Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK) 23 Şubat’taki toplantısına ilişkin özet yayımlandı.
Özette, tüketici fiyatlarının ocakta yüzde 6,65 arttığı, yıllık enflasyonun yüzde 57,68’e gerilediği anımsatılarak, yıllık enflasyonun hizmet grubunda yükseldiği, enerjide daha fazla olmak üzere diğer tüm alt gruplarda belirgin düşüş kaydettiği bildirildi.
Enflasyonu etkileyen unsurlara değinilen özette, yakın dönemde iktisadi faaliyete ilişkin açıklanan verilerin tahmin edilenden daha olumlu seviyelerde gerçekleştiği, ancak jeopolitik riskler ve faiz artışlarının da etkisiyle gelişmiş ülke ekonomilerinde resesyon endişelerinin sürdüğü kaydedildi.
Özette, uluslararası ölçekte üretici ve tüketici enflasyonunun yüksek seviyelerini sürdürdüğüne işaret edilerek, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarında, küresel risk iştahındaki iyileşmeye paralel şubatta hem borçlanma hem de hisse senedi piyasalarına girişler devam etmiştir. Öte yandan gelişmiş ülkelerin uzun vadeli tahvil faizlerindeki oynaklık ve küresel finansal koşulların seyri gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarına ilişkin riskleri canlı tutmaktadır. Uluslararası emtia fiyatları ocakta sınırlı bir artış kaydetmiş, alt gruplar bazında enerji fiyatları görece yatay seyrederken enerji dışı emtia fiyatlarında bir miktar yükseliş gözlenmiştir. Tahıl koridorunun etkisi ile tarımsal emtia fiyatlarındaki ılımlı seyir sürmüştür. Ilıman hava koşulları ve gaz stoklarının önemli oranda dolması ile doğal gaz fiyatlarında ocak ve şubat aylarında belirgin bir geri çekilme izlenmiştir. Uluslararası taşımacılık maliyetleri düşüş eğilimini ocak ayında da sürdürürken, son aylarda döviz kurlarında gözlenen istikrarlı seyir korunmuştur. Böylelikle, üretici yıllık enflasyonu gerilemeye devam etmiştir.”
“Depremin enflasyon üzerindeki etkileri yakından izleniyor”
PPK Toplantı Özeti’nde, uygulanan bütüncül politikaların desteğiyle enflasyonun seviyesi ve eğiliminde iyileşmeler görülmeye başlandığı belirtilerek, depremin yol açtığı arz-talep dengesizliklerinin enflasyon üzerindeki etkilerinin yakından izlendiği vurgulandı.
Asrın felaketi öncesi öncü göstergelerin, 2023’ün ilk çeyreğinde iç talebin dış talebe kıyasla daha canlı olduğuna ve büyüme eğiliminde artışa işaret ettiği aktarılan özette, “Çoğunlukla deprem öncesi verileri yansıtan göstergelere göre yılın ilk çeyreğinde iç talebin dış talebe kıyasla daha güçlü seyrini koruduğu değerlendirilmektedir.” denildi.
Özette, deprem felaketi sonrası iktisadi faaliyete ilişkin göstergeler üzerinde belirsizlik oluştuğu ifade edilerek, şunlar kaydedildi:
“Depremin doğrudan etkilerinin yanında yeniden inşa faaliyetleri ve uygulanan destekleyici politikalar kanalıyla dolaylı etkilerinin zaman içinde değişen çeşitli sektörel ve bölgesel yansımaları olacaktır. Depremin üretim, tüketim, istihdam ve beklentiler üzerindeki etkileri kapsamlı bir şekilde değerlendirilmektedir. Depremin kısa vadeli etkilerinin şubat ayında imalat sanayi firmalarının geleceğe yönelik üretim ve sipariş beklentilerine kısmen yansıdığı gözlenmektedir. Reel kesim ve sektörel güven endekslerinde de şubat ayında aylık bazda düşüş gerçekleşmiştir. Şubat ayına ilişkin yüksek frekanslı dış ticaret verileri ise depremden etkilenen bölgeden yapılan ihracatın afet sonrasındaki düşüş sonrası toparlanma eğilimi sergilediğine işaret etmektedir. Çalışanlara yönelik alınan yoğun tedbirler ile üretime katılımın ilerleyen haftalarda kademeli olarak artması beklenmektedir. Öte yandan, saha görüşmelerinden edinilen ayrıntılı bilgiler depremden etkilenen bölgede yer alan sanayi üretimi alt yapısının büyük ölçüde korunduğuna ve üretimin sürekliliğinin sağlandığına işaret etmektedir. Depremin yakın vadede ekonomik aktiviteyi etkilemesi beklenmekle birlikte orta vadede Türkiye ekonomisinin performansı üzerinde kalıcı bir etkide bulunmayacağı öngörülmektedir.”
