. Orada paramı alıp yola düştüğümde, evime getirip eşimle harcadığımızda en mutlu insan benim. Satış konusunda sorunumuz yok. Elimizde bulunduktan sonra kaç ton olursa olsun satılır. Bizim ürünümüz kaliteli olduğundan bir dakika bile durmuyor.”
Mangal kömürü emekçisi 62 yaşındaki Elif Günay da bu işi çocukluğundan beri yaptığını, zor olmasına rağmen komşuları ve arkadaşlarıyla keyifli vakit geçirdiklerini söyledi.
Günay, “Geçimimiz odun kömüründen, idare ediyoruz şükür ama çok zor. Şimdiden sonra yapmaya kudretim yok artık. Belim ağrıyor, başım ağrıyor. Çocuk yaşta başladım, anamın evinde başladım, bu yaşıma kadar bununla uğraşıyorum. Odunlarla uğraşırken dağlarda çay demleriz, içeriz, türkü söyleriz, bazen ağlarız, bazen güleriz.” diye konuştu.