Tüm evsel ve endüstriyel atık sular ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmalı, arıtma tesislerinde su geri kazanımı sağlanmalı, Marmara Denizi’nin azot-fosfor yükünü azaltmak öncelikli tedbir olmalı
Marmara Denizi başta olmak üzere denizlerdeki müsilaj sorununun nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun 4 aylık çalışmanın ardından hazırladığı raporda, sorunlar tespit edilerek çözüm önerileri sunuldu.
Meclis Başkanlığına sunulan rapora göre, Marmara Denizi’nde besin tuzu miktarının artmasının bir sonucu olarak yüzey sularında biyolojik üretim arttı ve ışıklı tabakanın kalınlığı azaldı. Bu durum, zaman içinde Marmara Denizi dip sularının oksijeninin büyük bir kısmının kaybedilmesine ve oksijen azlığı gibi ekosistemi ciddi anlamda tehdit eden tehlikelerle karşı karşıya kalınmasına neden oldu.
Yapılan güncel çalışmalarla Marmara’nın derin sularında oksijen konsantrasyonunun 7,3 mikrometre seviyesine kadar düştüğü tespit edildi.
Raporda, Marmara’daki kirliliğin yüzde 76,53’ünün İstanbul’dan kaynaklandığı, İstanbul’u sırasıyla Kocaeli ve Bursa’nın takip ettiğine yer verildi.
Marmara Denizi’nin özellikle son 40 yıldır yoğun çevresel sorunların baskısı altında olduğuna işaret edilen raporda, bölgede artan nüfus, yoğun şehirleşme ve sanayi atıklarının yol açtığı kirliliğin, arıtma tesislerinin yetersiz kalmasına neden olduğu ifade edildi. Evsel ve endüstriyel atıkların doğrudan ya da yetersiz arıtma ile denize verilmesi ve turizm, gemicilik, tarım gibi faaliyetler sonucu organik yüklerin artmasının, Marmara Denizi’ni ötrofik hale getirdiği kaydedildi.
Son yıllarda çevre sorunları ile iklim değişikliğinin artan etkisinin deniz ekosistemlerine baskı oluşturduğu, biyoçeşitliliğin azalmasına yol açtığı, denizel canlı yaşamını tehdit ettiği belirtilen raporda, atıkların denize deşarjında organik birikimin taşıma kapasitesini aşması, iklim değişikliği sonucu deniz suyu sıcaklıklarının artışı ve durağan deniz şartlarının su değişimini sınırlaması gibi oluşumların tetiklediği plankton patlamaları gibi oluşumların daha sık gözlenmeye başlandığına işaret edildi.
Deniz ekosistemindeki bu değişimlerin bir sonucu olarak Marmara Denizi’nde ilk kez 2007’de müsilaj oluşumunun gözlendiği fakat etkisinin nispeten sınırlı kaldığı anlatılan raporda, denizdeki plankton artışı ve bakteri faaliyetleri ile yapışkan/kaygan topaklanmalar şeklinde gözlenen müsilaj oluşumunun Marmara Denizi’ndeki kütlesel etkisinin, son dönemde tekrar izlenmeye başlandığı ifade edildi.
Raporda, Marmara Denizi’nde 2020 yılının sonbahar döneminde ortaya çıkan ve özellikle 2021 yılının ilkbahar mevsiminde etkisi artan müsilajın endişe verici boyuta ulaştığı vurgulandı.
Müsilajın kontrolü, önlenmesi ve etkilerine karşı öneriler
Raporda, müsilajın kontrolü, önlenmesi ve etkilerine ilişkin 17 ana başlıkta 157 öneri sıralandı.
Atık su yönetiminde temel prensibin “en az kirletme” ve “maksimum geri kazanım” olması gerektiği belirtilen raporda, arıtılmış evsel atık suların sanayide, park, bahçe ve yeşil alan sulamalarında kullanımının yaygınlaştırılması önerildi.
Çevre kirliğine yol açma potansiyeli yüksek sanayi sektörlerinin ihtisas organize sanayi bölgelerinde bir araya getirilmesinin teşvik edilmesi gerektiği vurgulanan raporda, kesilen çevre cezalarının bir kısmı ile belediyelerin atık su bedellerinin bir kısmının valilikler bünyesinde oluşturulacak bir fona aktarılması ve bu fonda biriken paranın yalnızca arıtma tesislerinin yapım ve işletilmesi için kullanılması talep edildi.
Termik santrallerin soğutma sularının Marmara Denizi başta olmak üzere denizlere olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması gerektiğinin altı çizilen raporda zeytin kara suyu kaynaklı kirliliğin önlenmesi için atık su azaltımını gerçekleştirecek iki fazlı sistemlerin yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli özendirici teşviklerin hayata geçirilmesi istendi.
Meclis Araştırma Komisyonu raporunda, tüm evsel ve endüstriyel atık suların ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulması, arıtma tesislerinde su geri kazanımı sağlanması ve böylece Marmara Denizi’nin azot-fosfor yükünün azaltılması öncelikli tedbir olarak önerildi.
