Merkez Bankası Para Politikası Kurulu: Yıllık enflasyon üzerindeki ağırlık etkisi yıl sonuna doğru ortadan kalkacak

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulunun (PPK) 18 Şubat’taki toplantısına ilişkin yayımlanan özette, ocak ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1,68 arttığı, yıllık enflasyonun 0,37 puan yükselerek yüzde 14,97 düzeyinde gerçekleştiği anımsatıldı.

Temel mal ve enerji gruplarının bu artışın ana sürükleyicisi olduğu aktarılan özette, yıllık enflasyonun hizmetlerde sınırlı ölçüde gerilerken, gıda grubunda taze meyve ve sebze fiyatları öncülüğünde düştüğü, bu görünüm altında, B ve C göstergelerinin yıllık enflasyonu ve eğilimlerinin yükseldiği ifade edildi.

Özette, gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarının ocakta yüzde 2,48 yükselmesine rağmen, grup yıllık enflasyonunun 2,50 puan düşerek yüzde 18,11’e gerilediğine işaret edilerek, “İşlenmiş gıda enflasyonu 2,59 puan artışla yüzde 18,11’e ulaşırken, işlenmemiş gıda enflasyonu baz etkisine de bağlı olarak 8,26 puan azalışla yüzde 18,08’e düşmüştür. Mevsimsellikten arındırılmış verilerle sebze fiyatlarındaki belirgin gerileme işlenmemiş gıda fiyatlarını önemli ölçüde aşağı çekmiştir.” değerlendirmeleri yapıldı.

Taze meyve ve sebze fiyatlarındaki olumlu görünümün aksine, diğer işlenmemiş gıda fiyatlarının hızlı artış eğilimini sürdürdüğü vurgulanan özette, şunlar kaydedildi:

“Çiğ süt referans fiyatındaki düzenlemeyi takiben süt fiyatları belirgin bir şekilde (yüzde 14,52) yükselmiş, et fiyatlarındaki artış öne çıkan bir diğer gelişme olmuştur. İşlenmiş gıda fiyatları aylık yüzde 3,75 ile yüksek bir oranda artarken, peynir ve diğer süt ürünleri ile katı-sıvı yağlar öne çıkan kalemler olmuştur. Çiğ süt referans fiyatındaki artış ilgili gıda ürünlerine geniş bir yayılımla yansırken, öncü veriler bu eğilimin yavaşlayarak da olsa şubatta devam ettiğine işaret etmektedir. Türk lirasındaki değer kazancına rağmen, uluslararası emtia fiyat gelişmeleri başta katı-sıvı yağlar olmak üzere işlenmiş gıda fiyatlarını olumsuz etkilemeye devam etmiştir. Bu gelişmelerle, taze meyve ve sebze dışı gıda yıllık enflasyonu yüzde 19,89’a yükselmiştir.”

“Enerji grubu yıllık enflasyonu önümüzdeki aylarda yükselişini sürdürecek”

Özette, enerji fiyatlarının ocakta yüzde 3,24 arttığı, grup yıllık enflasyonunun yüzde 7,86’ya yükseldiği, bu gelişmede yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki ayarlamaların belirleyici olduğu dile getirildi.

Bu kapsamda elektrik, şebeke suyu ve doğal gaz fiyat artışlarının öne çıktığına işaret edilen özette, “Öte yandan, uluslararası petrol fiyatlarındaki yükselişe karşın, Türk lirasındaki değerlenme ve eşel mobil uygulaması neticesinde akaryakıt fiyatlarındaki artış sınırlı olmuştur. Kurul, eşel mobil uygulamasının sınırlayıcı etkisine rağmen, geçen yılın şubat-nisan döneminde belirgin şekilde gerileyen enerji fiyatlarının oluşturduğu düşük baz nedeniyle grup yıllık enflasyonunun önümüzdeki aylarda yükselişini sürdüreceğini not etmiştir.” denildi.

Özette, temel mal fiyatlarının ocakta yüzde 0,47 yükseldiği, grup yıllık enflasyonunun 2,94 puan artarak yüzde 20,18 olduğu hatırlatıldı.

