Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna, TCMB Kanunu’nun gereği Bankanın faaliyetlerine ilişkin sunum yaptı.
Merkez Bankası’nın temel amacının, fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğuna işaret eden Karahan, “Bu amaçla, 2023 yılı haziran ayından itibaren güçlü bir parasal sıkılaşma yapmaktayız. Fiyatlama davranışlarını ve enflasyon beklentilerini yakından takip ediyoruz. Enflasyon, hedeflerimizle uyumlu seviyelere gerileyene kadar sıkı para politikası duruşumuzu korumakta kararlıyız. Enflasyon görünümünde kalıcı bir bozulmaya kesinlikle izin vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
2024’ün ilk çeyreğine ilişkin verilerin, iç talebin büyümeye yıllık bazdaki katkısının azalmakla birlikte halen yüksek seyrettiğine işaret ettiğini dile getiren Karahan, ilk çeyrek itibarıyla net ihracat 2022’nin üçüncü çeyreğinden bu yana ilk kez yıllık büyümeye pozitif katkı verdiğini vurguladı.
Karahan, yılın ilk çeyreğinde iç talebin güçlü seyrettiğini belirterek ikinci çeyreğe ilişkin öncü göstergelerin, yurt içi talepte ilk çeyreğe kıyasla yavaşlamaya işaret ettiğini dile getirdi.
Sıkı para politikası talebi dengeleyecek, tasarrufları teşvik edecek
İç talep ve üretime ilişkin görünümün, toplam talep koşullarının enflasyonist düzeyde seyrettiğine işaret ettiğini anlatan Karahan, sıkı para politikasının talebi dengeleyeceğini, tasarrufları teşvik edeceğini söyledi. Bunun sonucunda negatif düzeylere düşecek olan çıktı açığının, dezenflasyon sürecinin önemli bileşeni olacağına dikkati çekti.
Karahan, “2024’ün ikinci yarısında, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkisiyle iç talepte zayıflama olacağını ve bu sayede cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğini öngörüyoruz.” diye konuştu.
“Konut piyasasındaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz”
Yıllık enflasyonun mayıs itibarıyla yüzde 75,5 olduğunu anımsatan Karahan, sadece yıllık göstergeleri değil, aylık enflasyonun ana eğilimini de yakından takip ettiklerini kaydetti. Karahan, şöyle devam etti:
“Son dönemde hizmetler grubundaki fiyat artışlarının, diğer gruplara kıyasla daha güçlü olduğunu görüyoruz. Mayıs itibarıyla yıllık enflasyon temel mal grubunda yüzde 56,5 oranındayken hizmet grubunda yüzde 96 civarındadır. Hizmet sektörüne ait yayılım endeksi tarihsel eğiliminin üzerinde seyrederek fiyat artışlarının sektör geneline yayılmaya devam ettiğine işaret etmektedir. Sektörün emek-yoğun yapısı kısmen bu gelişmeyi açıklarken geçmiş enflasyona endeksleme davranışının etkisi, özellikle yönetilen-yönlendirilen kalemler, kira, sağlık ve eğitim hizmetleri üzerinde hissedilmiştir. Bu hizmet kalemleri, şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun bir süreye yayılmasına neden olmaktadır. Ayrıca, başta kırmızı et olmak üzere, gıda fiyatlarındaki artışlar da lokanta-otel fiyatlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye’de hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin önemli bir bileşeni de kiralardır. Bu doğrultuda, konut piyasasındaki gelişmeleri öncü gösterge olarak yakından takip ediyoruz. Enflasyondan korunma saiki ile artan talep ve depremin yol açtığı arz-talep dengesizlikleri konut fiyatlarında yüksek oranlı artışlara sebep olmuştu. Söz konusu gelişmelerin etkileri, kiralara gecikmeli ve belirgin bir şekilde yansımaktadır.”