Belediyelerin tahsil ettiği atık su bedellerinin, belediye bütçesinin içinde özel bir hesaba aktırılarak yalnızca arıtma tesislerinin yapımı ve işletilmesi için kullanılması gerektiği ifade edilen raporda, atık su arıtma tesisinin yapımı için ilgili kurumun yeterli ve uygun alanı olmadığı takdirde hazine arazilerinden arsa tahsisi yapılabilmesi gerektiği belirtildi.
Raporda, Tuna Nehri başta olmak üzere Karadeniz’e dökülen tüm nehirlerin kirlilik etkisinin tespiti konusunda kıyıdaş ülkelerle iş birliği içinde yürütülen çalışmaların daha verimli ve etkili hale getirilmesi önerisi yer aldı.
Su kaynaklarının korunması için “kullanan öder” ve “kirleten öder” prensiplerinin yansıtıldığı bir ekonomik yapı kurulması gerektiği ifade edilen raporda, bu doğrultuda su ve atık su bedelleri için tam maliyet esasına dayalı tarifeler belirlenmesi istendi.
– “Katı atıklar depolama tesisine gönderilsin”
Marmara Denizi için bütüncül bir yaklaşımla iklim değişimini dikkate alan yeni bir atık yönetim politikası oluşturulması gerektiği kaydedilen raporda yer alan diğer önerilerin bazıları şöyle:
– Marmara Denizi Havzası’ndaki tüm düzensiz depolama tesisleri, rehabilitasyonu yapılarak kapatılmalı ve havzada oluşan tüm katı atıklar geri kazanım sonrasında düzenli depolama tesislerine gönderilmeli.
– Deniz araçlarının sintine suyu, kirli balast gibi atıklarının denize kaçak olarak deşarj edilmesini önlemek için denetimler sıklaştırılmalı, Marmara Denizi’nin tamamı uçak ve diğer hava araçlarıyla havadan denetlenmeli.
– Marmara Denizi’ne gemilerin atık sularının boşaltılmasının önlenmesine yönelik düzenleme yapılmalı ve bir an önce hayata geçirilmeli.
– Marmara Denizi Havzası’ndaki denetimlerde uzaktan algılama, uydu ve erken uyarı sistemleri, insansız hava araçları ve radar sistemlerinin kullanımı artırılmalı.
– Uydu verileri, anlık izleme sistem verileri ve laboratuvar sonuçlarına göre aşırı alg artışları ve müsilaj oluşumunun takibi yapılmalı, bu çerçevede gerekli tedbirler alınmalı.
– Deniz dolgusu ve kıyı yapılarının doğal yapıya etkilerinin en aza indirilmesi ve “suyun kumla buluşması” temel prensip olmalı.
– Çevreye saygılı üretim yapan, sıfır atık projesini uygulayan ve ileri biyolojik atık su arıtma tesisini yapıp işleten ve gri su kullanan firmalar ödüllendirilmeli.
– Deterjan ve kişisel hijyen ürünlerinden kaynaklanan fosfor kirliliğinin azaltılması için fosfor ve yüzey aktif madde içeren temizlik malzemelerinin kullanımı aşamalı olarak azaltılmalı, fosforsuz ürünlerin üretimine yönelik mevzuat düzenlemeleri yapılmalı.
– Temizlik malzemelerinde çevre etiketli ürünlerin kullanımı yaygınlaştırılmalı, çevre etiketli ürünlerin duyurulması için bir web sitesi ve sosyal medya hesabı kullanıma açılmalı.
– Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğinde çevre temalı etkinlikler düzenlenmeli.
– Gönüllü çevre dedektifleri yetiştirilmesine yönelik eğitimler verilmeli ve programlar yapılmalı.
– Çevre yönetimine ilişkin konular eğitim müfredatına eklenmeli.
– Öncelikli olarak bakteriden memeliye kadar Marmara Denizi biyoçeşitliliği tanımlanmalı ve kayıt altına alınmalı. Buradan elde edilen veriler ile tarihi veriler karşılaştırılarak türlerin yerli ve yabancı tür tespiti yapılmalı, yabancı türlerin istilacı olma potansiyelleri araştırılmalı ve tüm canlı gruplarını kapsayacak şekilde düzenli izleme çalışmaları yapılarak yeni yabancı türler hızlı şekilde tanımlanmalı.
– Deniz canlılarını ve besin zinciri nedeniyle o canlıları tüketenleri olumsuz etkileyen plastik ve mikro plastik kirliliklerin önlenmesi konusunda gerekli tedbirler alınmalı.
– Marmara Denizi’ndeki balıkçılık faaliyetlerine ek düzenlemeler getirilerek av baskısının azaltılması için insan gıdası haricinde su ürünleri istihsalinin kısıtlanmasına yönelik düzenlemeler yapılmalı.
– Marmara Denizi’nde su kalitesinin geliştirilmesine katkıda bulunmak üzere midye yetiştiriciliği için uygun yerler belirlenmeli ve kapasitesi artırılmalı.
– Nesli tehlike altında bulunan ve koruma altında olan mersin balığı, deniz alası, büyük camgöz köpek balığı, pervane balığı, yağlı balık, deniz atı, deniz çayırları, mercanlar, kırmızı yıldız, deniz süngeri, deniz kaplumbağası, yunus ve Akdeniz foku gibi türlerin yaşama ve üreme alanları iyileştirilerek güvenle korunmaları ve çoğalmaları için yapılan çalışmalar artırılmalı.