Döviz kurunun birikimli etkileri ve talep koşullarının yanı sıra asgari ücret, uluslararası emtia fiyatları ve arz kısıtlarının, dayanıklı mal enflasyonu üzerindeki etkisini sürdürdüğü belirtilen özette, bu dönemde otomobil ile elektrikli ve elektriksiz aletlerde fiyat artışları yavaşlarken, mobilya fiyatlarının yüzde 6,31 ile yüksek bir oranda arttığı kaydedildi.

“Birikimli döviz kurunun temel mal enflasyonuna etkisi kısmen hafiflemeye başladı”

Özette, döviz kuru gelişmelerinin gecikmeli etkilerinin gözlendiği diğer temel mal fiyatlarının da yüzde 2,03 arttığı ifade edilerek, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

“Tüketici enflasyonunu sınırlayan başlıca gruplardan giyim ve ayakkabıda sezon indirimi geçen seneye kıyasla daha sınırlı gerçekleşmiş ve grup yıllık enflasyonu artmıştır. Öncü veriler, temel mal enflasyon eğilimi üzerindeki birikimli döviz kuru etkilerinin kısmen hafiflemeye başladığına işaret etmektedir. Bununla birlikte Kurul, salgına bağlı zayıf talep koşullarının sınırladığı giyim enflasyonu üzerindeki yukarı yönlü risklere dikkat çekmiştir. Hizmet fiyatları ocakta yüzde 1,87 artmış, grup yıllık enflasyonu 0,14 puan düşüşle yüzde 11,52 olmuştur. Yıllık enflasyon, ulaştırmada daha belirgin olmak üzere kira, lokanta-otel ve haberleşme gruplarında artmış, diğer hizmetlerde ise gerilemiştir. Ulaştırma hizmetlerindeki yükselişte şehir içi ulaşım fiyatlarındaki düzenlemeler belirleyici olmuştur. Lokanta-otel yıllık enflasyonundaki artışta yemek hizmetleri öne çıkarken, gıda fiyatları ve asgari ücret artışının bu gelişmede etkili olduğu değerlendirilmektedir.

Haberleşme hariç tutulduğunda, hizmet enflasyonu eğilimi yüksek seviyesini korumuştur. Kurul, salgına bağlı dinamiklerin başta konaklama, paket tur, eğitim, ulaştırma, eğlence-kültür olmak üzere hizmet enflasyonunu sınırladığına dair değerlendirmesini yinelemiş, normalleşme sürecine bağlı yukarı yönlü risklerin altını çizmiştir. Ayrıca, öncü verilerle de teyit edildiği üzere, haberleşme hizmetlerinde özel iletişim vergisinin yüzde 7,5’ten yüzde 10’a çıkarılmasının hizmet enflasyonu üzerindeki yukarı yönlü etkisi not edilmiştir.”

Enflasyon beklentilerinin ocak ayının ardından şubatta gerilediği, ancak yüksek seviyelerini koruduğu belirtilen özette, enflasyon beklentisinin gelecek 12 ay için 0,17 puan azalışla yüzde 10,36’ya, gelecek 24 ay için 0,11 puan düşüşle yüzde 9,03’e gerilediği vurgulandı.

Özette, Kurul’un tüketici fiyat endeksindeki ağırlık değişiminin Ocak Enflasyon Raporu tahmin patikasına etkilerini değerlendirdiği aktarılarak, “Başta gıda ve temel mallar olmak üzere yıllık enflasyonun yüksek seyrettiği grupların ağırlığındaki artışın yıllık enflasyonu yıl ortasına kadar bir miktar yukarı yönde etkileyeceği not edilmiştir. Yıllık enflasyon üzerindeki ağırlık etkisinin, nisan ayı itibarıyla 0,5 puan civarına ulaştıktan sonra yılın kalan döneminde kademeli bir şekilde gerileyerek yıl sonuna doğru ortadan kalkacağı değerlendirmesinde bulunulmuştur.” ifadelerine yer verildi.

“Sanayi ve hizmet sektörlerinde salgın öncesi düzeyler aşıldı”

Özette, küresel ekonomiye dair verilerin 3. çeyrekte başlayan kısmi toparlanmanın bir miktar ivme kaybederek devam ettiğini ortaya koyduğu bildirildi.