“İhtiyaç kredisi büyüme sınırlarını yüzde 2’ye düşürdük”
Karahan, TL’deki istikrarlı seyir, finansal koşullardaki sıkılaşma ve iç talebin zayıflamasının gelecek dönemde dayanıklı tüketim malları başta olmak üzere mal gruplarında fiyat artışlarının yavaşlamasına neden olacağını söyledi. Enflasyon beklentilerinin, tahmin aralığına yakınsamasının dezenflasyon açısından kritik önemde olduğunu ifade eden Karahan, “Enflasyonda yaşanan yukarı yönlü sürprizlerin de etkisiyle beklenti eğrisi şubat ve mart aylarında yukarıya kaymıştır. Marttaki parasal sıkılaştırma sonrasında beklenti eğrisi nisanda aşağıya kaymış, bu eğilim mayıs ayında da sürmüştür. İlk dört ayda anket katılımcıları 2,7 puanlık yukarı yönlü enflasyon sürprizi yaşamış, ancak yıl sonu enflasyon beklentilerini 1,6 puanla daha sınırlı oranda güncellemiştir.” değerlendirmesini yaptı.
Karahan, aldıkları kararların enflasyon beklentilerinde iyileşme sağlayacağını düşündüklerini bildirerek para politikası stratejileri hakkında da bilgi verdi. İç talepteki dengelenmeyi desteklemek amacıyla ticari ve ihtiyaç kredisi büyüme sınırlarını yüzde 2’ye düşürdüklerini ifade eden Karahan, kredi büyümesine dayalı zorunlu karşılık tesisi uygulaması getirdiklerini, menkul kıymet tesisini de kaldırdıklarını söyledi.
Karahan, kredi kartı azami faiz oranlarını da yükselttiklerini belirterek şöyle devam etti:
“Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek ve Türk lirası mevduatın payının artırılması için hedeflere bağlı olarak, Türk lirası zorunlu karşılıklara faiz ödemesine başlarken TL mevduat payı artış hedeflerini güncelledik. Kur Korumalı Mevduat (KKM) kur farkı ödemelerinin ve 2023 son çeyreğinde artan TCMB taraflı swap bakiyesinin yol açtığı likidite fazlasını sterilize ettik. Yıl sonunda oluşan dönemsel likidite fazlasının sterilizasyonu için aralık ayında TL depo alım ihalelerine başladık. Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin TL varlıklara olan güçlü ilgisi sonucunda sistemde oluşan fazla TL likiditenin sterilizasyonu amacıyla mayıs ayı PPK toplantısından hemen sonra TL mevduat ve KKM için uygulanan zorunlu karşılık oranlarını artırdık. Bu düzenlemeyle birlikte piyasadan ilave 550 milyar TL olmak üzere toplam 1,5 trilyon TL’den fazla likidite çektik.”
Parasal sıkılaştırma finansal piyasalara hızlı ve güçlü şekilde yansıdı
TCMB Başkanı Karahan, likidite gelişmelerini yakından takip ederek sterilizasyon araçlarını gerektiğinde etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceklerine vurgu yaptı. Karahan, parasal sıkılaştırmanın finansal piyasalara hızlı ve güçlü şekilde yansıdığına dikkati çekti. Uyguladıkları politikaların finansal koşullar üzerindeki etkilerinden de bahseden Karahan, kredi faizlerinin geldiği seviyenin kredi büyümesinin yavaşlamasına ve iç talebin dengelenmesine katkı verdiğini anlattı.
Mayısta zayıflayan kredi talebi sonrasında kredi faizlerinde sınırlı gerileme yaşandığını ifade eden Karahan, Türk lirası mevduat faizlerinin seviyesinin sistemde TL mevduat payı artışını desteklediğini kaydetti. Karahan, son verilere göre yabancı para mevduattan Türk lirası mevduata geçişin hızlandığını söyledi.
Karahan, tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek hızda seyretmesinin kritik öneme sahip olduğunu vurgulayarak makro finansal istikrarı desteklemek ve toplam kredi büyümesinin politika hedefleri ile uyumlu düzeyde seyretmesini sağlamak amacıyla yabancı para kredilere de TL kredilere büyüme sınırı getirdiklerini anımsattı.
Son 9 ayda TL mevduat payı yüzde 48’e yükseldi
Gelecek dönemde toplam ticari kredi büyümesinde de bir dengelenme beklendiğini ifade eden Karahan, şubat ve mart aylarındaki yabancı para mevduata yönelik güçlü talebin mart ayında alınan kararlarla ortadan kalktığını söyledi. Karahan, nisandan itibaren TL mevduat 1,3 trilyon TL artarken parite etkisinden arındırılmış yabancı para mevduat ve kur korumalı mevduatında sırasıyla 16,2 milyar dolar ve 117 milyar TL azaldığını bildirdi.