Anket göstergeleri ve yüksek frekanslı verilerin, istihdamdaki artış eğiliminin korunduğunu gösterdiği dile getirilen özette, büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payının arttığı belirtildi.
“Bu ölçülü indirim, deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli”
Özette, para politikası duruşunun, enflasyon görünümüne yönelik risklerin kaynağı, kalıcılığı ve para politikasıyla ne ölçüde kontrol altına alınabileceğine dair değerlendirmeler dikkate alınarak, temkinli bir yaklaşımla sürdürülebilir fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirleneceği vurgulandı.
Para politikasında liralaşma odaklı bir yaklaşım sergilenmeye devam edileceği aktarılan özette, kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyetle buluşmasının yakından izlendiği kaydedildi.
Özette, kurulun, yaşanan felaketin etkilerinin en düşük seviyelere indirilmesi ve gerekli dönüşümün desteklenmesi amacıyla uygun finansal koşulların oluşmasını öncelendireceği bilgisi verilerek, “Bu çerçevede, mevcut destekleyici önlemlere ek olarak, 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi’nde paylaşılan, likidite koşullarını destekleyici araçların gerektiğinde güncellenmesi konusu değerlendirmeye alınmıştır.” ifadeleri kullanıldı.
Sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olmasının deprem sonrası daha da önemli hale geldiği vurgulanan özette, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Bu çerçevede Kurul, politika faizinin 50 baz puan düşürülmesine karar vermiştir. Kurul, bu ölçülü indirim sonrası para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşündedir. Depremin 2023 yılının ilk yarısındaki etkileri yakından takip edilecektir. TCMB, fiyat istikrarının kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması için Liralaşma Stratejisi’ni tüm unsurlarıyla uygulayacaktır. Kurul, 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde belirttiği üzere, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve fonlama kanalları başta olmak üzere tüm politika araç setini liralaşma hedefleriyle uyumlu hale getirecektir. Bu süreçte, politika araçlarının Türk lirası mevduat gelişiminin desteklenmesi, Açık Piyasa İşlemleri fonlamasının teminat yapısında Türk lirası cinsi varlıkların artırılması, fonlamanın kompozisyonunda para takası (swap) ağırlığının azaltılması ve döviz rezervlerinin güçlendirilmesi istikametinde geliştirilmesine odaklanılmaktadır.”
“Gerekli politika tedbirleri oluşturulmaya devam edilmektedir”
PPK Toplantı Özeti’nde, uzun vadeli, sabit getirili ve Türk lirası varlıklara talebin yükselerek getiri eğrisinin parasal aktarımın etkinliği yönündeki seyrinin yakından izlendiği belirtildi.
Kurul’un, kredilerin büyüme hızıyla birlikte hedefli alanlarda verimlilik kazanımları sağlayan kredilerin finansman maliyetlerinin de aktarımın korunmasını sağlayacak şekilde gelişimini gözeteceği bilgisi verilen özette, “Bu çerçevede, Türk lirası likiditesinde ve dağılımında yaşanan gelişmelerin mevduat ve kredi fiyatlamaları üzerindeki etkileri, döviz kurundaki gelişmelerin enflasyon üzerindeki etkileri, kur korumalı mevduat ürünlerine yönelik gelişmelerin ters para ikamesi, döviz piyasalarının derinliği ve istikrarı ile fiyat istikrarı üzerindeki etkileri analiz edilmekte ve gerekli politika tedbirleri oluşturulmaya devam edilmektedir.” denildi.
Özette, TCMB’nin fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceğine vurgu yapıldı.
Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrarın, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyeceği dile getirilen özette, böylelikle yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zeminin oluşacağı ifade edildi.
Özette, kurulun, fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimi oluşturulmasını desteklediği, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edeceği bildirildi.