Devam eden aşılama çalışmalarına karşın, aşılama süreci ve salgın hastalığın seyrine ilişkin belirsizliklerin sürmesinin küresel ekonomiye ilişkin riskleri canlı tuttuğu aktarılan özette, Avrupa ülkelerindeki salgına bağlı kısıtlamaların, daha çok hizmetler sektörü üzerinde kısıtlayıcı etkisinin belirginleştiği, imalat sanayinin ise gücünü koruduğu vurgulandı.

Özette, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin genişleyici parasal ve mali duruşlarını sürdürdüğüne işaret edilerek, “Gelişmiş ülkelerde uzun vadeli faiz oranları son dönemdeki yükselişe rağmen tarihsel düşük seviyelerini korumuştur. Merkez bankalarının açıklamalarında, salgın sonrası normalleşmeyle enflasyonun geçici olarak yükselebileceği yer almakla birlikte, sözlü yönlendirmeler ve piyasa beklentileri gelişmiş ülkelerde düşük faiz ortamının uzun bir süre devam edeceğine işaret etmektedir. Uygulanan politikaların finansal piyasalar, büyüme ve istihdam üzerindeki etkinliği, ülkeler itibarıyla salgının seyri ile politika alanlarının büyüklüğüne göre farklılaşabilecektir.” değerlendirmeleri yapıldı.

Gelişmekte olan ülkelerin portföy piyasalarında, iyileşen risk algısına bağlı olarak, bir önceki PPK döneminde olduğu gibi yüksek miktarlı girişlerin görüldüğü dile getirilen özette, gelişmekte olan ülkeler genelinde borçlanma senedi piyasalarına girişlerin bir önceki PPK dönemindeki eğilimini koruduğu, hisse senedi piyasalarına girişlerin de artarak devam ettiği belirtildi.

Özette, ham petrol fiyatlarının bir önceki PPK toplantısını takiben hızlı bir şekilde artmaya devam ettiğinden de bahsedilerek, şunlar kaydedildi:

“Başta tarımsal ürünler ve endüstriyel metaller olmak üzere enerji dışı emtia fiyatlarında süregelen yükseliş eğilimi üretici ve tüketici enflasyonunu olumsuz etkilemektedir. İmalat sanayiinde temel girdi sağlayıcıları olan kağıt ve ana metal sektörlerinde enflasyon oldukça yüksek seyretmektedir. Bu ve bağlantılı sektörlerde tedarik sürelerinin uzamasıyla arz kısıtları daha belirgin hale gelmiştir. Üretici enflasyonunun yüksek seyrinde öne çıkan diğer kalemler bitkisel yağlar, hayvan yemleri, işlenmiş çelik ürünleri, taşıt ve elektronik ürünlerdir. Bu kalemler, gıda ve dayanıklı mallar kanalıyla tüketici enflasyonu üzerinde etkili olmaktadır. Kurul, önümüzdeki aylarda ithalat fiyatlarındaki baz etkisi nedeniyle, büyük ölçüde enerji grubu kaynaklı olmak üzere, tüketici enflasyonunun geçmiş öngörülerle uyumlu bir şekilde artış kaydedeceği değerlendirmesinde bulunmuştur. Ayrıca, Türk lirasındaki değerlenmeye rağmen enflasyonist baskıların sürmesinde emtia fiyatlarının önemli rol oynadığına işaret etmiş ve önümüzdeki aylara ilişkin yukarı yönlü riskleri yinelemiştir.”

İktisadi faaliyetin güçlü bir seyir izlediğinin altı çizilen özette, “Aralıkta sanayi üretim endeksi aylık bazda yüzde 1,3, yıllık bazda ise yüzde 12,1 arttı. Böylelikle, üretim dördüncü çeyrekte üçüncü çeyreğe göre yüzde 4,8 artarak güç kazandı. Ciro ve perakende satış hacmi endeksleri de 3. çeyreğe göre kuvvetlenirken, iktisadi faaliyet turizm bağlantılı kollar haricindeki hizmetler ve ticaret sektöründe oldukça canlı seyretmiştir. Böylelikle, sanayi ve hizmet sektörlerinde salgından olumsuz etkilenen gruplar haricinde geniş bir yayılımla salgın öncesi düzeyler aşılmıştır.” denildi.