Son 9 ayda, Türk lirası mevduat payı yaklaşık yüzde 32’den yüzde 48’e yükselirken Kur Korumalı Mevduat’ın payı yüzde 26’dan yüzde 13,4’e gerilediğini ifade eden Karahan, şunları kaydetti:
“Para politikası duruşumuz ve uygulamakta olduğumuz makroihtiyati çerçeve, TL mevduata geçiş eğilimine katkı vermeye devam edecektir. Parasal sıkılaşma ile uyumlu olarak getiri eğrisinin negatif eğimi belirginleşmiştir. Menkul kıymet tesisinin kaldırılması da sağlıklı fiyat oluşumunu destekleyecektir. Mevcut politika bileşimi, Türkiye’ye yönelik risk algısının iyileşmesini ve risk priminin düşmesini sağlamıştır. Türkiye’nin risk primindeki iyileşme, yılbaşından itibaren yavaşlamıştır. Artan döviz kuru oynaklığı ve rezerv görünümündeki bozulma, mart ayında risk algısını zayıflatmıştır.”
Swap hariç net rezerv 59,8 milyar dolar iyileşti
Karahan, mart ayında aldıkları kararların sıkı para politikası duruşlarının pekiştirdiğini dile getirerek bu gelişmelerle Türkiye’ye yönelik portföy akımlarını desteklediğini ifade etti. Karahan, “Jeopolitik risklerin yükseldiği ve küresel risk iştahının azaldığı nisan ayında, gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışları gözlenmiş, Türkiye’ye ise giriş gerçekleşmiştir.” dedi.
Türkiye’ye yönelik girişlerin ivmelenerek devam ettiğine vurgu yapan Karahan, “Portföy girişleri, DİBS piyasasında yoğunlaşırken offshore swap kanalıyla da girişler artmaktadır. Mart toplantısında yaptığımız ilave parasal sıkılaştırma, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına güvenini artırmış ve rezervlere olumlu yansımıştır. 22 Mart – 24 Mayıs döneminde, yabancı para cinsi mevduat 15,9 milyar dolar gerilerken, rezerv yönetimi kapsamında, TCMB taraflı swap bakiyesi önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu dönemde, brüt rezervler 18,4 milyar dolar artarken swap hariç net rezerv 59,8 milyar dolar iyileşmiştir.”
Olumsuz baz etkisiyle enflasyon mayısta zirveye ulaştı
Resmi olmayan verilere göre, swap hariç net rezervde geçen hafta itibarıyla pozitife geçildiğinin altını çizen Karahan, enflasyonun 2024 yıl sonunda yüzde 38’e gerileyeceğini tahmin ettiklerini söyledi. Olumsuz baz etkisiyle enflasyonun mayısta zirveye ulaştığını belirten Karahan, “Böylece, politika iletişiminde sıklıkla vurguladığımız geçiş döneminin sonuna geldik. Para politikasındaki kararlı duruşumuz, yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecektir.” diye konuştu.
Böylelikle, yılın geri kalanında enflasyonun istikrarlı olarak gerileyeceği dezenflasyon dönemine gireceklerini anlatan Karahan, bu dönemde olumlu yöndeki baz etkilerin ve enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün etkili olacağını söyledi.
“Sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz”
Karahan, “para politikasındaki sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullanarak martta attıkları adımların etkisiyle finansal koşulların önemli ölçüde sıkılaştığını söyledi. Bunun etkisini krediler üzerinde gördüklerini dile getiren Karahan, şunları kaydetti:
“Önümüzdeki dönemde bunun talebi zayıflatacağını, fiyatlama davranışlarına olumlu yansıyacağını ve dezenflasyon sürecini güçlendireceğini öngörüyoruz. Bu süreçte, maliye politikalarının katkısı ve yönetilen-yönlendirilen fiyatların eşgüdüm halinde belirlenecek olması, dezenflasyon sürecini destekleyecek. Aylık enflasyonun ana eğiliminde, belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri, öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız.”
Fiyat istikrarının, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşul olduğunun altını çizen Karahan, “Kalıcı fiyat istikrarını sağlayana kadar, sıkı para politikası duruşumuzu kararlılıkla sürdüreceğiz. Hazirandan itibaren yaşayacağımız dezenflasyon sürecinde, enflasyonu, belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.