Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı ile Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Deniz Teknolojileri Mühendisliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Yiğit, 22 maddelik “Marmara Denizi Koruma Eylem Planı”nı AA muhabirine değerlendirdi.
- Marmara Denizi’nde müsilaj temizleme seferberliği başladı
- Marmara’dan iki günde 392 metreküp müsilaj toplandı
Sarı, denize kıyısı bulunan illerin yöneticileri tarafından imzalanan planın memnuniyet verici olduğunu söyledi.
Marmara’yı müsilajdan temizleme işinin uzun soluklu bir süreç olduğunu belirten Sarı, “Müsilajın esas oluştuğu alan 0 ila 30 metre arasındadır. Oraya ne yazık ki müdahale edemiyoruz. Orada bir temizlik çalışması yapmak mümkün değil. Onun sebeplerini ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bunu da atık arıtma tesislerini yaparak aşabiliriz.” dedi.
Sarı, deniz yüzeyinde ve kıyılarda yapılan temizlik çalışmasını, ilgili kurum ve kuruluşlarda farkındalığın artırılması, birlikte çalışma ruhunun geliştirilmesi ve kamuoyuna farkındalık kazandırılması için bir iyi niyetli başlangıç olarak değerlendirilebileceğini dile getirdi.
Denizin dibinde de bir yaşam alanı olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade eden Sarı, buraya müdahale ederken havuz veya küveti temizler gibi davranılamayacağını anlattı.
Dibe çöken müsilaj kümelerinin kaldırılmasını, bir şekilde oraya müdahale edilmesini canlı yaşamının korunması bakımından doğru bulmadıklarına işaret eden Sarı, “Orada mecburen bekleyeceğiz. Zaman içinde mikroorganizma faaliyeti sonucunda parçalanmalar oluşacak ve zaman içinde ortadan kalkacak.” ifadelerini kullandı.
“Müsilaj boğaz akıntısıyla Ege Denizi’ne doğru taşınıyor”
Prof. Dr. Sarı, müsilajın boğaz akıntısı aracılığıyla Marmara Denizi’nden Ege Denizi’ne doğru taşındığı bilgisini verdi.
Bu maddenin köpük formunda ve çok hafif bir yapıda olduğuna dikkati çeken Sarı, “Rüzgarla, akıntıyla ve dalgayla parçalanarak aslında yayılıyor. Doğal şartlarda Ege Denizi’nde de müsilaj oluşabilir ama Marmara Denizi gibi bir yoğunlukta görmeyi beklemiyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bandırma ve Erdek körfezlerinde suyun içinde müsilajı gözlemlediğini hatırlatan Sarı, son dalışını iki gün önce yaptığını ve bir öncekine göre deniz salyasının arttığını tespit ettiğini bildirdi.
Yüzeydeki birikme ya da dağılmanın aldatıcı olabildiği uyarısında bulunan Sarı, şöyle devam etti:
“Suyun üstünde gördüğümüz belki de binde biri. Rüzgar, yağmur gelir dağıtır, bakarsınız deniz tertemiz olmuş ama diğer gün sabah yine ortaya çıkar. Müsilajın etkisi esas suyun altında ve deniz dibindedir. Bundan sonraki aşamada da hızla artık atık arıtma tesislerinden ya da kanalizasyonları toplayıp derin deşarjlarla deniz dibine pompaladıklarımızın azaltılması ve acilen atık arıtma tesislerinin yapılmasıyla ilgili adımları atmamız gerekiyor. Evet bu bugünden yarına olmaz. Bu deniz 40 yılda bu hale geldi, 40 günde de temizlenmeyecek ama atık arıtma tesislerini yapmadığımız, adım atmadığımız sürece sebepler ortadan kalkmayacağı için müsilajda kalıcı, köklü bir çözüme doğru yol alamayız.”
“Filtrasyon sistemleri ve bunların temizliklerinin durumu çok önemli”
Prof. Dr. Yiğit ise sorunun çözümü için her şeyden önce ivedi olarak tüm kurum ve kuruluşların elini taşın altına koyması gerektiğini kaydetti.
Bakanlığın girişimleriyle mekanik temizliğe belli oranda başlandığını anımsatan Yiğit, “Tabii bu bizim acil önlem olarak uyguladığımız bir yöntem. Bunun ötesinde, bu soruna sebebiyet vermiş olan, arka plandaki konuları çok dikkate almamız gerekiyor.” açıklamasında bulundu.
Yiğit, özellikle evsel atıklar ve kanalizasyon konusunun bu aşamada çok önemli olduğu vurgusunu yaptı.
Denize yapılan deşarjın mutlaka kontrol altına alınması gerektiğine dikkati çeken Yiğit, şöyle konuştu:
“Denizlerimizin temizliği için filtrasyon sistemleri ve bunların temizliklerinin durumu çok önemli. İki gündür Marmara Denizi’nde emiş yoluyla bir kontrol sağlamaya, su yüzeyindeki malzemeyi çekmeye çalışıyoruz. Bir hesaplayalım, acaba 4 saatte ne kadar kaç ton su çekebildik? Ama deşarj noktasında düğmeye bastığımız an kaç ton suyu deşarj ediyoruz? Sadece Çanakkale’nin bile suyunu geri çekebilmemiz mümkün değilken koskoca Marmara Denizi’nin endüstriyel yükünün bu yöne (Çanakkale Boğazı) doğru gelmesiyle bunu sadece mekanik temizlemeyle bertaraf etmemiz mümkün olmayacaktır. O nedenle acil eylem planı çok önemli bir hareket olacaktır.”