“Sektörel ayrışmaların enflasyon üzerindeki etkileri takip edilmeli”

PPK Özeti’nde, iktisadi faaliyetteki güçlü seyrin işgücü piyasasına da olumlu yansıdığı belirtilerek, istihdamın ihracattaki artış eğiliminin desteklediği sanayi sektöründe arttığı, inşaat ve hizmet sektörlerinde sınırlı oranda gerilediği ifade edildi.

Hizmet istihdamındaki düşüşün, salgından en olumsuz etkilenen sektörler kaynaklı olduğu aktarılan özette, şu değerlendirmeler yapıldı:

“Salgına bağlı kısıtlamaların ekonomi üzerindeki aşağı yönlü etkileri sınırlı kalırken, hizmetler ve bağlantılı sektörlerdeki yavaşlama ve bu sektörlerin kısa vadeli görünümüne dair belirsizlikler sürmektedir. Şubat ayına ilişkin anket göstergeleri, imalat sanayi faaliyetinin ara malı ve dayanıklı mal sektörleri öncülüğünde gücünü koruduğuna işaret etmiştir. İç talepte ilave bir yavaşlama görülmezken, dış talepte temelde Avrupa bölgesinde salgına bağlı kısıtlamalar nedeniyle bir miktar zayıflama gözlenmektedir. İç talep üzerinde salgına bağlı kısıtlamaların kaldırılmasının zamanlamasına bağlı yukarı yönlü riskler bulunmaktadır. Kurul, salgın dinamikleri ve makro politika bileşimi çerçevesinde ortaya çıkan sektörel ayrışmaların enflasyon üzerindeki etkilerinin ve gelecek döneme dair içerdiği risklerin takip edilmesi gerektiğini değerlendirmiştir. Ekonominin döngüsel durumuna ilişkin çıktı açığı göstergelerini değerlendiren Kurul, ilk çeyrekteki yavaşlamayla birlikte iktisadi faaliyetin eğilimine yakınsamaya başladığı, ancak çeyrek genelinde talep yönlü enflasyonist etkilerin varlığını sürdürdüğü değerlendirmesinde bulunmuştur.”

Özette, firma ve hanehalkı anketlerinin dayanıklı mallara yönelik talebin halen güçlü olduğuna işaret ettiği dile getirilerek, bazı Kurul üyelerinin, enflasyon beklentilerindeki yüksek düzeylere bağlı olarak bireysel kredi talebinin halen güçlü seyrettiğinin altını çizdiği, para politikasındaki sıkılaşmanın etkilerinin henüz yeterince hissedilmediğini değerlendirdiği aktarıldı.

Bu kapsamda kredi büyümesi ve kompozisyonuna ilişkin gelişmelerin yakından takip edileceği vurgulanan özette, “Salgın döneminde sağlanan yüksek kredi büyümesinin birikimli etkileriyle güç kazanan iç talebin cari işlemler dengesi üzerindeki olumsuz etkisi devam etmektedir. Buna ilaveten uluslararası petrol ve diğer emtia fiyatlarında son dönemde gözlenen artışlar da dış denge üzerinde etkili olmaktadır. Altın ithalatı ocak ayı ortasından itibaren tarihsel ortalamalarına gerilemiştir. Kurul, bu eğilimin kalıcı bir iyileşmeye işaret etmesi durumunda cari denge üzerindeki dış ticaret hadleri kaynaklı risklerin sınırlanabileceği değerlendirmesinde bulunmuştur.” ifadelerine yer verildi.

Özette, finansal koşullardaki sıkılaşmayla birlikte son dönemde kredi büyümesinin yavaşlamaya başladığının altı çizildi.

Kredilerdeki yavaşlamanın iç talep ve ithalatı sınırlayıcı etkisinin gelecek dönemde daha belirgin hale gelmesinin beklendiği bildirilen özette, kurulun iktisadi faaliyetteki toparlanmanın sürekliliği ve finansal istikrar açısından cari işlemler dengesindeki seyrin önemine bir kez daha dikkati çektiği vurgulandı.

“Sıkı para politikası duruşu kararlılıkla uzun bir müddet sürdürülecek”

Özette, PPK’nin, para politikası kararlarının, enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde, fiyat istikrarı önceliğiyle alınacağını tekrar vurguladığı belirtildi.

Para politikası duruşunun, enflasyon görünümüne yönelik yukarı yönlü riskler dikkate alınarak, temkinli bir yaklaşımla enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi ve fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirleneceği bildirilen özette, “İç talep koşulları, döviz kuru başta olmak üzere birikimli maliyet etkileri, uluslararası gıda ve diğer emtia fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Gerçekleştirilen güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin daha belirgin hale gelmesi beklenmekte, böylelikle enflasyon üzerinde etkili olan talep ve maliyet unsurlarının kademeli olarak zayıflayacağı öngörülmektedir.” ifadelerine yer verildi.

Özette, uluslararası emtia fiyatlarında süregelen artış eğilimi ve bazı sektörlerde belirginleşen arz kısıtları ile gerçekleştirilen ücret ve yönetilen fiyat ayarlamalarının, orta vadeli enflasyon görünümü üzerindeki önemini koruduğu vurgulandı.

Sıkı parasal duruşun, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi göreceği aktarılan özette, şunlar kaydedildi:

“Bu doğrultuda, 2021 yıl sonu tahmin hedefi dikkate alınarak, enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar, sıkı para politikası duruşu kararlılıkla uzun bir müddet sürdürülecektir. Enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler kapsamında enflasyonun ana eğilimi ve fiyatlama davranışlarına ilişkin göstergeler, yayılım endeksleri, talep ve maliyet unsurları ve enflasyon beklentilerinin tahmin ufku içerisinde hedeflerle uyumu yakından izlenmektedir. Son dönemde emtia fiyatlarında gözlenen belirgin yükselişin enflasyon görünümü üzerinde oluşturduğu risklerin fiyatlama davranışları ve enflasyon beklentileriyle etkileşimi yakından takip edilecektir. Buna ek olarak, bireysel kredilerde yakın dönemde yukarı yönlü bir ivme gözlenmektedir. Gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaşma yapılacaktır.”

“Para politikası duruşunun para piyasalarına yansımaları mercek altına alınmıştır”

Özette, kalıcı fiyat istikrarı ve yüzde 5 hedefine varıncaya kadar, para politikası faizi ile gerçekleşen/beklenen enflasyon arasındaki dengenin, güçlü dezenflasyonist etkiyi koruyacak şekilde kararlılıkla sürdürüleceği belirtildi.

Sıkı para politikası duruşunun bu şekilde sürdürülmesinin, fiyat istikrarını kalıcı olarak tesis etmesinin yanında, ülke risk primlerinin düşmesi, ters para ikamesinin başlaması, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik ve finansal istikrarı olumlu etkileyeceğinin değerlendirildiği özette, şu değerlendirmeler yapıldı:

“Para politikası duruşunun para piyasalarına yansımaları mercek altına alınmıştır. Yakın dönemde kredi ve mevduat faizlerinde bir miktar düşüş gözlenmiştir. Kurul, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini artırmak için Türk lirası zorunlu karşılıklarda artış yapılması ihtiyacı olduğunu belirtmiştir. Yine aynı amaçla, zorunlu karşılıkların döviz ve altın cinsinden tesis edilmesine imkan veren Rezerv Opsiyonu Mekanizması dahilindeki oranların aşağı çekilmesi hususu tartışılmıştır. Kurul, parasal duruşun belirlenmesinde kullanılan yegâne aracın politika faiz oranı olduğunu, zorunlu karşılık oranlarının ise politika faiziyle belirlenen parasal duruşun mevduat, kredi ve diğer para piyasalarına aktarımını etkileyen bir araç olduğunu vurgulamıştır. Kurul, fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimine ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesini yinelemiştir. TCMB karar alma süreçlerinde orta vadeli bir perspektifle, enflasyonu etkileyen tüm unsurları ve bu unsurların etkileşimini temel alan bir analiz çerçevesi benimsemektedir. Açıklanacak her türlü yeni verinin ve haberin Kurulun geleceğe yönelik politika duruşunu değiştirmesine neden olabileceği önemle vurgulanmalıdır.”

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.